WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Adem Turgut

Adem Turgut
Adem Turgut
Tüm Yazıları
O MEKTUP
13.09.2010

ARKADAŞLARIM beni Mustafa Balbay’a benzetir.

Tamam meslektaşız ama kastettikleri gazetecilik kariyerimiz değil, tipimiz. Son dönemde benim saçlar iyice beyazlayınca o da öldü ya neyse...

Balbay, hep keyifle okuduğum bir kalem oldu...

Biri ayak üstü olmak üzere iki kez de sohbet etme fırsatımız olmuştu. İkincisi Ankara'da tesadüfi bir karşılaşmaydı. İlki ise Bolu'da yöneticiliğini yaptığım dernek bir konferans düzenlemiş ve konuşmacı olarak da Mustafa Balbay'ı seçmişti. Konu sivil toplum ve medya idi.

Böyle olunca toplantıyı yönetme işi de bana kalmıştı. Keyifli bir etkinlikti. Sonrasında da uzun uzun sohbet etme fırsatımız oldu.

Aklımda kalan en önemli şey Balbay'ın özgürlüğüne olan düşkünlüğüydü. Gezmeyi seviyordu. Ve otobüsle yaptığı orta Amerika gezisini anlatmıştı. Gerçi meraklıları kitabını da okumuştur ama bizzat Balbay'dan anılarını dinlemek güzeldi.

O gezip tozmayı seven Mustafa Balbay şimdi Ergenokon davasından içerde.

Memlekette derin bir temizlik yapılsa da iktidarın bazı muhaliflerini susturmak adına da Ergenokon'u kullandığını düşünenlerdenim.

Benim nazarımda Balbay, ikinci tespitimin mağduru...

xxx

Silivri 4 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde yatıyor Mustafa Balbay... Gazetesindeki köşesi o gün bugündür boş.

O gazeteci adaşı Mustafa Mutlu'ya bir mektup göndermişti, geçtiğimiz haftalarda.

Çok etkileyici:

“İnsan burada kendisini bazen Dumlupınar denizaltısında gibi hissediyor. Denizin dibinde kurtarılması olanaksız bir yerde, yukarıdan gelen her mesaj, küçük bir ses; o denizaltındakileri nasıl etkilemiştir, bir düşün. İşte burada, içinde bulunduğumuz gerçek durumu okura anlatan bir yazı bizi öylesine heyecanlandırıyor. Hapishanede bir ziyaret yarım tahliye gibi bir şeydir. Bir mektup, dışarıdan ciğerlerine dolan bir nefestir. Bir köşe yazısı ise yüz binlerce kişiye sen hitap etmişsin gibi heyecanlandırır insanı. Davayla ilgili gelişmeleri yakından izliyorsun. Burada hukuk yok ama biz varmış gibi her türlü çabayı harcıyoruz. Bu, sepete su doldurmak gibi bir şey... Ya da durumumuzu şöyle bir yolculuğa benzetebilirim:

İstanbul’dan Ankara’ya gidiyorsun; tabela, ‘Ankara 200 kilometre’ yazıyor. Basıyorsun gaza, git, git; yeni bir tabela:

‘Ankara 250 kilometre...’

İlerledikçe yol uzuyor."

xxx

Şaka gibi gelse de Türkiye bir süreçten geçiyor. Bunun adına ister, "derin devletin temizlenmesi" deyin ister, "ikinci cumhuriyet ve ılımlı İslamın oturtulması" deyin, bu sürecin "yaktığı" isimler de var.

Balbay o isimlerden...

Gerçi Türkiye'nin geçtiği her kırılma sürecinde gazetecilerden de bedel ödeyenler olmuştur. Gazetecilik yapacağım diyorsanız, majör meselelerle başetmeyi de öğrenmelisiniz.

Balbay, noktada önemli bir mesleki deneyime imza atıyor...

Belki orta Amerika'da otobüsle yolculuk etmek gibi olmasa da göreceksiniz onun dönüşü muhteşem olacak.

Bizim mesleğin keyfi de bu herhalde...

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar