İmdat Aslan

Tanıyanlar bilirler, yolda belde kiminle karşılaşırsak karşılaşalım selam verip geçmeyiz iki dakikalığına dahi olsa sohbet ederiz…

Hemen oracıkta birlikte yaşadığımız Bolu’dan, Ülkemizden konuşur, halleşiriz…

Bu anlamda isimlerinin yazılmaması kaydı ile bir çok kişi, birçok konuyu bana ilk bu sohbetlerde söylerler, bende birçok konunun ayrıntılarını bu sohbetlerde yakalarım…

Geçtiğimiz gün hale hazırda üst düzey bir bürokrat olarak Bolu’ya hizmet veren, aynı zamanda Bolu’da en üst düzey bir siyasetçinin de babası olan değerli bir ağabeyimle karşılaştığımda her zamanki kısa sohbetin sonrası  tam ayrılıyordum ki çantasından bir makbuz çıkardı ve bana uzattı..

--- Okur musunuz İmdat bey…

Makbuzu elime aldığımda daha konu nedir diye okumadan, yukarıdaki ilgili kurumun ismini gördüm, Bolu Belediyesi…

İlk taksiti yeni ödenmiş,bir ceza makbuzu…

Ama cezanın hikâyesi sıradan değil, çok farklı…

Sayın ağabeyim Telekom’a telefon faturasını yatırıyor…

Makbuzunu da nasıl olsa bir daha gerek olmaz diyerek, az ilerdeki ağzına kadar dolmuş çöp kutusunun dibinde birikmiş çöplerin içindeki kutunun birisinin içersine ikiye bölerek , buruşturup atıyor…

Saygıdeğer ağabeyimin ikamet ettiği evi çöpü attığı yere epey mesafede olan Sümer Mahallesinde…

Bir süre sonra belediyeden kendisine, Kabahatler Kanununa muhalefet etmekten dolayı, çöpü neden çöp kutusunun dibindeki çöplerin içine attınız dercesine bir ceza geliyor!!!

Şaşırıyor,alıyor, bakıyor ki, ne görsün?!...

 Bir süre önce ödediği Telekom makbuzunun yırtık be buruşmuş halinin çekildiği bir resim karesi ile ceza makbuzu!!!

Belediyeye gidiyor evinin o civarda olmadığını…

Dolayısıyla makbuzu çöp kutusunun yanında alınmayı bekleyen onlarca kutunun içinden birisinin içine attığı söylese de beklediği ince mantaliteyi karşısındaki görevlilerinden göremiyor…

Konumu gereği seviyeyi düşürmeden, aracılara telefon etmeden! ilk taksitini ödeyerek oradan uzaklaşıyor…

Bana diyor ki, “ İmdat bey ikiye yırtılmış be buruşturulmuş ve çöp kutusunun dibindeki kutulardan birisinin içine sıkıştırdığım küçücük makbuz parçasını birileri çöpleri karıştırırken yere düşürmüşler ya da zaten ağzına kadar dolmuş olan çöpleri rüzgar uçurdu ise bunda benin suçum ne?!...”

Evet kendisi Sümer Mahallesinde oturuyor, zaten ceza o adrese geliyor ama cezayı Telekom’a yakın bir çöp kutusu yüzünden yiyor!!!

Ve çöpü de yere falan atmış değil…

Bunları görevlilere söylediğinde,” ne yapalım  sizin isminiz çöpten çıktı!” diyorlar!!!

Anlayacağınız saygıdeğer ağabeyim o nazik ve durgun haliyle ve üslubu ve o Türkçesi ile derdini belediyeye anlatamadı ise, sıradan vatandaşın vay haline !!!

Kendisi belediyede cezanın ilk taksitini öderken karşısındaki görevliye gelen bir telefonda da aynı konunun muhatabı olana başka bir vatandaşın itirazı varmış…

BELEDİYENİN MANTIĞI BEN BİLMEZ MANTIĞI!!!

Eğer ikiye yırtılmış ve buruşturularak hacmi küçültülmüş bir makbuzdan ceza yazılabiliniyorsa, o çöp kutusunun az ilerisinde, havuzun kenarında bir mağazada aylardan beri ne kadar giyim eşyası varsa kaldırımın üzerinde…

Yanında da yıkılan eski binanın yıkım tozu 12 saat eşyaların üzerinde…

Ufacık çöpü kutunun içinden alıp ta remini çekerek ceza yazabilen kabiliyetli belediye görevleri, neden kaldırımın üzerine mağaza açan uyanıklara gözlerini kapatır buda araştırılması gereken başka bir konu!!!

Demek ki belediye cezaları, mikro çöp atıklarının nereye atıldığına bakmadan yazılabiliyor, fakat yaya kaldırımlarının üzerine rafı ile tezgahı ile giydirilmiş mankeni ile dükkan açanlara işleri daha kaldırıma taşsın  diye sadece bereket duasını okuyabiliyor!!!