İmdat Aslan

Vatan sağ olsun! Diye, diye şehit vermediğimiz gün ya da hafta olmuyor…

Ya sonrası ?!...

 Sonrası, hikaye!!!

Davul tozu…

Minare gölgesi…

Gazoz ağacı…

Potamya’nın gururu !!!

Ve adına ANLIK denilen, fakat olmayan istihbarat zafiyeti…

Bir istihbarat deyimi vardır; ”O kadar sessiz dinledi ki, ortamda ne konuşulduğunu kendisi bile duymak istemedi !!! ”

Daha dün, dünyaya istihbarat argümanlarını, Türk Milleti ve Türk Devleti öğretirken, bugün, daha dünün  kıçı kırık devletçiklerin ağzına bakıyoruz, bize ne gibi bir istihbarat verecekler diye…

Sınırlarımız yerden, Amerikan Yankilerine, havadan da İsrailli Mossad ajanlarına emanet edilmiş gibi…

Hiç kendimizle hesaplaşmak ve yüzleşmek istemiyoruz..

Çünkü böylesi bir hesaplaşma, ZAFİYET FATURASININ kimlere ve hangi kurumlara kesileceğini ortaya koyacak..

Bu millette kendi sınırları içerisinde, bunca Mehmetçiği neden şehit verdiğini öğrenmiş olacak!!!

Teröre karşı koymanın birinci ve vazgeçilemez şartı istihbarattır…

İkinci ve vazgeçilmez şartı da kararlılıktır…

Bu iki şart oluşturulduğu andan itibaren, bir kar topu misali kısa sürede büyük bir güç haline gelerek, terörü altına alır ve yerle bir eder…

Değilse, ELİN İSTİHBARATI İLE TERÖR YATAĞINA GİRİLMEZ…

Tam iş üzerindeyken birileri aydınlatma mayınlarını ateşleyiverir!!!

Olduğun yerde apışıp kalakalırsın!!!

Şimdiye kadar kaldığımız gibi!!!

İstihbarat paylaşımını özelleştirme ihaleleriyle aynı kefeye koyan bir iktidarın, tüccar mantığı ile devlet yönetme zafiyetinin getirdiği sonuçlar, elbette ki bugünlerdeki ülkemizin yaşadıkları olacaktır…

Milli olması elzem olan istihbaratımızı da SANKİ özelleştirdik gibi geliyor bana!!!

Sınırlarımızda, Hıristiyanların ve Yahudilerin gönülleri hoş tutulacak ki, Türk devleti sınırlarında neyin olup, olmadığını bilecek !!!

Değilse, hoş tutulmayan her Hıristiyan’ın ve Yahudi’nin gönlü, PKK eliyle bizi üzeri kapalı tehdit edecek…

Koskoca Türkiye, şimdiki olanaklarla eğer istihbaratını kendine özgü tekniklerle yapamıyor ise, daha doğrusu yaptırılmıyor ise, bunda başta Sayın Başbakanın direk sorumluluğu vardır…

Öyle taşeron, maşeron geçiştirmeleriyle bu işin daha fazla sürdürülemez olduğu artık gün yüzü gibi ortada…

Nereden nereye !!!

Sınır ötesi operasyon yapan bir ordu sınır içinde operasyonlara açık hale geldi/getirildi…

Kim bunun sorumluları?!...

Bu gibi sorular artık kol kırılır, yen içinde kalır mantığı ile geçiştirilmemeli…

Konuşmaktan başka iş yapmayan siyasi irade ve onun gölgesine sığınarak, nasıl olsa şehit olan/olacak benim oğlum değil ki! Rahatlığı ile görünüşte kasırga gibi üfüren,   aslında meltem gibi uyutan, sorumsuz makam ve mevki sahipleri deşifre edilmeli…

Afaki olarak siyasi içerikli, boş sözler söylemenin yerine, eğer ki VATANIMIZsağ olsun istiyorsak…