Ömer Maden

Bir gün öğle yemeği arası işten eve giderken, beş yol kavşağında hızlı bir arabanın geçişinden sonra, yerde can havliyle sudan çıkmış balık misali, zıplayan bir kedi görünce haftalık köşe yazımın konusu kendiliğinden oluşuverdi. 

Evet… O araba kediye çarpmıştı, kan revan içindeki o kedi hala gözümün önünden gitmiyor.

Sevgili dostum Emin CANDAN, “Bolu’da Şoför Olmak” isimli köşe yazısında şiirimsi olarak Bolu’da yaşanan trafik sorununa değinmişti. Trafik, Bolu’da hayatın önemli bir kısmını oluşturuyor. Ve… Bolu’da yaşanan sorunların da… Ulaşım yollarında motorlu veya motorsuz her türlü taşıtın ve yayanın hareketine trafik deniyor. 

Bu trafiğin düzgün işlemesi ve kimseye bir zarar gelmemesi için de Dünya’nın her yerinde geçerli evrensel kurallar oluşturulmuştur. 

Bu kuralların temelinde de “insan” unsuru yer alır.  

İnsanın zarar görmemesi, birbirine engel olmaması, insanın seyahat özgürlüğünü kullanabilmesi temel alınmıştır. 

“İnsana Saygı” ise trafik kurallarının temel felsefesini oluşturur.

Trafik kurallarının belli bir alanda kullanılması için de ulaşım yollarının bu kurallara uygun düzenlenmesi gereklidir. 

Yıllardır Bolu’da yapılması gereken, ama bir türlü cesaret edilemeyen plansız, günü kurtarmaya dönük yaşantı alışkanlıklarımızdan olsa gerek, alt yapı ve kentsel yaşam alanları Belediyemiz tarafından yenilenmeye ve geliştirilmeye başlamıştır. 

Haliyle bu çalışmalar yapılırken, halkımızın rahatsız olması normaldir. 

Bazı caddelerin trafiğe kapatılması, asfalt olan yolların alt yapı çalışmaları nedeniyle bozulması, toz, toprak, çamur v.s…

Bu durum şehir trafiğini de olumsuz etkilemektedir. 

Tek yön uygulamasında Batı yönünde çalışan bir caddenin, ertesi gün Doğu yönünde işlediğini, bir cadde veya sokakta arabanızla ilerlerken karşınıza aniden bir dozer ya da kepçenin çıkıverdiğini görebilmekteyiz.

 Özellikle akşamları iş çıkışlarında trafik yoğunluğu artmakla birlikte, sürücüler için stresli saatler başlamakta, trafik yoğunluğu maddi hasarlı kazalara daveti ye çıkarmakta, hatta sürücüler arasında sözlü ve fiziksel kavgalara bile neden olabilmektedir. 

Bir anlık kıvılcımlar…

Bu trafiğin bir gün birileri tarafından düzenleneceğine inanmak istiyorum. Yollar bir gün mutlaka düzelir, engeller kalkar.

Ama önce birbirimize olan saygımızı kazanmalıyız. Trafikte yaşadığımız sorunların çoğu birbirimize olan tahammülsüzlük ve saygı noksanlığından kaynaklanıyor. Doğaya ve çevreye olan sorumsuzluğumuz da cabası…

Bu büyük sorunu çözmeye kendimizden başlayalım.

Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Kuralları uymayı değil, birbirimize saygılı olabilmeyi amaç edinmeliyiz. 

Trafikte yol alırken her an karşımıza bir kedi, bir çocuk çıkabileceğini, çevreye ve insanlara zarar vermemeyi, park ederken birilerine engel olmamayı, kırmızı ışıkta beklerken sabırsızca korna çalmamayı, dörtlüleri yakarak aracımızı her yere bırakamayacağımızı düşünebilmemiz gerekir.

Yollardaki çukurları, kavşakları, kaldırımları ve diğer fiziki düzenlemeleri yapmak kolaydır. Ama hatalı davranış sergileyen insanları düzeltmek çok daha zordur…