Ümit Turpcu

Siz bu satırları okurken ben az-uz uzakta olacağım…

33 yıllık Bolu yerleşikliğimde,

Neden ve nasılsa bir kez sadece bir kez,

Üstün körü görebildiğim,

Seben’de tuval başında,

Deklanşör durağında olacağım/olacağız,

Ötesi, sanatın uluslararası boyutunun taa içinde…

Yolculuğun adı “sanat”,

“Türkiye - Almanya Kültürlerarası Sanat Projesi”

Güzel değil mi?...

Yolunu Seben’e düşüren,

Onlarca değerli resim, heykel, fotoğraf sanatçısına,

Ve rotalarını Bolu’ya çevirmelerini sağlayan, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölüm Başkanı,

Ve aynı zamanda yönetiminde bulunduğum Bolu Görsel Sanatlar Derneği’nin bir yıldır başkanlığını da üstlenen,

Doçent Mehmet Alagöz’e teşekkür etmemiz gerekiyor…

Üniversite, Bolu ve Seben Belediyelerini de katkılarını unutmadan…

Ve gönlünü sanatın bir dalına kayan, Seben’de sanatsal emek verecek herkese…

Teşekkürler…

Ülkem, kentim ve Seben adına…

***

Buradan bir bağlamlama ile,

Bence vahameti diz boyu olan bir konuya geçmek istiyorum…

“Turizmin İnsanım Ruhunu Kirleten Yüzün”e

Kentsel gelişim için “ tanıtım”, “olmazsa olmaz” ise,

Ayırın sanayiyi,

Aklınızda dursun kongre merkeziyeti,

“Turizm kenti” yaftasını yemeyin yeter!... 

Diyorum ben…

Ve diyorum ki;

“Turizmin yöre insanını sürüklediği sömürgen, açgözlü, tavra hayır!...”

Benim insanım gani gönüllüdür…

Benim insanım, eli açıkken, gönlü toktur…

“Gelişim dönüşüm” derken,

Nasıl oluyor da bu denli yozlaşılıyor?...

Bilen bilir,

Fotoğraf sanatı ile ilgilenmeye başladığımdan bu yana,

Bolu Fotoğraf Sevenler Derneğim ile daha bir gezer oldum topraklarımı…

Güzellikleri karelemeye çalışırken,

Kadrajıma sığmıyor insanların küçülmeleri…

“İnce Sızı”

Neden, açlık oyunları peşindeler?...

Burunlarımıza dayadıkları,

Zorladıkları,

Sıkıştırdıkları,

Alavere muhabbeti sırasında heba ettikleri,

Aslında gerçekten değerli el emeği ürünler, göz yazığı olmuyor mu?…

Ya, beklenti içinde fotoğraf çekmemize izin veren, halleri,

Karşılanmaması halinde peşimizden fırlattıkları bebekler,

İle eriyen naiflikleri, üzücü…

Hem,

Doğa – tarih mirası mekan gezileri,

Turizm denen insansal dolaşım,

Salkım saçak ürün tanıtım standı kıvamında  kalacaksa,

Ve tanımındaki “kültür - sanat - tarih” bölümü bu boşluğa feda edilecekse,

Kalsın!...

Kalmalı da yani…

***

Ha bu yozlaşma Hollywood’a yok mu,

Var…

Tecrübe ile sabit…

Film karakterlerinin caddelerde boy gösteren modelleri,

Para karşılığı siz istemeden yanınıza poz verir halde dikiliveriyorsa,

Evet yoz turizmin küresel boyutundan da söz edebiliriz…

Ama onlar değil derdim…

Yerliye ayrı yabancıya ayrı,

Turistik ve de artistik ücretlendirmelerin şirketsel boyutu da değil…

Beni ilgilendiren benim insanım…

Köyündeki bir yabancı erkekle iki kelam ettirilmeyecek kadar tutucu tavrın,

Kıyı, köşe, tur otobüsü etrafını saf tutan,

Neredeyse arsızlaşıp,

Kadın ve çocuklarla ileri larçlığa dönüşmesi…

Dert olan,

Kentlerinin tanıtımlarının yaşamsal dönüşümü için,

Tek yol görülen turizmin talan ettiği,

Onların arı duru saf Anadolu yürekleri…

Kirlenmesindi…

Ben anlamam, kirletilmeselerdi…

Önce bir sanatçı, bir pazarlama uzmanı, bir rehber gibi eğitilselerdi,

Önce bilselerdi,bildirilselerdi…

Seviyelerinden,

Ruhsal rakımlarından birşey kaybetmeselerdi…

Eğer kaybedeceklerse, kaybedeceksek,

Kalsındı, kalsın bacasız sanayi!...

Buradan hisse ile,

Demek ki neymiş,

Önce sanatın, kültürün renkli, saygın, olgun yüzüyle tanıştırıp,

Eğitilip, evrimleştirilmeliymiş tutumlar…

Aklımızda olsunmuş turizmin sanatsal-kültürel boyutu…

Yani bence,

Yani, Ümitce duygular, ümitlice dileklerle…

***

Seben Uluslararası Sanat Çalıştayı Sergisi

11 Ekim Cuma saat 17:00

Gülezler Konağı

Buluşmasına da geç kalmayın…

Sadece izleyen olarak da olsa,

Sanatsız olmayın…