WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Ümit Turpcu

Ümit Turpcu
Ümit Turpcu
Tüm Yazıları
ŞİİR GİBİ BENİM BOLU’M(!)
24.10.2010

 

"İnsan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
toprağını iten çiçeğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine..."

 

Der, Edip Cansever “Mendilimde Kan Sesleri” adlı muhteşem şiirinin dizelerinde…

 

“İnsan yaşadığı yere benzer!…”

Düşündürücü ve söylendirici!…

 

Doğal yaşam koşullarının, iklimin insanda fıtrat ve fikriyat olarak mutasyona yol açtığı bilimsel olarak şahitli ispatlı, doğru…

Ama son yıllarda “Eşref-i mahlûkat” âdemoğulları olarak, en büyük onursuzluğu yapıp, kendisini yaşatan, besleyen, soluklandıran doğaya, kalıcı hasarlar bahşedip, hilkat garibesi değişime neden oluyoruz, bu da doğru…

Doğal olan, doğayı kendi haline bırakmakken,

Mesela Hasankeyf kültür ve doğa zenginliğini sular altına gömmeye/kurtarmaya(!) çalışıyoruz, Kaz Dağları’nın altında “altın” aramaya hücum ediyoruz değil mi?... Sonra Rize İkizdere cennetine baraj kurmaya kalkıp sonra örgütlü çaba ile “ SİT alanı ilan edildi” diye sevinebiliyoruz…( Son dakika haberi alt yazı olarak kabul edin; Çevre ve Orman Bakanımız Veysel Eroğlu İkizdere’nin SİT alanı ilan edilmesine “CİNNET” demiş bulunuyor!!!… Cinnet geçirmemek elde değil!...)

Biliyorum ki doğa dilinden gelse, ananın evladına edemediği beddua gibi;“ Odi profanum vulgus et arceo" yani “İnsan sürüsünden nefret ediyorum ve uzak duruyorum -Horatius diyecek…

Üzerine tuz biber, çevremiz gibi kentlerimizin de, yolunu, belini, kaldırımını, havasını, suyunu, trafiğini bir güzel benzetmişken(!),

Ben yaşadığım yere, Bolu’ya benzemeyi reddediyorum!!!…

 

Edibin dediği gibi;

Eğer yemyeşil ormanlarına,

Dağlarının, yaylalarının çam kokan tertemiz havasına,

Abant’ında açan nilüferine, alabalığına olmadı sazanına,

Yedigölleri’nde şelale şelale akan suyuna,

Gölcük’ün büyülü güzelliğine, benzetecekseniz, tamam…

Ama kent içinde bir yerlere benzetecekseniz, olmaz!…

Neden derseniz;

*Altyapının yapısızlığı nedeniyle, yağmurla gelen sokak göl manzarası seyirliği,

*Nerede çam, genzimizi yakan kükürt kokusu,

* Musluğumuzdan akan çok şükür kireçsiz ama ne idüğü belirsiz pas sarısı suyu,

*İzzet Baysal ve Şehit Kani Caddesi’nin kesiştiği kaldırımdaki BEŞ BASAMAĞIN BEŞ YILLIK ADIMALMAZ VE TEHLİKELİ çirkinliği,

*Meydanlardaki çarşılardaki teneke/tabela kirliliği,

*Altı üstü iki meydanımızdaki pano reklâm aşımının göz yoruculuğu,

*Alt üst derken atlamak olmaz… Hani cici ve kalıcı geçitlerimizin her geçişte okuttuğu “Allah akıl fikir vere” duası,

*Yine elde avuçta bulunan tek büyük meydanımızın, “Kardelen’imizin Ne Suçu Var” dedirtecek bir vukuata kurban gidebilecek olması,

*Kaldırımların dağ tepe aşma modundaki bozuklukları ve darlığının getirdiği daralı, 

*Köstebek yuvasını andıran yolları (ki doğalgaz çalışmaları nedeniyle az biraz hoşgörüyoruz)

*Şehir içi trafiğinin navigasyon aleti gerektirmesi, (gerektirmesi bir yana işe yaramayacak olması çarpıcı bir gerçek)

*Akrobatik yetenek ve zekâ icap ettiren dolambaçları, birbirini kesmeyen kavşaklar, birbirini karşılamayan, kavuşamayan garip yollar,  (Karacasu, Gölköy üniversite yolu, Sağlık Mahallesi ve hemen her yerde görmek mümkün)

İşte bunlar için; “Benzemek istemem bu yere…”

Sizlerde istemezsiniz…

Derseniz ki boynunuzu büküp de; “Yaşadığımız yerin, kentlerin suçu yok… Aslında biz onu kendimize benzetiyoruz…”

Tek sözüm;“Eyvallah” olur…

Saçımız başımız gibi kafamızın içi de karışık ve kavgalı… Kaşımız gözümüz kaymış, üstümüz pasaklı, bir de çarpık adımlarımız yamultmuş, adımladığımız kenti…

Aslında sadece Bolu değil tüm şehirler için geçerli şu söyleyeceklerim; “Kentleri için çabalayan, el ele vermiş, sen ben kavgasından vazgeçmiş, yangından mal kaçırır gibi değil, aceleye getirmeden düşünülüp planlayarak geliştirilen projeleri hayata geçiren, mutabık, koordineli, kontrollü yöneticiler, başkanlar, müdürler olsa diyorum hani…

Hani bir de bizler, çevreye duyarlı olsak, yakıp yıkmasak, kirletmesek, kokutmasak, en azından elindeki çöpü, kovasına atma yetisine sahip olsak istiyorum…”

Hani sonra derin bir iç çekişle demesek;

“Kendimize benzettik, kahretsin!…”

Bunun yerine, desek hani;

“Işık ışık aydınlığız, temiz ve güzeliz, yaşayan, yaşatanız… Yaşadığımız yer mi bize, biz mi ona benzeriz bilmeyiz ama ŞİİR gibi benim İNSAN ŞEHRİM…”

Ve desek yine;

“Ben buraları ve insanlarını seviyorum”,

Mazlum Çimen’in dizesi gibi;

Taaaa; “Sokağın tavanı kadar…”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • mehmet tazegüney

    mehmet tazegüney

    25.09.2010 16:12

    yazınızı yeni okuma fırsatı buldum.....gerçekten güzel...

Yazarlar

Haber İhbar