Abdullah Danışman

Leonardo Da Vinci, “Görmeyi öğrenin, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu fark edeceksiniz” sözü ile bağlantıyı görmenin ne kadar önemli olduğunu ne güzel ifade etmiştir.

Özdeyiş ifadeyle; “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Bugün hayat veren su, yarın sizi boğabilir.

” Bizi maddi manevi bütün hastalıklara karşı koruyacak "şifacıyı" yüce Rabbimiz içimize bir sistem olarak yerleştirmiştir.

Dokuların perfüzyonu (kanlanması) şifacının en önemli ilacıdır.

Kırmızı renkli bir sıvı olan kan, içinde hayat taşıyan bir mucizedir.

Şöyle ki; Kanın % 60’lık bölümü kan plazmasıdır.

Kan plazması; protein çeşitleri, tuzlar, vitaminlerden oluşan beyaz sarı renkli bir sıvıdır.

Kanın kalan % 40’lık bölümünü de kan hücreleri oluşturur.

Kan hücreleri; eritrositler (kırmızı kan hücreleri ya da alyuvarlar), beyaz kan hücreleri (akyuvarlar, lökositler), kan pulcukları yani trombositlerdir.

Tüm kan hücrelerinin yaklaşık % 99’luk kesimini eritrositler oluştururken, lökositler ve trombositler yaklaşık %1’lik kesimi oluştururlar.

Vücudumuzda hücrelere oksijen ile birlikte enerjiyi taşıyan “dolaşım sistemi” ve hücresel düzeyde oluşan toksik/zehirli atıkları uzaklaştıran “lenf drenaj sistemi” düzgün çalışıyorsa, vücudumuzdaki şifacının bozucu değişikliklere karşı “kendini regüle etmesi/düzenlemesi ve tamir etmesi” mümkündür.

Şifacının en önemli ilacını laboratuarda üretelim diye Bilim adamlarının 2000’li yıllarda başlattıkları çalışmalar halen sürmektedir.

Kan gibi bir hayat iksirini üretmeyi başarabilirler mi? Bilemiyorum.

Kandaki yaşam mucizesi hücrelerle ilgili birkaç küçük bilgi paylaşalım; Kanda bulunan ve kanama sürecinde görevli olan kan pulcuklarının (trombosit) ömürleri yaklaşık olarak 8-10 gündür.

Oksijen taşıyan Kırmızı alyuvar hücrelerinin (Eritrosit) ömürleri ise yaklaşık olarak 120-130 gündür .

Savunma hücresi olan Akyuvarların (Lökosit) ömürleri ise 13-20 gün arasında değişir.

Modern Bilim, insanı çözmüş, hatta klonlama aşamasına bile gelmiş diyebilirsiniz.

Hastalıklara karşı koruma sağlayacak genetik müdahalelerin yapabilir hale geldiğini düşünebilirsiniz.

“Modern Bilim” kırmızı renkli sıvıyı zamanımızdaki gelişmiş teknolojiye rağmen “içeriği itibariyle” henüz üretememiştir. “Görmeyi öğrenmek” Bütünsel Bakış Açısına sahip olabilmemiz ile yakından ilgilidir.

Parçalarda kaybolmadan resmin bütününü görebilmek ya da resmin bütününü göreni görebilmek.

Her ikisi de bizi iyileşmeye ve huzura götüren yoldur.

Bizi maddi manevi bütün hastalıklara karşı koruyacak "şifacıyı" yüce Rabbimiz içimize bir sistem olarak yerleştirmiştir.

Bize düşen o sistemin kendini düzenlemesine ve tamir etmesine yardımcı olmaktan ibarettir.

Beslenmemize dikkat ederek, kaliteli uyku uyuyarak, düzenli egzersiz yaparak ve en önemlisi stresi kontrol ederek içimizdeki şifacıya yardım edebiliriz.

Bunları yaptığımızda içimizdeki muazzam sistemin kendini düzenlemesi ve tamir etmesi mümkün olacaktır.

Sağlıklı günler diliyorum.