Fatime Hilal ERDOĞAN

    Birey doğumundan ölümüne kadar gelişim ve değişim sürecinde birçok farklı dönemlerden geçer. Bu dönemler her insanda farklı fizyolojik ve psikolojik bazı özellikler gösterir.

    İnsanlığın varoluşunda yüce değerler vardır ve bu değerleri ortaya çıkarabilen yine insandır. Birey kendini tanımladığı andan itibaren varlığını daha çok tamamlanmasına yönelir. İnsanların kendilerini değerlendirdikleri, hangi değerlere eğilim gösterdikleri, oluşturdukları değerlere anlam kazandırmaları, keşfedebildiklerigibi bu değer ve fikirleri değiştirebilirler veya yitirebilirler.

   Burada bazı faktörlerin etkisi büyüktür. Fiziksel faktörler, sosyal faktörler, çevresel faktörler, psikolojik faktörlerdir. Bu faktörler beden imajını, insanın düşünce yapısını, duygusal problemlerini değiştirmekte büyük rol oynadığını söyleyebilirim. Çünkü insanın benlik, kişilik ve ego gelişiminin sosyal öğrenme ve davranışlarında sağlıklı olup olmadığını dışarıdan alınan tepkilerin rolüne etki ederek “İnsanı firavun yapan, dışındakilerdir.” sözü ile düşünce ve fikirlerin davranışımıza yansıdığını ispat eder.

     Mevlana’nın çok güzel cümleleriyle yazıma anlam katmak istiyorum.” Ne deniz benim için mükâfattır, ne de kara bana ceza. Çünkü ben artık balık değil, balık resmiyim.” Kendini anlama ve geliştirme aşamasını geçtiği, bu noktaya ulaştıktan sonra varlar ile yoklukların insan için fazla bir öneminin/farkının kalmadığını ve neyi keşfettiğini bilmesi aslında insanın zihinden ve fikirden ibaret olduğunu hatırlatmaktadır.

    Bununla ilgili bir diğer sözü ise ; “ İnsan düşünce ve fikirden ibarettir. Gerisi ise bir yığın et ve kemiktir sadece.” Tabi insanı insan yapan ruhumuzu da unutmayalım. Bizi insan yapan değerlerimizi ve düşüncelerimizi yitirmeyip sevginin, hoşgörünün, barışın ve kardeşliğin timsalini öldürmemek için RUHUNUZA ve DÜŞÜNCELERİNİZE İYİ BAKIN…

 

Saygılarımla.