Fatime Hilal ERDOĞAN

Hırsızlık varsa, yolsuzluk varsa üzerine gidilmelidir.
Bu benim şahsi düşüncemdir.
Herkese şunu hatırlatmak isterim ki.
Bir ülkede seçilmiş bir iktidar ile bir odak arasında çatışma var ise ben her zaman “seçilmiş hükümetten” yana olurum.
Nedeni ise çok basittir sonuçta halk seçmiştir.
Bir iktidar; İster başarılı olsun, ister başarısız.
İster şahane olsun, ister beter.
Bunu değiştirmek eninde sonunda halkın elindedir, bizim elimizdedir.
Birini yollar, diğerini getirir.
Bir gün getirdiğini de yollar.
Ama “seçilmemiş” odaklar öyle değildir.
Ne gelmesi vatandaşın elindedir, ne gitmesi.
Gitmez.
Gitmediği gibi seçilmişleri de ülkeyi yönetemez hale getirme gücünü elinde bulundurur.
Bu nedenle ben hep “seçilmişten” yanayım.


Yanlış strateji

“Biz bu olayları daha önce de yaşamıştık” hissi.
Hangisi doğru, hangisi yanlış “iddianame hazır olmadan” bilmek mümkün değildir ve suçlamakta.
Gördüğüm tek gerçek şu: “Her şey düzmece olsa bile bu koskoca adamlar, bu adamlarla nasıl muhatap olmuş!..”
Mesela 29 yaşında, nereden geldiği belli olmayan, asla vergi listelerinde görmediğimiz ama milyarlarla oynayan Reza Zarrab’la ilgilidir ve bu kişi İran kökenlidir. Belli ki İranlılar bu şahsı yem olarak attı ortaya. Sadece siyasi yönden kirliliği değil ekonomi içinde büyük bir darbedir. Haberleri takip ediyorsunuzdur mutlaka şuan borsa ve dolar altüst durumdadır. Bu durum hayali ihracatın diğer görünen kısmıdır. İhracat para akışı olarak gerçekleşiyor ve altın olarak dönüştürülüyor.

“Türkiye’de herkes istediğine inanır.”
Bir kısım “Büyük rezalet, nasıl da ortaya döküldü ama...” diyecektir.
Bir diğer bölüm ise “Bunlar kurgu” diyecek, “O paraları oraya polis koymuştur” diye düşünecek, inanacaktır.
Yeter ki, herkese inanacağı bir şey sunulsun ama kendisini kandırmasın.
Aslında iktidar bu meselenin içinden çok rahat sıyrılabilirdi ve şuan bunu beklemekle ne yapmak istediğini açıkçası bir vatandaş olarak anlayamadım.
Kiri, kirlilerin üzerinde bırakıp bu işten güç kazanarak çıkabilirdi.
Nasıl mı?
Çok basit.
Olay patlar patlamaz, “Olan bitenin ve iddiaların doğru olup olmadığını bilmiyoruz ama ortaya çıkması için gereken her türlü desteği bu meseleyi soruşturan savcılarımıza ve emniyet güçlerimize vermeye hazırız” denilseydi...
İstanbul başta olmak üzerine Emniyet’te onlarca kişi bu olayın hemen ardından görevinden

alınmasaydı...
“Bu olayın ortaya çıkarılış biçimi bir komplo bile olsa, böyle bir şeye göz yumamayız. Önce gerçeğin ortaya çıkmasını ve iddialar doğruysa bunları yapanlardan hesap sorulmasını sağlarız, sonra da bu komployu yapanlarla ayrıca hesaplaşırız” denilseydi eğer soruşturmada adı geçen bakanlar hemen Başbakan’a gidip, “Bu olay tam olarak aydınlanıncaya kadar bizim bu görevde kalmamız doğru olmaz” diyerek istifalarını sunsaydı halkın karşısına. “ Evet yanlışlıklar var ama biz bunu bakan da olsa asla kabul etmeyiz” şeklinde bir yaklaşım olsaydı daha pozitif olarak dönüşebilirdi.
Bunlar yapılmayınca bu işler doğru da çıksa, yalan da çıksa artık fark etmez...


Bu kadar kasa ancak manavda olur
Allah aşkına biri söylesin “normal bir evde” 6 adet kasa niye olur?
Tamam para sayma makinesini polisler getirmiş.
6 adet her biri birkaç yüz kiloluk kasayı da polisler mi getirmiş?

Polise güven kaldı mı?

ÖYLE görülüyor ki, Türkiye’de kaybeden “polis” olacak.

Eskiden toplumun bir kesimi polisi suçluyor, diğer taraf alkışlıyordu.
Şimdi ise eskiden suçlayanların bir bölümü alkışlıyor, diğer taraf ise polisi suçluyor.
Galiba olan aslında hepimizin güvenmesi gereken polise oluyor.

Anlayacağınız ortada bir bomba var ama kimin elinde patlayacağı belli değil. Herkes birbirine atar oldu. Kimde patlarsa patlasın olan sadece ortalığı alevlendirip patlayanların yüzünde kara bir leke bırakacağı aşikâr… Gündemle ilgili yazı yazmamıştım ama önem arz ettiği için dayanamadım.

Saygılarımla.