Hamza Canbaş

                ESKİLER,öfke ile kalkan zarar ile oturur; derler. Haberi ilk okuduğumda yerimden nasıl fırladığımı hatırlamıyorum. Nefesimin daraldığını hissettim. Boğazım düğümlendi. Sesim çıkmaz oldu. Aynaya baktığımda alnımdaki ve boynumdaki damarların şiştiğini fark ettim. Bir “sabır” çekip gersin geri Televizyonun karşısına geçtim, haberleri kaldığı yerden yeniden izlemeye başladım.

                Aradan birkaç saat geçmesine rağmen hala daha ellerim titriyordu. Ak Parti’li İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin’in, bir vatandaşımızdan kendisi için “takla” atmasını istemesi bütün ruh halimi bozdu. Konuyla ilgili olarak sert bir yazı yazmak için PC’nin karşısına geçtiğimde titreyen parmaklarımın klavyede hızlı bir şekilde hareket etmesinden anladım ki, yazı çok sert olacak ve başım kesin belaya girip hukuk mücadelesine kalkışacağım. Bu yüzden  “Öfke ile söz söyleme, aradan bir 24 saat geçsin” sözcüğü aklıma geldi. Ancak bir haftadan fazla zaman oldu ben bu konu hakkında yeni yeni sakinleşebildim.

                Hükümetin, koskoca bir bakanı, nasıl olur da “sizi gördüğüme cok sevindim” diyen bir vatandaşa, “Nereden bileyim sevindiğini, hadi bir takla at ya da oyna da bir göreyim” der. Bizim ülkemizin insanları müthiş bir şekilde misafirperverdir. Gelen kim olursa olsun bütün samimiyetiyle gelen kişinin hizmetine amade olur. Hal böyle iken, hele hele birde gelen konuk bir devlet büyüğü ise, oy vermemiş olsa bile, samimiyetinden dolayı, “Sizi gördüğümüze çok sevindik” diye bir tabir kullanır ki, bu sözcük, yüzde yüz bir samimiyetten kaynaklanmaktadır. Bu sözcüğün içersinde asla bir gram yağ bulunmaz. O tamamen sevgisini gösterme gayreti içindedir.

                Ben, Sayın Bakan’ın psikolojisinden ciddi şekilde şüphe duymaya başladım ve kendimce kafamdaki “acaba???” şeklindeki sorulara yanıt bulmaya çalıştım. Misal. Sayın Bakan, bakan olduktan sonra kendisini kral zannetmiş olabilir mi? Doğal olarak her kralın bir soytarısı olur ve kralın moralinin bozuk olduğunda bu soytarı taklalar atarak, oynayarak morali bozuk kralı eğlendirir. Ama burada da şu konu çok yanlış, Sayın Bakanın herkesi soytarı şeklinde görmesi ve oynamasını istemesi affedilemez bir hatadır. Eğer böyle bir durumu varsa, kendisine maaşlı soytarı bulması herkesin hayrınadır. Hem kendisi eğlenir, hem etrafındakileri eğlendirir.

                Acaba, diyorum ki; Sayın Bakan seçim bölgesinde vatandaşlardan oy istediğinde yani yalvar yakar oldu da, Sayın Bakanda, “Bir seçileyim ben size gösteririm” gibi bir duyguya mı kapıldı. Olabilir, malum seçim sırasında ev ev, köy köy, kahve kahve dolaşılır ve vatandaştan, “oy vermeleri” istirham edilir. “Ne olur, reyinizi bize verin” denilerek dil dökülür. Uzun yıllar üst düzey bürokratlık yapmış ve sürekli etrafındaki kişilere emir vermiş birisi için, “Oy dilenciliği” yapmak psikolojisini bozabilir.

                Ben Sayın Bakan’ın bu ahval içinde olduğunu düşünmek istiyorum ve bütün yurttaşlarımızdan da, bir daha devlet büyüğü gördüklerinde sevinçlerini içlerine atmalarını tavsiye ediyorum.