Hamza Canbaş

                MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, benim önemsediğim ve saygı duyduğum siyasetçilerden birisidir. Kendisinin siyaset sahnesinde olmasının bu ülke adına, millet adına bir şans olduğunu, Devlet Bahçeli’ siz bir Türk siyasetinin olamayacağını düşünürüm.

                Merhum Alparslan Türkeş’in vefatından sonra, Genel Başkanlığa aday olanlardan birisi olarak Bolu’ya geldiğinde gazeteci kimliğimle kendisini tanıma fırsatı buldum. MHP Bolu Başkanlığına gelerek Bolulu delegelerle görüştüğü esnada kendisine yöneltilen ülkücülerle ilgili bir soru üzerine, “Ülkücülerin sevdası vatandır, millettir. Kan ve silah ülkücülerin lügatinden çıkmıştır, yerine bilim almıştır” diyerek tavrını ortaya koymuştu. Ve o günden bu güne kadarda bu tavrını korumuştur. Sayın Bahçeli’nin bu tavrı bende kendisine olan saygımı artırmıştır.

                Yine Sayın Devlet Bahçeli, mikrofonlara yaptığı konuşmalarının yüzde 90’nını yazılı metinden okur. Yani önceden hazırlanmış metinlerle kameraların karşısına çıkar ve öyle espri falanda yapmaz, fıkralar anlatmaz, millete ne söylemek istiyorsa direkt söyler.  Ve bu yazılı metinler böylelikle Türkiye’nin siyasi tarihinde bir belge niteliğinde kalır. Sayın Bahçeli’nin bu yazılı metinlerinde dikkat ettiği en önemli husus; Milleti ve siyasi rakiplerini incitmemeye hakaret etmemeye özen gösterir. Bu yüzden bu konuşma metinlerini hazırlarken akıl süzgecinden geçirir. Son şeklini verdikten sonra kürsüye çıkar. Sayın Bahçeli bu tür konuşmalarını genellikle Grup Toplantılarında ve Genel Kurul konuşmalarında ve özellikle basına yönelik toplantılarında yapar. Ki bu konuşmalar sıfır hatalıdır.

                Ancak! Ne zaman ki Sayın Devlet Bahçeli, irticalen konuşur işte o zaman konuşmalarında kantarın topuzu kaçar. Sayın Bahçelinin PR çalışmalarını kimler yapıyor bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa zaman zaman kendisini zor durumda bırakıyorlar ve ben o zaman hayal kırıklığına uğruyorum. Örneğin, son seçimlerde ki miting konuşmalarını Sayın Bahçeli irticalen yaptı. Eline bir urgan alıp kendisini izleyenlere doğru fırlatması, belki miting meydanındaki kalabalığı coşturdu ama daha sonra o kalabalık dağılıp evine gittiğinde, kendi kendisine şöyle söyledi: “Senin iktidar ortağı olduğunda yakalanan şahsı sen niye asmadın. Hatta asılmasın diye kanunu değiştirdin.” Oy alabilmek için kalabalığa fırlatılan urgan Sayın Bahçeli’ye oy kaybettirdi.

                Sayın Bahçeli’nin yine irticalen yaptığı bir konuşma ikinci kez bende hayal kırıklığı oluşturdu. Bursa’da ki konuşması, “Vur de vuralım, öl de ölelim” şeklindeki sloganlarla kesilince “Merak etmeyin, onunda zamanı gelecek” şeklindeki cümlesi tüylerimi diken dikenetti desem yalan olmaz. Sayın Bahçeli’nin, bu cümlesinde bir tehdit olgusu olduğu kesin. Bu cümle, kendisinin Genel Başkanlığa ısınma turları yaptığı sırada söylediği, “Kan ve silah ülkücülerin lügatinden çıkmıştır. Yerini bilim almıştır”sözüyle çelişmiştir. 16 yıldır, örgütünü her türlü olaydan uzak tutmayı başaran Sayın Bahçeli’nin, “Merak etmeyin onunda zamanı gelecek” sözünü bazı kesimler ön hazırlık olarak algılarlarsa ve bu sözden kendilerine bir vazife çıkartırlarsa durum ne olur hiç düşündünüz mü?

                Sayın Bahçeli, bu ülkenin kalkınması, bu ülkenin refahı, bu ülkenin demokratikleşmesi kanla olsaydı yıllar önce bu ülke dünyanın en iyi müreffeh ülkesi olurdu.

Sayın Bahçeli, bu ülkenin kalkınması, bu ülkenin refahı, bu ülkenin demokratikleşmesi silahla olsaydı, her ihtilalden sonra bu ülke gelir dağılımını eşitlemiş süper kalkınmış,  modern, demokratik bir ülke olurdu. Ve her on yılda bir ihtilal olmazdı.