
05304670437
Vehbi Camgöz
Tarihte önemli kırılma anları vardır. Dilimize geçen şekli ile bu anların önemini vurgulamak bu zaman dilimlerini “milat” diye niteleriz.
İşte 23.11.2011 tarihide yaşadıklarımız, hem ülke, hem devlet hem de CHP için böyle bir milattır. Bu miladı yaşatan başbakanımızdır. Bir süreden beri devam eden dersim tartışmalarında olayı yeni bir aşamaya taşımıştır. Devlet adına, dersim olaylarında devletin görevlileri eliyle yaptırdığını, düşündüğü kıyım ve zulümler dolayısı ile, devlet adına özür dilemiştir. Bu durumun hem devlet için hukuki sonuçları, hem de özellikle CHP için siyasi sonuçları olacaktır.
Bu konuda köşeye sıkıştığı sır olmayan ana muhalefet partisinin sözcülerinin ilk değerlendirmeleri evlere şenlik. Başbakanın konuşmasının hemen ardından mikrofon uzatılarak görüşü ve tepkisi sorulan CHP gurup başkan vekili hemen savunmaya geçerek, hükümetin bu konuda da gizli ajandası olduğu imasında bulundu. Ona göre hükümet; “ menemen olaylarının intikamını almak istiyor.” “Atatürk den ve onun partisinden rövanş almak istiyor.” Nasıl savunma ama?…
Yine aynı partinin genel başkan yardımcısı Gürsel Tekin ise; olayla yüzleşme ihtimalinden ürktüğü için başbakana yüklenerek, “ bu açıklamalar halkı birbirine düşürür. Düşmanlıkları körükler” diyerek savuşturuyor. Genel başkan ise başbakanı cehaletle ve ayrımcılık yapmakla suçluyor. Ama tedirginliği ve acziyeti suratına yansıyor.
Sanki olayın tarafları ayrı halk kesimleri imiş de, başbakan bir tarafı, diğerine kışkırtmış gibi olayı çarptırıyor. Herkes de, CHP’liler de biliyor ki; dersimde yaşananlar iki ayrı halk kesimi arasında yaşanmadı. Aksine devlet dersimdeki halkın tamamını ayrım yapmadan kıyıma uğratıp, sürgüne ve mecburi iskâna tabi tuttuğu iddiası belgeleniyor.
Üstelik 1920- 1950 arası sadece dersimde değil, ülkenin birçok yerinde değişik gerekçelerle, değişik olaylar bahane edilerek, kimine ayaklanma kimine isyan kimine şeriat taraftarı yaftası yapıştırılarak, çeşitli uygulamalar yapıldı. Diliyoruz ki; o dönemde yaşanan diğer zulümler içinde kısa sürede aynısı yapılır.
Halk kesimlerinin hiç birisinin dersimde olanlar dolayısı ile devleti savunacağını ve bu olayları kınayanları hedef alacağı düşünülemez. Bu açıklamalar dolayısı ile kimin kime kinleneceğini anlayamadım. Ama öyle anlaşılıyor ki, 1920leri ve 1930ları kutsal dönem olarak bilen bazı ulusalcılar ve kendisini devrim muhafızı addedenlerin dışında kimsede bu olayların su yüzüne çıkmasından gocunmaz.
Ana muhalefet sözcülerinin ve devletçilik refleksi ile olayları değerlendirenlerin dertleri ise; bu olayların neden bugün ortaya atıldığını sorarak topu taca atmaya çalışmalarıdır. Onlara göre bugün bu meseleleri tartışmanın bir faydası yokmuş. Eğer hükümet samimi ise Sivas, Çorum ve Maraş olaylarının üzerine gitmeliymiş. Öncelikle onlarla yüzleşmeliymiş.
Hepimiz biliyor ya da tahmin ediyoruz ki; bu olayların altında da tıpkı Dersim olayları gibi, devletin parmak izlerinin olduğu yazılıp çiziliyor. Hatta devam etmekte olan darbe davalarında bu olaylarında aydınlanabileceği söyleniyor. Bu davaların sonucunu şimdiden kestirmek mümkün olmasa da basına yansıyan yargı sürecinden anlaşılıyor ki, devlet görevlilerinin ve kurumlarının bu olaylarda kasıt, kabahat ve ihmallerinin olduğu sonucu çıkabilir.
Tesadüfe bakın ki; devam eden bu davaların avukatlığını da CHP üstlenmiştir. Hatta davanın bazı sanıklarını milletvekili yaparak yargıya hesap vermekten kurtarmak istemiştir. Yani devletin geçmişte yaşattığı iddia edilen ne kadar eza, cefa ve kanunsuzluk varsa CHP onların savunucusu durumunda kalmaktadır.
CHP milletvekili olan bir hukukçunun röportajı ile başlayan bu tartışma ateşten top olarak CHP’nin kucağına düşmüştür. Bu olaylar, usulet ve suhuletle tartışıp, tarihi ile yüzleşeceğine, bu konuda konuşup, partinin görüşleri zıddına görüş belirtenleri partiden kovmaya başlamışlardır.
Öyle anlaşılıyor ki; mevcut anayasadan ve CHP den kurtulmadan veya CHP’nin aklını başına alıp, söyledikleri gibi “yeni” olmak için geçmişleri ile yüzleşmeden toplumun tamamının demokratikleşmesi hayal olacak. Çünkü bu parti içindeki 28 Şubatın yıldızı Nur Serter ve şürekâsı buna fırsat vermeyeceklerinin işaretini verdiler.
Selamlarımla….
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2023
7.12.2022
30.12.2019
14.07.2019
13.05.2018
22.04.2018
6.02.2018
28.02.2018
12.02.2018
9.02.2018