Vehbi Camgöz

         Kamuoyunda namı Cübbeli Ahmet Hoca olarak ünlenen Ahmet Mahmut Ünlü hoca; 9 Aralık günü gözaltına alınıp, 10 Aralık günüde tutuklandı. Kendisine isnat edilen suç; “fuhuş maksadı ile kadın ticareti, suç örgütünü suça azmettirmek”

         Ahmet hoca bundan yaklaşık 2 sene önce bir ulusal televizyon kanalında, birkaç bölüm devam eden programa katıldı. Bu programda meşhur bir cemaat ve onun geçen asırda yaşayıp, cemaate adını veren eserleri telif eden üstadı ile günümüzde cemaati uluslar arası arenaya taşıyan hocası için bazı tespitlerde bulundu.

         Bu tespitler; Ahmet hocadan öncede bazı âlimler tarafından özel sohbetlerde yapılırdı. Ama ilk kez tüm halkın önünde canlı televizyon programında yapıldığı için o cemaat mensuplarının tepkisini çekmişti. Bu cemaati tanıyan hemen herkes, bu konuşmaların hesabının Ahmet hocadan sorulacağını bekliyordu.

         Yani olanlar sürpriz olmadı. Fakat böylesine bir hesaplaşmayı ben bile beklemiyordum. Beklenen; bu hocanın söylediklerinin yalan veya yanlış olduğu iddia edilerek, hukuk önünde bir hesaplaşma olacağını zannediyor ve bunu tahmin ediyorduk. Normal olanı hukuki olanı da buydu. Ama öyle anlaşılıyor ki; onun söyledikleri üzerinden hesaplaşmak işlerine gelmemişti.

         Öyle yapmak yerine; teknik takibe aldırarak, uzun süre izlenip açığı aranmış ve kendilerince bazı açıklar yakalanınca veya ürettirilince, önce sanal ortama görüntüler servis edilmiş, beklenen netice alınamayınca da, başka açıkların peşine düşülmüş. Ahmet hoca kendisi ile ilgili ona göre düzmece, montaj görüntüleri üretip servis yapanların peşine düşmüş. Gerisi malum; iddia edildiğine göre bu görüntüleri üretenleri tespit için silahlı suç örgütüne başvurmuş.

         Ama onunla derdi olanlar yakasını bununla bırakmak niyetinde olmadıkları için olsa gerek ki; hakkındaki iddiaları “ kadın ticareti” suçlaması ile de taçlandırıp, allayıp-pullayıp savcının önüne getirmişler.

         Ahmet hocayı seversiniz, sevmezsiniz, takdir edersiniz etmezsiniz, ama böylesine bir iddia ile karşı karşıya bırakılmasını da vicdanı olanların vicdanına kabul ettiremezsiniz. Bu iddiaların en azından bir kısmının iftira olduğunu hemen anlarsınız.

         Benim bildiğim kadarıyla; Ahmet hocanın başına gelen ilk tutuklama bu değil, daha önce cemaat içindeki bazı anlaşmazlıklar sebebiylede hoca tutuklanıp, Bayrampaşa cezaevinde yatmıştı. Neticede de beraat ettiğini hatırlıyorum.

         Öyle zannediyorum ki; bu davanın da sonu öyle olacak. Ama bu yapılanların hesabını hiç kimse sormasa bile Allah yapanlardan ve yaptıranlardan soracaktır. İnsanlar birbirlerinin fikirlerini beğenmeyebilirler ama onlara tuzak kurup, iftira edemezler. Onun fikirlerine aynı platformlarda cevap verebilirler. Muhatap almak istemiyorlarsa, onlar hakkında ceza veya hukuk davaları açıp hesap sorabilirler. Bunların hiçbirisine tevessül etmeyip ya da cesaret edemeyip, kumpas kuranlar, belki kendi öfkelerini tatmin ederler. Ama davaları ve kendileri açısından güven kaybına sebep olurlar, beddua alırlar.

         Ahmet hoca bu olayda mağdur gibi görünüyor. Ama geçmişte kendisi gibi hoca olan birisi; Mustafa İslamoğlu hoca hakkında ipe-sapa gelmez kumpaslar neticesi alınan bir mahkeme kararını delil olarak gösterip fikren kendisine muarız olan meslektaşına iftira ve bühtan etmişti. Sakın onun ahı, tutmuş olmasın?

         Hocaya geçmiş olsun, eğer tahmin ettiğimiz gibi suçsuz ise Allah yardımcısı olsun derken; bir Arap atasözünü hatırlatmak isterim. “men dakka dukka” “çalma kapımı çalarlar kapını”.. 

         Selamlarımla….