WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
SIRADAKİ HAMLENİN HEDEFİ KİM OLACAK?
13.02.2012

               

         Yaklaşık 2 yıldan beri su yüzene çıkan ve her fırsatta dikkat çektiğimiz; iktidar-dış bağlantılı odaklar çekişmesi artık iyice aleniyete dökülerek, köprüler atıldı. Çekili kılıçlar kullanılmaya başlandı.

         Üç günden beri hem iktidar temsilcisi bakanlar ve politikacılar, hem de bu odakların sözcüleri hiç politik davranmadan birbirlerini açıktan hedef  tahtasına oturttular, seri atışlar yapıyorlar.

         Hükümet çevreleri; dış odakların, içerideki taraftarları vasıtasıyla, kendisine savaş ilan edildiğini, her fırsatta kendilerine seçimlerde yapılan desteği öne sürerek, isteklerde bulunulduğunu bunlar yerine getirilmeyince de, ergenekon ve 28 Şubat zihniyeti ile mücadeleyi kendilerinin yaptığını söyledikler, bununda bıkkınlık verdiğini söylüyorlar.

         Dış destekli odaklar ise; başta ergenekon olmak üzere çeşitli vesayet odakları ile mücadeleyi kendi kadrolarının yaptığını, bu kadrolar olmasaydı, iktidarın bu mücadeleyi yapmakta başarısız kalacağını söylüyorlar. Bununla da kalmayıp; “iktidar soyut kavramdır, onu somutlaştıran yetiştirdiğimiz kadrolarımızdır” diyerek işi daha da ileri götürerek, “biz olmazsak hiçsiniz” mesajı veriyorlar.

         Aslında bugün su yüzüne çıkan kavganın başlangıcı yukarda da dediğim gibi yeni değil alttan alta, uzun zamandan beri devam ediyordu. Bir taraf vesayeti kendi kadrolarının ortadan kaldırdığını ileri sürerken iktidar da kendi liderinin, vesayet karşısında dik durduğunu, her türlü darbe ve direnişe karşı çıktığını, muhtıraları her şeyi göze alarak göğüslediklerini söyleyerek buna karşı çıkmaktadırlar.

         Bu odak; desteğini aldığı dış güçlere endeksli politika izlemeyi sever. Yeter ki kendilerinin dışarıdaki menfaatleri zarar görmesin. İşlerine geldiğinde çok rahatça darbecilerden yana tavır koyduklarına 28 şubatta herkes şahit oldu.  

         O günleri yaşayan herkes; özellikle de o dönemde Kanal D adlı Tv de program yapan ünlü gazeteci Yalçın doğan bilir. O programda, bu odağın önderinin, 28 şubata muhatap olan başbakandan nefret ettiğini, onu hiç sevmediğini açıklayarak bu darbeyi  desteklediğini darbecilere iletmişti. Şimdi aynı kişiye bağlı olduğu iddia edilen odakların, 28 şubat darbesi ile hesaplaşmamak için ayak diretmeleri sürpriz sayılmaz.

          Zaten iktidarla, malum odak arasında çıkan çıngarın sebeplerinden biriside bu, hükümet çevrelerini takip eden yorumculara göre 40 sene önceki darbeleri soruşturmak için olağan üstü sürat gösteren bu odaklar,  28 şubat sürecinin soruşturulmasına engel olarak veya geciktirerek, hükümetin başında demoklesin kılıcı gibi, tehdit ve şantaj vasıtası gibi tutulması bu mücadelenin nedenlerinden birisi olduğu yorumlanıyor.

         Siyonist destekli bu odak; hükümete bu kadar destek olmuşken, onu dış dünyada özellikle ABD de hükümet ve Musevi lobiler nezdinde öne çıkarmışken, iktidarın kendilerine bu günlerde yeterli desteği vermediğini söylüyorlar. Özellikle KHK lerle, idareyi yeniden yapılandırırken, bu odağın elemanlarını işgal ettikleri makamlardan alınıp, yerlerine başkalarının verilmesini affedemiyorlar.

         Görünen o ki; bu mücadelede uzlaşma umudu kalmadı. Bundan sonra kim, kimi alt edecek, bunun hikayesine şahit olacağız. Odak mensupları artık çok büyüdüklerini, boyutlarının ülke sınırlarını aştığını, dolayısı ile hükümetin kendileri ile mücadele ederse kendisinin zararlı çıkacağını ileri sürüyorlar. Eğer hükümet bu mücadelede kendileri ile uzlaşmazsa, bundan kendisinin kaybedeceğini söylüyorlar.

         Hükümet cephesi de; iktidara ortak istemiyor.“davul benim boynumda,tokmak başkasında” anlayışından kurtulmak istiyor. Kurulduğu günden beri vesayetle mücadele için herkesin yardımını talep eden iktidar, hem bu odakların, hem de bazı liberallerin tehdit ve şantajlarından bıkmışa benziyor. Bundan sonra kendi teşkilatı ve oy aldığı halktan başka kimseye minnet duymak istemez görüntüsü veriyor.

         Bu olaydan sonra taraflar kozlarını açık oynayacak gibiler, odaklar bundan hükümetin zararlı çıkacağını iddia ediyor. Hükümet de, ülkedeki batı vesayetini, askeri vesayeti kırdığını, İsrail’e rest çektiğini bundan sonra kimseye minnet etmeyeceğini ilan ediyor. Elini çabuk tutup gerekli tedbirleri hemen almaya başladı.

         Bazı kesimler ise; bu odaklar olmadan hükümetin, ergenekonun sonunu getirmeye gücünün yetmeyeceğinden endişe ettiklerinden uzlaşılması gerektiğini gerektiğini, aksi halde hem iki tarafın hem de demokrasinin yara alacağını söylüyorlar. Onlara göre ABD ve İsrail’i arkasına alan bu çevreler, yeniden vesayetçi ve darbeci odakları destekleyebilirler.

         Benim kanaatim bunlardan tamamen farklı, ben sivilleşme ve özgür düşünce adına çok bir şey yapıldığına pek inanmadığım için kavgadan da, uzlaşmadan da ülke yararına pek önemli netice alınacağına, inanmıyorum. Ne kazandık ki; ne kaybedelim.

         Bu kavganın çıkmış olması milletin zararınadır. Uzlaşma bu zararı gideremez. Çünkü bu odaklara güvenip, amirlerinden bile sır saklayan kamu görevlileri kullanılmıştır. Ayrıca KCK içine sızıp kelle koltukta görev yapan görevlilerin kimliklerinin açığa çıkması hayatlarını ve ailelerini tehlikeye atmıştır. Herhalde şimdi PKK , KCK ve İsrail  bayram yapıyordur.    

         Selamlarımla….      

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Bülent Karagözoğlu

    Bülent Karagözoğlu

    12.09.2011 00:07

    Keşli, cevizli ve de bol tereyağlı ev makarnası, kızılcıklı tarhanası, ipe dizilmiş satılan alıçları, bakla çorbası, tuzlu tereyağı, çiğböreği, cantıklı pidesi ve ayrıca bol oksijenli o güzelim dağ havası.İlk aklıma gelenler bunlar oldu.Selam ve sevgilerimle.

Yazarlar

Haber İhbar