WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
GÜNDEM DIŞI
10.03.2012

 

Bugün sizlere gündemin dışında, entelektüel ve sosyolojik bir meseleden bahsetmek istiyorum. Yazının başlığında gündem dışı dediğime bakmayın. Aslında bugünlerde yaşandığı söylenen Ak parti- cemaat çekişmesinin de arka planlını anlamamıza yardımcı olacak bir analiz yapmaya çalışacağım.

         Ülkemizde yaklaşık 100 yıldan beri “tarzı siyaset” olarak varlığını sürdüren, ideolojik planda savunulan “İslamcılık” fikri ve onun son yıllarda evrildiği şekli olan “siyasal İslam” ile, ona karşı geliştirilen adına “ sosyal İslam” diyebileceğimiz cemaat ve tarikatların serüvenini kısaca analize çalışacağım.

         Bilindiği gibi Fransız ihtilalinden sonra esen yeni rüzgarın etkisi ile Osmanlı da siyasal hareketler şekillenmeye başladığında, ülkedeki entelektüel birikime sahip Müslümanlar da, kendi yerli düşünceleri üzerine bir fikir, bir ideoloji bina etmek istediler. Bir fikri zemin olarak da İslamcılık fikrini şekillendirdiler. Bu kesimler daha ziyade hem mektep, hem de medrese görmüş ve entelektüel seviyesi nispeten yüksek  insanlardan oluşuyordu. Bu insanlar arkalarına başta geniş halk kesimlerini alarak, hem ülkede, hem de İslam dünyasında  etkin hale gelmeye çalışmışlardır.

         Nitekim bu etkinliklerini M. Akif Ersoy marifeti ile Anadolu halkını istiklal savaşını desteklemek üzere harekete geçirmek için kullanmışlardır. Osmanlı hükümetinin olumsuz iradesi, bazı alimlerin  aksine fetvalarına rağmen, bu kesimler halkın bu mücadeleye desteğini sağlamak konusunda çabalayıp başarılı olmuşlardır.

         İslamcılık fikrini savunanlar, özellikle cumhuriyetten sonra, 1. ve 2. meclislerden tasfiye edilince uzun süre siyasetten uzak kalmışlar, önde gelen İslamcıların, kimi köşelerine çekilmiş, kimi sürülüp siyasetten uzaklaştırılarak, sosyal konularla ilgilenmeye başlamışlardır.

         Ama zaman içinde bazı Müslümanlar, özellikle eğitimli, dünyayı tanıyan yeni nesiller, dünyadaki gelişmeleri izledikçe, ülkede işlerin iyiye gitmediğini, iyi idare edilmediği görmüşler. Toplumun kalkınması için toplumun sömürüye ve batı değerleri ve yabancı düşünce boyunduruğundan kurtulması için dini ve yerli değerler doğrultusunda siyaset üretmeye karar vermişlerdir. Bunun öncülüğünü de başta İskender paşa cemaati olmak üzere bir çok tasavvufi ekol benimseyip kuruluşuna önayak olmuşlardır.

         Daha önce gençliğinde çeşitli siyasi organizasyonlarda yer almış olan Bedi-üzzaman kendisini iman konusundaki eserlerin yazım ve eğitimine hasrettikten sonra talebelerine “siyasetten uzak durun” demiş, ve bu konuda ısrar etmiştir. Ama gene de siyasetten tamamen uzak durmanın mümkün olmadığını anlayınca iktidardaki DP yi desteklemiştir.

         1970lerin başında sağcı partilerin içinde siyaset yapan Müslümanlar bu partilerin siyaseti ile Müslüman Anadolu halkına hizmet edilemeyeceğini anlayıp, partileşince nur cemaati bu partiye mesafeli bir tavır alıp, bunun dışındaki partileri destekleyerek, karşılığında bazı sus payı kabilinden tavizler koparmayı yeğlemişlerdir. Bun da hep kapalı kapılar arkasında kapalı devre olarak yapmışlardır. Halkın eleştirilerinden çekindikleri için olsa gerek, bunu açıktan yapamamışlardır.

         Nur cemaati, İslamcıların “siyasal İslam” olarak vasıflandırılması dolayısı ile kendilerini onlardan ayırmak için sosyal konularla ilgilendiklerini, siyasetle ilgilenmediklerini hep açıklamak durumunda hissetmişlerdir. Bu nedenle bu cemaat ve onun gibi siyasi gaye gütmeyen yapıların dini faaliyetlerine “sosyal İslam” denilmektedir.

         Sosyal İslam’ı tercih ettiğini, gayesinin de başta eğitim olmak üzere sosyal konularda hizmet etmek olduğunu ilan eden bu cemaatler, iddialarının aksine, 1950 den beri hiç siyasetten uzak kalamamışlardır. Bunlar İslamcı siyasetçiler ve onların partileri dışındaki bütün partileri desteklemişlerdir. Gün olmuş DP, gün olmuş, AP, ANAP, DYP, MHP hatta DSP ile pazarlıklar yaparak bu partileri desteklemişlerdir. Desteklemeden öte, bazı cemaatlerin önderleri, bu partilerde fiilen siyaset yapmışlardır.

         İlk kez 2007 seçimlerinde milli görüş geleneğinden gelen ak partiyi desteklemek zorunda kaldılar. Çünkü öteden beri destekledikleri sağ partiler artık tarih olmuştu. Ak parti ile pazarlık etmeye teşebbüs edildiyse de, bu parti içinde siyaset yapanlar daha önceki deneyimleri gereği, pazarlığa yanaşmadılar. Ondan dolayı, iktidar partisi içinde cemaatçiliği ile temaruz etmiş kimse bulunmamaktadır. Son olaylardan da anlaşılacağı üzere bazı cemaatler, artık sadece sosyal konularla yetinmekten vazgeçip siyasette de etkin olmanın gereğine inanmışlardır.

         Siyasal İslam’ı savunarak topluma hizmet etmek isteyenler, asırlık ayrışmada haklı çıkmışlardır. Sosyal İslam’ı savunanlarda artık etkinlik peşine düşmüşlerdir. Bu aslında toplumumuz için uzun vadede bir kazançtır. Demokratik toplumlarda sivil toplum örgütü mesabesinde olan bu cemaatlerinde siyasi taleplerinin olması gayet normaldir. Anormal olan içinde yaşanılan toplumun siyasal meselelerine mesafeli davranılmasıdır.

         Selamlarımla….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • özkan Türkcan

    özkan Türkcan

    12.09.2011 20:07

    AYISI >><< İnanmazsanız gidin bakın Atatürk Orman Çiftliğine

Yazarlar

Haber İhbar