WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
BAŞKA BİR AÇIDAN 28 ŞUBAT
10.03.2012

 

Birkaç yıldan beri 28 şubat süreci mahkeme önünde olmasa da kamuoyu önünde yargılanıyor. Devlet bu süreçte genelde fakir Anadolu halkına özelde İslam-i kurumlara ve Müslüman kişilere karşı yapılanların hesabı darbe yapanlardan ve destek olanlardan soruluyor. Sorulmak ne kelime kamu vicdanın da mahkum bile oldular.

         Biliyorum, bazıları belki bu yazdıklarımı yadırgayabilir. Ama o günleri tüm detaylarıyla yaşamış ve şahit olmuş birisi olarak, araştırmacıların ve tarihi yazacakların bu yazdıklarımızı da kale almasını temin için not düşmek istiyorum.

         Sanılanın ve empoze edilmek istenenlerin aksine 28 şubat sürecinde milli görüşün dışındaki islami kesimler, bu süreçte sıkıştırılıp darbeye maruz kalan, başbakanın arkasında durmak yerine, darbeyi yapanların değirmenine su taşımaktan geri durmadılar. Hatta zaman, zaman bazı söz ve hareketleri ile darbenin baş aktörlerine açıktan destek olmaktan da sıkılmadılar.

        Bazen darbeyi destekleyen televizyonlara çıkarak, yaşananların tek sorumlusu olarak hocayı gösterdiler. Her ağzını açan, merhum Prof. Erbakan’a yüklenmekten, eften-püften nedenlerle onu eleştirip suçlamaktan çekinmedi. Sanki “hırsızın hiç kabahati yok”muş gibi… ağız birliği ile hep onu suçladılar. Zalimler onu terletirken “iman kardeşliği”nin gereğini hiç düşünmediler.

        Bazen onu sevmediklerini ve hiçbir zaman desteklemeyi akıllarından bile geçirmediklerini açıkça ifade ettiler. İstifaya davet edip, darbecilere de partisinin kapatılmasını tavsiye ettiler.   

         Bu süreç’e o günlerde gerek gizli ve gerek aşikar destek verdiği halde bugün, sanki bu süreçten mağdur olmuş gibi hesap sormak isteyenleri  kısaca tespit edelim. Başta devletin sivil ve askeri bürokrasisi içindeki bazı odaklar, istihbarat, sermaye sahipleri, işçi-işveren sendikaları, basının çok önemli bir bölümü, ve siyasetçiler olmak üzere kurulu sömürü düzeninin yıkılmasından korkan bütün iç ve dış çevreler darbenin baş aktörleri idi.

         Ama bunların yanında inançları gereği bu sürece karşı durması gerekirken gerek korkudan ve gerekse başka sebeplerle bu sürece destek verenlerden bahsetmek istiyorum. Aslında darbeyi planlayıp yapanlardan çok bu kesimlerin verdiği destek, o dönemde bu darbeden mağdur olan insanları daha çok yaralamıştır.

         Bu kesimlerin kimler olduğunu çok fazla detaylandırıp, yeniden moral bozmak istemiyorum. Ancak kısaca, bunların kimler olduğunu merak edenlere o dönem basın arşivlerini taramalarını öneririm. Kimler yok ki; mesela televizyonlara çıkıp, hükümete veryansın edip, “MGK içtihat yapmıştır, yanılırsa bir, isabet ederse iki sevap var” diyenler. “başörtüsü fürüatttır” diyenler, “çevik paşa benim sınıf arkadaşım” diyenler, askeri kantinlere mal satabilmek için her subaya bir araba verdiği söylenenler kimler yok ki..

         Ama dediğim gibi fazla teferruata gerek yok. Bu kesimler şimdi sanki bu süreçte mağdur olmuş gibi gerçek mağdurlara fırsat vermiyorlar. Onlara kalırsa darbecileri  hemen asacaklar. Beyler sakin olun…. Şahsen bu süreçte 8 ayda sekiz kez sürgüne uğramış bir kişi olarak bunlar kadar intikamcı değilim.

         Ben kasım 1997 den haziran 1998 e kadar görevli bulunduğum Ankara kapalı cezaevinden alınarak her ay bir yere sürüldüm. Meslektaşlarım “bari seyyar bir faks cihazı al atama kararnameni çabuk ulaştırsınlar ” diye alay ediyorlardı. Beni süren siyasi makamlar sürgün yapmamaya güçlerinin yetmediğini söylüyorlardı.

         Benim suçlarım neydi, biliyor musunuz? Anlatayım..

1-   devrin Adalet bakanı’nın görevli bulunduğum, cezaevine gelerek cezaevini ziyaret etmesi, bazı tutuklularla görüşmesi, bunu suç saymışlardı.

2-   O dönemde tutuklanan bazı hükümlüleri can güvenlikleri nedeniyle cezaevinin ayrı bir kısmına koymak ve can güvenliklerini sağlamak.

3-   Kendimin İmam-Hatip kökenli olması

4-   Eşimin başının örtülü olması

5-   Kızımın başörtülü olması

6-   Oğlumun İmam-hatipli olması

          Zaten bu kadar suç da sürülmek için yeterli olmuştu. Ben zaten bekliyordum. Ama bu kadarını beklemiyordum. Her tayini mahkemeye verdim. 1999 ocak ayında bütün mahkemeleri kazanarak Ankara merkez kapalı cezaevine mahkeme kararı ile atandım. Mücadeleyi kazandıktan sonra kendi isteğimle yakın bir ilçeye gittim. Orada da rahat vermediler, yoruldum ve emekli oldum.

         Şimdi hesap soranları izleyince hayret ediyorum. Kendilerine hiçbir işlem yapılmasın diye o dönemde darbecilere yaltaklananlar, şimdi pişkince olmayan mağduriyetlerinin hesabını sormaya kalkıyorlar.

         Rahmetli hocam gerçekten çok büyük ve yiğit bir insanmış, yaşadığı sürede kendisini ve inancını aşağılayan ona olmadık zulümleri reva görenlere bunlar kadar kin beslemedi. Çünkü onun yetiştiği inanç ikliminde yerleşik bir merhamet ve iyilik anlayışı vardı. “ iyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin karıdır” diyen kültür birikimini içine sindirmişti.

         Ruhu şad olsun….

         Selamlarımla…    

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Bahadır

    Bahadır

    13.09.2011 13:50

    Yazının başlığı kısa ve öz... Vehbi Bey eline ve yüreğine sağlık.

Yazarlar

Haber İhbar