WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
TELEVİZYON DİZİLERİ KİMİN İÇİN?
12.12.2012

     Hepimiz son 200 yıldan beri toplumumuzun karpuz gibi ortadan ikiye ayrıldığını biliyoruz. Taraflardan birisi, kendi medeniyetimizin, kültürümüzün gelenek ve göreneğimizin, hatta dinimizin bizi geri bıraktığını düşünerek, bunları terk edip, bunun yerine batının kültür medeniyet ve hatta dinini almamız gerektiğini savunmaktadırlar. Bunlar yaşadıkları aşağılık kompleksi nedeniyle dinimizi değiştirmemizi, bu mümkün olmuyorsa camileri kilise gibi döşememizi, hatta sayıları az olsa da(A.Cevdet gibi) bazıları, batıdan damızlık erkekler getirip, batılı nesiller üretmemizi bile savunmuşlardır. Bunların siyasi literatürümüzdeki adı batıcılar, savundukları da batıcılıktır.

         Diğer bir kesim ise; geri kalmamızın sebebi, kendi yerli düşüncemiz, geleneklerimiz, medeniyetimiz, dinimiz ve inancımız değil, aksine bunları yeterince yaşamamamız, İslam ahlak ve faziletinden uzaklaşıp, atalarımızın onurlu hayatını terk edip, batıyı taklidimizden kaynaklanmaktadır. Aşağılık kompleksine yenilmişlik psikolojisine kapılmamıza gerek yoktur. Tarih batlıların bize dikte ettirmeye çalıştığı gibi değildir. Onlar ortaçağda karanlık yaşarken ortaçağ bizim altın çağımızdır. Bizim kurtuluşumuz başkası gibi olmakta değil, kendimiz gibi olmaktadır.  Ne ırkımızda ne dinimizde nede medeniyetimizde problem yoktur. Problem dünyaya hükmettiğimiz, ilimde dünyaya ışık saçtığımız dönemdeki ahlak ve faziletimizi kaybetmemizdedir.

           Ülkemizde iki asırdır bu kavga devam etmektedir. Bu kavgada şimdiye kadar hep, batıcılar, batının desteği ile baskın çıkmışlardır. İktidarı sürekli onlar oluşturmuş, toplumu tepeden inme şekilde oluşturmaya gayret etmişler, ancak bir türlü bu milleti geçmişinden koparamamışlardır. Zaman gelmiş, dini yasaklanmış, zaman gelmiş, müziği yok edilmeye çalışılmış, yerine kilise senfonileri halka zorla dinletilip, “işte çağdaş Türkiye” naraları atılmıştır.

          Bin sene sınıfsız, imtiyazsız yaşamaya alışmış ülkemiz halkını önce medeni- köyü diye, sonra zengin- fakir diye sonra, alaturka- alafranga diye ayırdılar. Yetmedi kendilerini beyaz Türk, diğerlerini siyah Türk diye ayırdılar. Nihayet batıcıların pili bitmeye başladı. Artık ülkede iktidarları batı tayin edememeye başlayınca, milletin kendi evlatlarını kafaya alıp, el altından destekleyip, her on senede bir, halkın seçtiği iktidarları alaşağı ettirdiler.

          Bunun da çıkar yol olmadığı ortaya çıkıp, ülke son 20 senede kendi geçmişinde beraber yaşadığı, din ve ırk birliği olan ülkelerde söz sahibi olmaya başlayınca, bu sefer onlarda taktik değiştirip, bu ülkelere açılmamızın önüne kültürel silahlarla karşı çıkmaya başladılar. Özellikle Sovyetler dağıldıktan sonra batı, içimizdeki batıcıları fonları ile destekleyerek ahlakımızı ayaklar altına alan filim ve diziler çektirerek, bunları Adriyatik’ten Çin’e kadar pazarlamasını sağlayıp, bu ülkelerdeki Müslüman ahaliyi bizden soğutmanın yollarını aradılar.

          Çektirdikleri dizilerle ensest ilişkileri, çırılçıplak dolaşmayı, geçmişte dünyaya namsalmış kahramanları küçük düşürmeyi özellikle ön plana çıkardılar.

          Ellerindeki reyting ölçme metotları ile güya en çok izlenen dizilermiş gibi sunmaya başladılar. Halkın gözünün içine baka, baka yalan dolan ile halka kabul ettirmeye çalıştılar. Hakları olmadığı halde holdinglerinin reklamları ile desteklediler. Ortaya haksız rekabet çıkararak, milletin gözünü boyadılar.

          Bununla hem reklam pastalarını istedikleri kişi ve kurumlara dağıtmayı meşrulaştırdılar hem de batıcı fikirleri dünyaya yaymak için kullandılar. İslam dünyasında bu dizileri seyreden sıradan halk da; “eğer bize model olacak, lider olacak Türkiye’nin aile hayatı ve yaşayışı bu ise, bundan bize fayda yok.” Demekle karşı karşıya bırakıldılar.

          Başbakanımızın, haklı tepkisini çeken bu dizi ile ilgili görüşlerimi daha ilk bölümü yayınlandığında fragmanlarını seyredince, “sanat sokağı” dergisinde uzunca bir makale ile dile getirmiştim.

          Tayyip beyin bu çıkışı bana sürpriz olmadı. Sürpriz olan bugüne kadar iktidarın herhangi bir tepki vermemesiydi. Ama dış politikada, ziyaret ettiği İslam ülkelerinden tepki gelince, gelip oda tepkisini dile getirdi. Çokta iyi yaptı. Onun savcıları göreve çağırması da iddia edildiği gibi yargıya müdahale anlamına gelmez. Ülkemizde her vatandaşın gördüğü ve yasalara aykırı olduğunu düşündüğü her konuda savcılığı greve çağırma hakkı vardır. Savcılık uygun görürse inceleme ve soruşturma başlatır, uygun ve yerinde görmezse başlatmaz. Başbakanın diziye ilişkin görüşlerine cevap veremeyenler, savcıları göreve davet etmesini ağızlarına pelensek ettiler.  

            Bunu savunacaklarına bu dizilerle halka hangi doğru mesajı verdiklerini, bu dizileri yaparken hangi Avrupa ülkesinden fon aldıklarını açıklasalar daha ahlaklı davranmış olurlar.

            Bana göre hükümetin bu nevi filim ve dizileri bir disiplin altına almasında fayda var. Bunun adı sansür değildir. Bütün dünya bunu yapmaktadır. ABD ve Avrupa da kendi halklarının hissiyatını ayaklar altına alan bu kabil filmlere müsaade edildiğini kimse iddia edemez. Bırakın kendi ülkesinde yapılmasını başka ülkelerde yapılan bu gibi filmlere nasıl tepki verildiğini kurtlar vadisi adlı diziye İsrail’in verdiği tepkiyi hepimiz biliyoruz.

           200 yıldan beri kültürümüz yok etmeye, bizi tarihimize, örfümüze, inancımıza düşman etmeye kalkan bu batıcılara dur demenin zamanı geldi. Karşıt görüşleri savunan sanat eserlerini ellerindeki medya gücü ile âdeme mahkûm edenlere, onları yok sayanlara artık dur denilmelidir.

            Başbakanın bu tepkisi umarım bütün bunların düşünülüp, sorgulanmasına vesile olur.

            Selamlarımla….

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar