WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
ÇÖZÜM SÜRECİ NEREYE GİDİYOR ?
25.03.2013

 

                    

 

           Yaşanan sürece 3 seneden beri olumlu yaklaşmaya çalıştığımı yazılarımda daha önce değinmeye çalışmıştım. Süreç konusunda bu kadar iyimser olmamı sağlayan bazı gözlemlerim ve analizlerim vardı.

           Süreç başladığında da Haburda yaşananlarında sadece terör örgütünü iradesi ile değil, gerek içten ve gerek dıştan süreci sabote etmek isteyenlerin Haburda böyle bir olayı sahneleyeceklerini daha günler öncesinden duymuştuk. Ama hükümet bu duyumları ciddiye almadığı için süreç bu oyunlar ve arkasından yapılan siyasi kışkırtmalarla kesintiye uğradı.

           Oysa orada yaşananlar uzun zamandan beri çocukları terör örgütü tarafından kandırılıp, hatta kaçırılıp, dağa çıkarılmasının sonlanacağına ilişkin sevinç gösterisi olarak algılanıp, sükûnetle karşılanıp, olaylardan sonra terörü, övenlere, terörist liderin resmin taşıyanlara soruşturma açılsaydı, süreç zarar görmezdi. Silah bırakma da daha o zamandan itibaren büyük mesafe alınabilirdi. Halkımızdabütün kışkırtmalara rağmen sonucu düşünüp, sabırlakarşılardı. Ama olmadı. Herkes hem acemice hem de özensizce davrandı.

           Aslında sürecin devamını ve barışı devlete yalvararak isteyen “sıfırı tüketen” terör örgütüdür. Geçmişte devlette silah bırakılmasını istemişti. Ama bu sefer devlet kararlı bir tutum izleyerek terörün kökünü kazıyacağını herkese özelliklede örgüte göstermişti. Bu işin sonunda tamamen yok olacaklarına kanaat getirdikleri için çeşitli aracılarla devletten görüşme talep ederek bu işi bitirmek istediklerini söylediler. Bunlardan bazıları da basına yansıdı. Özellikle, Leyla Zana’nın başbakanla görüşmesi bu olayın neticesidir. Daha önce de gerek gizli ve gerekse aşikâr bu tür arabuluculuklar oldu. Bunlardan bazıları hiç basına yansımadı.

          Türk güvenlik kuvvetleri 30 seneden beri eşine az rastlanır bir başarı ile gerilla savaşı veren terör örgütüne kan kusturdu. Dünyada emsal mücadelelerde düzenli ordular teröristlerden daha fazla zayiat verirken, bizim ordumuz ve güvenlik görevlilerimiz kendi kayıplarının beş katı kadar teröristi bertaraf ettiler.

           Özellikle son senelerde (ergenekondan sonra) verdirilen kayıplar teröristleri yıldırdığı için bu görüşmelere başlamak için adeta yalvardılar. Yoksa iddia edildiği gibi taviz verilerek bu sağlanmış değildir. Hem güvenlik güçlerinin başarısı hem bölgedeki küresel güçlerin PKK’yı desteklemekten vazgeçmeleri, bu süreci doğurmuştur. Artık eskisi gibi kendisine havadan lojistik destek veren çekiç güç, Irakta inlerinin bombalanmasına karşı çıkan işgalci güç bunları sırtından atmak istediği için bu süreç devam edecektir. Hatta hükümet ve devlet PKK’ya hiçbir taviz vermese de silahları bırakmak zorunda olduklarını biliyorlar.

           Bu yaşananlar ise kendilerine göre “kuyruğu dik tutma” mesajıdır. Bu kadar silahlı mücadele ettikten sonra bir görüşme bile yapmadan silah bırakmaları onların işine gelmemektedir. Bu konu devletinde işine gelmemektedir. Çünkü hiçbir görüşme yapmadan basit de olsa bir kısım tavizler verilmezse örgüt içinde veya dışından yeni bir isyan hareketi başlaması ihtimali vardır. Ve bu kesimler “madem bir şey talep edilmeyecekti, neden bu kadar mücadele yapıldı? Neden bu kadar insan öldü?” deyip, onları Kürtlere ihanet etmekle suçlayabilirler diye bu görüşmeler yapılıyor kanaatindeyim. Onun içinde çok uzun zamandan beri hep şunu düşünüyor ve ifade etmeye çalışıyorum. Devlet ve hükümet hiçbir taviz vermese de silahları terör örgütü susturacaktır.

            Siz bakmayın PKK’lıların ve BDP’lilerin kurusıkı atmalarına sonunda boyun eğme noktasına gelmişlerdir. Bunu da güvenlik kuvvetlerimiz sağlamıştır. Bu uzun zamandan beri böyledir. Nitekim daha önce genelkurmay başkanlarımızda zaman, zaman bu konuyu dile getiriler ve “silahlı olarak biz mücadelemizi kazandık gerisi siyasi çözüm işidir” derlerdi. Hatta geçmişte bölgede görev yapmış mücadele etmişolanların başta Mehmet Ağar Bey olmak üzere tamamı “inip düz ovada siyaset yapsınlar” dememiş midir? Devlet güvenlik güçleri ile siyasetçisi ile taviz vermeden bölünme olmadan sadece demokratikleşerek bu işi çözebileceğine kanaat getirdiği için bu görüşmelere başlandı. Ve bu sefer bitecek….

            Ama muhalefetin bu konudaki tutumu da tam ibretliktir. Ana muhalefet partisi çözümden yana mı olsam, karşısında mı olsam ikilemi içinde. Partinin bir kanadı ulusalcı asabiyetle bu sorunun çözümünü istememekte veya istese bile Ak parti eliyle çözüme yardım etmekten yana değil diğer bir bölümü de çözümü ister gibi görünmekle beraber onlarda bu şerefin iktidar partisine bırakılmasından yana değil. Onlara göre çözüm olursa bunun başarısı Ak parti ve BDP ye yazılır. Eğer çözüm başarısız olursa kendileri iktidara gelir zannediyorlar. Genel merkez yönetimi de bu iki gurup arasında gidip geliyor. Ama durmadan iktidara “hangi tavizi veriyorsun açıkla” diye sıkıştırmaya çalışıyor. Bu işin tavizsiz çözüleceğine kafası basmıyor.

           Muhalefetin diğer kanadı ise varlığını PKK’ya endekslemiş sanki onlar yok olup terör bitince kendilerininişleri bitecekmiş gibi görerek ne olursa olsun terör ile sonsuza kadar mücadele edilmesinden yana tavır sergiliyor. Ne dense bu parti rahmetli başbuğun daha yeni Delhi de iken Kürtlerle ilgili tespitlerini hiç duymamış gibiler. Ben onların yerinde olsam Enver Altaylının Ruzi Nazarla ilgili yazdığı kitabı okusunlar. Oradaki tespitler gerçekten günümüze ışık tutacak mahiyette….

           Saygılarımla….      

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar