WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
ALKOL PERESTLER
28.05.2013


             Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen torba kanun içerisinde alkollü içkilerin reklamını yasaklayan ve satışına sınırlama getiren düzenlemeden sonra yine kıyamet koptu. Beyefendilerin hayat tarzına müdahale varmış. Aslında bu düzenleme ile iktidar, laik düzenin altına dinamit koyuyor, onu yok etmek istiyormuş.

            Bütün dünyada toplumlar kendi insanlarını uyuşturucu ve alkolizme karşı korumak için gerekirse bazı özgürlüklerden fedakârlık yaparak alkol karşıtı düzenlemelere razı olurken bizim alkol severler bundan ders almak yerine gelecek nesillerin kendileri gibi alkol kullanan nesiller olarak yetişmesini istiyorlar. Onun için 18 yaşından küçük çocuklara alkol satılması yasağına karşı çıkıyor, onun için okulların hemen yanında içki satılmasını savunuyorlar.

          Bu yasaklara bayrak açanların hepsi alkol kullanan insanlar mı? Tabii ki değil. Bazılarının bu yasaklara karşı çıkması onların çarpık ideolojilerinden kaynaklanıyor. Alkolün fayda ve zararından çok, onları ilgilendiren dinin emirleri. Onların ideolojilerine göre bir şeyi din emrediyorsa bunu yasaklamak, din men ediyorsa onu da alabildiğince serbest bırakmak laikliğin bir gereğidir. Yoksa dinin iyiyi emredip, kötüyü nem ettiği, bu emir ve nehiylerin insan yaratılışına, sağlığına, toplumsal düzene uygun olup olmadığı önemli değil.

         Bu durum sadece alkol, sigara ve uyuşturucu konusunda değil hemen her konuda böyle. Mesela kuran da domuz eti yasaklandığı için yıllarca domuz etinin serbest olması gerektiğini savundular. Onlara göre domuz çok fazla ürediği, her türlü şeyi yediği için ucuz protein kaynağı olarak yenilmeliydi. Allahtan tıp ilmi imdada yetişip, bu hayvanın etindeki mikropların pişirmeyle dahi yok olmadığını tespit edince ağızları kapandı. Hoş buna da aldırış etmezlerdi ama Avrupa ya çalışmaya giden işçilerden bazı gerçekleri öğrendikleri için son kırk senedir bu teraneyi bıraktılar.

         Yine bu çevrelerin savundukları ve ideolojilerini gereği olarak gördükleri diğer bir konuda, kadın erkek ilişkileri ve kadının toplum içindeki yeridir. Onlara göre bir kadın iffeti gereği örtündüğünü söylerse bu onlara göre laikliğin sonudur. Yok, eğer açık saçık giyer orasını burasını gösterirse çağdaştır, medenidir. Onun için uzun yıllardır kadınların başörtüleri ile kıyafetleri ile uğraşıp durdular. Daha da işi ileri götürerek abuk-sabuk nedenlerle yıllarca devlet eliyle genelevi yapıp işletilmesini savundular. Bazı yerel yöneticiler halkın talepleri doğrultusunda genelevleri kapatmaya yeltenince şimdiki gibi kıyametler kopardılar. Hiç unutmam doksanlı yılların başlarında peygamberler şehri Şanlıurfa’da belediye başkanı olan arkadaşımız İbrahim Halil Çelik ilinde genelevini kapatma teşebbüsünde bulununca bir kadın gazeteci ve ünlü bir sinema aktristi ona haddini bildirmek için Şanlıurfa ya baskına gitmişlerdi. Ora da yaptıkları görüşme basına yansımıştı. O söyleşide İbrahim Halil Çelik gelen bu iki bayana laf anlatamayınca “ben bu şehirde hiçbir kadının burada sermaye olmasını istemiyorum. Ben istesem de bu şehrin insanları istemez, eğer siz çalışacaksanız genelevini açarız” deyince kıyamet kopmuştu. Öyle ya Anadolu’nun kızları gayri meşru çevrelerin tuzağına düşüp bu genelevlere sermaye yapılınca kimsenin kılı kıpırdamaz, aksine “fahişelik dünyanın en eski mesleği” olur. Ama onlara eğer meslekse gelin siz icra edin denince kıyamet kopar. Kendi için istemediğini bir başkası için isterler bundan da hiç utanmazlar.

           Alkol konusunda da böyle; memleketimizde dört milyon düzenli alkol kullanan insan varmış, bunlardan büyük bir kısmı tam bağımlı olmuş, bağımlılardan birçoğu da alkolizm tedavisi alıyormuş. Bunu ülkemizde AMATEM’in ilk kurucusu Bakırköy hastanesi başhekimi açıklıyor. Onun açılamasına göre alkol bağımlısı olmak uyuşturucu bağımlısı olmaktan daha kolay.

         Devletin alkolden kazandığı para ve aldığı vergilerin tamamından daha çoğu bu hastalığın tedavisine harcanıyor. Aslında ne kadar pahalı olursa olsun, ne kadar vergi alınırsa alınsın içilen içkilerin parasından daha fazlası, alkol bağımlılarına yapılan sağlık harcamaları ile devletin bütçesinden çıkıyor.

        Yıllar önce bu konu televizyonlarda tartışılırken aklına ve sağduyusuna güvendiğim ünlü tiyatro oyuncusu Metin Akpınar şöyle demişti: “ ülkemizdeki laikliği savunanların yanlışlıkları nedeniyle laiklik adına kerhane ve meyhane savunucusu durumuna düşürüldüğümüz için üzülüyorum.”  Oysa laikliği asıl mecra’ın dan saptırmadan  savunsalar bu duruma düşülmeyecek. Ama işi aslının gerektirdiği gibi yapmak bilgi ve brikim gerektirir. Oysa şimdi yaptıkları gibi din neyi emrediyorsa ona karşı çıkmak işin en kestirme yolu, buna devam etmek en kolayı.

          Bu sefer alkol savunucuları kendilerini aştılar. Daha önce hiç yapmadıkları bir şeyi yaptılar. Onlara göre Tekirdağ artık rakı üretemediği için haritadan silinecekmiş. Milleti ve özellikle Tekirdağlıları salak sanıyorlar. Üzüm ve diğer meyvelerin değerlendirilmesinin yüzlerce yolu olduğunu sanki millet bilmiyor. Bu millet Müslüman dır. Helalinden ürettiği malını haram ticaretin ve üretimin konusu yapmama sorumluluğu olduğunu bilirler. Helal ürünlerinin mutsuzluk kaynağı olan ve ocaklar söndüren alkole gitmesini, ikna edilip bilinçlendirirlerse onlarda istemezler. Helalin bereketi ile de Tekirdağ şimdikinden daha fazla ihya olur.

          Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar