WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
GEZİ EYLEMCİSİ Mİ, CANLI KALKAN MI?
13.06.2013

 

 

 

          Taksim ayaklanmaları başlamadan önce birçok kişi, Türk tarihinin en önemli mayıs ayını yaşadığımız günlerde ülkenin başına bir çorap örüleceğini tahmin ediyordu. Bizde bunlardan birisiydik ve eylemler başlamadan yazdığımız yazılarda bunun işaretini vermiştik.

          Türk milletinin bilinen tarihinde, en önemli mayıs ayı 1453 yılında yaşanmış ve köhnemiş doğu roma imparatorluğu yıkılıp, İstanbul fethedilmişti. Yaklaşık beş yüz sene sonra yine İstanbul merkezli bir şahlanış yaşanmış, yaklaşık 100 milyar liralık yatırım ihaleleri yapılmış devlet, dünya sömürü merkezine olan borcunu kapatıp, bir daha IMF’ye sömürü imkânı vermeyeceğini ilan etmiş, hem de bunu ABD’nin merkezinde ilan etmişti. Elbette dış güçlerinbunu Türkiye’nin yanına bırakmaları düşünülmezdi. Nitekim bırakmadılar…

          Ben şahsen bu planın, devlet içindeki odaklar aracılığı ile yapılacağını tahmin etmiştim. Ama şeklinin böyle ilkel olacağını, “kör, parmağım gözüne” kabilinden yapılacağını beklemezdim. Daha karmaşık, daha profesyonelce yapacaklarını umuyordum. İtiraf edeyim ki bu hareketi çok amatörce ve acele ile telaşla yaptıklarını düşünmeye başladım.

         Ayaklanmalar 1960lardan beri ülkeye bela olan komünist teröristlerden adeta formatlanmış olan yeni kuşaklar kullanılarak yapılmış. Bunlarda babalarının tuttuğu takımları onların gözüne girmek için tutan yapay futbol fanatiklerine benziyorlar. Tabi devlet içindeki odakların kullanıldığının işaretleri de var. Mesela daha ilk günden ayaklanmayı destekleyen, başı dışarıdaki topluluğa yakın olduğu bilinen, güvenlik güçleri içine yuvalanmış olanların ölçüsüzkuvvet kullanarak ayaklanmacıları “mazlum” olarak algılatma,görevlerini başarı ile yapmışlardır.

          Ayaklanmada öne çıkarılarak, adeta “demokrasi kahramanı” olarak gösterilen gezi işgalcileri mazlum pozlarına büründürülmüş ve millete şirin gösterme telaşına kapılmışlardır. Gerçekten bu ayaklanmacılar “cici çocuklar” mıdır? Yoksa daha önce benim şahsen çok kere yaşadığım gibi terör örgütlerinin elinde rehine olup, bir nevi “canlı kalkan” olarak kullanılmak üzere çeşitliyardımlarla ikna edilmiş zavallılar mıdır? Şimdiden bu konuda kesin bir şey söylenemez, bu ilerde anlaşılacak. Ancak geçmişte yaşananlar da insana bu konularda bir tecrübe kazandırıyor.

         Otuz beş senelik memuriyet hayatımın çok büyük bir bölümünü terör örgütlerinin yattığı kurumlarda geçirdim. Cezaevlerinde bunlara benzeyenlerin eylemlerine birebir muhatap oldum. Bugün gezi parkında olanlara baktığımda anlayış olarak onların devamı olduklarını görüyorum. O kadar aynı ki, kendi koydukları eylemde kendileri söz sahibi değilken, onlara sözcülüğe babaları, hatta dedeleri yaşındaki insanlar soyunmuşken hiç birisi itiraz edemiyorlar. Kendilerine rağmen sözcülük yapanlara adeta akıllarını kıraya vermiş gibi boş, boş bakıyorlar. Kitle psikolojisinden midir, örgüt baskısından mıdır, yoksa ayaklanma öncesi yaptıkları pazarlık ve iş bölümünden midir? Bilemiyorum. Ama özgürlük diye kendiliğinden toplandıkları ve birbirlerini tanımayan insanlara benzemediklerini söyleyebilirim.

           Bu anlayışın ve ağababaları, geçmişte cezaevlerinde de çeşitli eylem koyarlardı. Yaptıkları eylemlerde genellikle basit suçlardan içeri düşen sempatizanları ön plana çıkararak, müdahalelerde öncelikle onların güvenlik güçlerinin zor kullanmalarına muhatap edip, zarar görmelerini planlarlardı. Bunun kendileri için sayılamayacak kadar çok faydaları olurdu.Böylece hem kendileri kaba kuvvete muhatap olmazlar hem de bu masumları kamuoyuna ve devlete karşı kullanırlardı. Kendilerine gelecek tepkileri etkisizleştirirlerdi.

         Yaşadığımız olaylarda da, eylemleri destekleyen, ABD, AB, İsrail, Rusya, Suriye, İran ve cemaat dışarıdan, CHP, DHKP, PKK, İP ve cemaat yazarları, İstanbul sermayesi, özel bankalar içerden,aralarında iş bölümü yapmışlar. Her biri bir tarafından destek verdiği ayaklanmanın cephesini, silahlı sol örgütlere, lojistiğini, İstanbul sermayesine, psikolojik desteğini, cemaat yazarları ve İhsan Eliaçık’ın antikapitalistlerine görev olarak vermişler.Ayaklanmayı masun göstermek içinde görünür yüz olarak görevigezi parkındaki militan çıraklarına vermişler. Ve yapılacak müdahalelere karşı “canlı kalkan”lık görevi verilmişe benziyor.Herkes kendine düşen görevi eksiksiz yapmaya çalışıyor. Geminin kaptanı küresel İslam düşmanları, CHP kaptan köşkünde gizlenmiş, tayfaları da diğerleridir. Korsan gemiyi yüzdürülüyor.

          Eğer güvenlik güçleri buraya silahlı müdahale yaparsa, ilk günden beri polisle çatışanlar, hemen geri çekilip gezi parkındakibu insanları canlı kalkan olarak kullanacaklardır. Zaten İstanbul valisi de bu konuda istihbarat almış olacak ki, burada bulunanların ailelerinden yardım istiyor. Tıpkı geçmişte yaşanan açlık grevlerinde örgüt militanlarınca garibanları açlık grevine zorlayıp ölüme gönderdiklerinde benimde ailelerine başvurup, bu çocukları kurtarmak istediğim gibi.. Vali bey de bunların inatlarını kırmak için kendine göre tedbir alıyor. Bence öncelikle yapılması gereken de budur. Çünkü bu insanlardan can kaybı olursa, onları eyleme azmettirenler üzülmezler. Aksine planları tıkır, tıkır işlediği için sevinirler. Onlara aileleri ve aleyhlerine slogan atıp sövdükleri kamu görevlileri üzülecektir bundan emin olsunlar.

          Olayların kaptanlığını yapan CHP hep hükümetten olayları durdurmasını, geri adım atmasını isteyeceğine, kendisi gösterileri bitirme çağrısı yapsın. Ama yapmıyorlar. Eğer bu çağrıyı yapsa emin olun ayaklanma anında biter. Başbakan da bunu bildiği için; “sen madem siyaseti sokağa taşıyorsun bende sokağa çıkarım” diyerek CHP’nin blöfünü gördü. Şimdi hamle sırası CHP de olduğu için onlarda tüm programlarını iptal edip, gece yarısından sonra yönetim toplantıları yapmaya, çare aramaya başladılar. Yani başbakan topu ustaca bir manevra ile CHP’nin kucağına attı. “sokaksa sokak buyurun” dedi.

          Ben başbakanın görüşmelerinin sonucundan çok, CHP’nin alacağı tavrın ayaklanmanın devam edip etmeyeceğinde belirli olacağını düşünüyorum. İddia edildiği gibi, bu topyekûn halk ayaklanması değil, meşru siyasal ortamda siyasetten başarı umudunu kesen muhalefetin ayaklandırmasıdır. Önlemek de onlara düşer. Bu hareketi telefon mesajları ile ayaklanmaya dönüştürenler bitirebilirler. Yoksa erde geçte yakında sandıkta bunun hesabını verirler. Delilleri de milyonlarca insanın telefonu da kayıtlı duruyor. Başbakan bunu sonuna kadar kullanacaktır.

          Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar