WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
İNANCIN ZAFERİ
9.10.2013

 

           Yıl 1968 ben henüz ortaokul öğrencisiydim. O dönemde Müslümanların derdi ile dertlenen tek bir gazete vardı. Her gün bu gazeteyi alıp okur, ülke Müslümanlarının, durumu hakkında sınırlı da olsa bilgi edinmeye çalışırdık. İşte o dönemde yayınlanan Bugün gazetesinden, Ankara ilahiyat fakültesinde okuyan Hatice Babacan adlı öğrencinin başörtüsü nedeniyle okula alınmadığını, “ya inancın ya eğitimin” tercihine zorlandığını okuduğumu hatırlarım.

         Aradan geçen 45 sene boyunca bunun gibi milyonlarca haber okuduk, izledik. On binlerce genç kız eğitim hürriyetinden mahrum edildiği için hayatları karardı. Yine binlerce Müslüman genç kız ve kadın çeşitli çile ve sıkıntı ile okulunu bitirip iş hayatına atılmak istediğinde; “ya ekmeğin ya inancın” dayatması ile karşılaştığını izledik.

        İnancını yaşayan ve bu sebeple Allahın emri olan tesettüre bürünüp, başını örttüğü için evlendiği erkekleri taciz edilip, onları işinden kovduklarını, evlerinde otursalar bile, onlara ekmek getiren, kocalarının babalarının işinden kovulduğunu okuduk. Okumak da ne bizzat yaşadık. Evinde başörtülü karısı, kızı, anası olan devlet memurlarının ve devletle iş yapanların tamamı büyük bir zulme uğratıldı.

        İnsanlık tarihinin yaşadığı en büyük zulümlerden birisi, belki de en acımasızı ve en uzun sürelisi yaşandı. Kendi memleketlerinde yaşama ve tahsil imkânı bulamayan, bu mazlumelerin binlercesi yurtlarından hicret ederek, Hıristiyan ülkelerine sığınmak zorunda kaldılar. Tıpkı Habeşistan’a hicret eden efendimiz a.s.’ın mübarek arkadaşları gibi.

        Dirençlerini kırmak için polise coplattırıldılar. Bu coplamalarda Bursa da bir genç kızımız şehit oldu. Davalarından vazgeçip, Allaha isyan etmeleri için olmadık işkencelere maruz kalmalarına rağmen, sahabe-i kiram radiyallahu anhum gibi canlarını vermeyi, işkenceye uğramayı imanlarını vermeye tercih ettiler.

        Zulüm sınır tanımıyordu. Zalimler bu iman aksiyonunu yaşatmamak için her yolu denemeye kararlıydılar. Zorla mesafe alamayacaklarını anlayınca onlara sinsice yaklaşıp, tatlı dille ikna etmeye çalıştılar. Tıpkı Peygamberimize yapılan teklif gibi, onlara da; “size burs sağlarız, sizi koruruz” diye ikna odalarında nefes tükettiler. Ama bu kahraman kızlar ümmeti oldukları Efendimiz a.s.v. gibi “bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz iman davasından vazgeçmem” dercesine direndiler ve sabrettiler.

        Kimi zaman, tavizci sözde hocalar, ilahiyat profesörleri, bularak İslam’ı, emirle tersinden yorumlatıp; “Kur’an da başörtüsü yok” dedirtip yoldan çıkarmak istediler. Kimi zaman kökü dışarıda sözde cemaat liderlerini devreye sokup, başörtüsünün önemli olmadığını, teferruat olduğunu vurgulatıp, “başörtüsü füruattır” dedirttiler. Onlarda başörtüsünün imanın şartı olmadığını tabi ki biliyorlardı. Ama onlar bunun Allahın emri olduğunu da biliyorlardı. Bu yüzden, bu yorumlara itibar etmeyip direndiler, sabrettiler.

        Bugün elde edilen bu hürriyetin bedelini, bu genç kız ve kadınlarımız başta olmak üzere evinde başörtülü bir fert bulunan her aile, kanıyla, canıyla, gözyaşı ile tam kırk beş sene ödediler. Bu yüzden, okullarından atılan, hayatı kararan genç kızlar, karısı ve kızı kapalı olduğu için sürülen, işinden kovulan, açlığa mahkûm edilen, memur ve subaylar bunu bedelini çektikleri sıkıntı ve yokluklarla ödediler. Bugün elde edilen bu “kısmi” özgürlük bedeli ödenerek hak edilmiş, helal bir özgürlüktür. Bunu küçümsemeyip, daha da genişlemesini sağlamak lazım.

       İslam’ı yaşamanın bir bedeli vardır. “cennet beleş, cehennem boşuna değildir.” Bu bedel mal ile can ile ödenir. Bu ödemenin adına cihat denir. Bu cihat kazanılmıştır. Hem bu dünyada karşılığı olan özgürlük elde edilmiştir, hem de öbür dünyada karşılığı olan cennet inşallah kazanılmıştır.

       Bu sonuçtan, bu mücadeleyi veren herkes emindi. Çünkü zulmün payidar olmayacağını tarih bize öğretmişti. Rahmetli Erbakan Hocamız, bu neticeden o kadar emindi ki; “inancın karşısında saygı ile selam durulur. Bir gün bu ilim yuvalarında görev yapan hocalarda gerçeği anlayıp, bu kızlarımıza selam duracaklardır” dediği için haksız yere ne kadar eleştirilmişti. Şimdi üniversitelerde ve kamu kurumlarında vicdanı olan hocalar ve yöneticiler, bu mücadeleyi takdirle karşılamaktan, “helal olsun” demekten başka bir şey yapamazlar.

       Kızlarımızı okumak için Suudi Arabistan’a göndermek isteyen siyasetçi eskilerine tarih sağlıklarında önemli bir ders vermiştir. Umarız akıllarını başlarına alıp, nefes alıp verirken tövbe eder, iman tazelerler. Daha da önemlisi milletten ve tüm mazlumlardan özür dilerler.

       Bu özgürlüğün kazanılmasında emeği geçenlerden vefat etmiş olanlara rahmet, yaşayanlara da daha nice hayırlı mücadeleler için kuvvet ve afiyet dilerim. Bedeli fazlası ile ödenerek kazanılan bu özgürlüğün, ümmetin elinde ve ayağında bulunan sayısız pranganın açılış anahtarı olmasını temenni ederim. Hepimize mübarek olsun….

        Selamlarımla….    

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar