WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
BALYOZ DAVASI
14.10.2013

 

 

            Yaklaşık 3 yıl bidayet(ilk derece) mahkemesinde, bir yılda temyiz mahkemesinde olmak üzere toplam dört seneden beri yargılamanın devam ettiği “balyoz davası” geçtiğimiz günlerde bitti. Her siyasi davada olduğu gibi bu davada verilen karar da tartışılmaya başlandı. Uzun bir süre daha tartışılacak gibi.

            Balyoz davası siyasi bir davadır. Çünkü dava dosyasında işlendiği sabit olan suçlar, siyasi bir netice devşirmek için işlenmiş suçlardır. Ülkede seçimle işbaşına gelmiş iktidarı yapılacak bir darbe ile düşürmek üzere darbe planları yapıldığını inkâr etmek mümkün değildir. Geçmişte yapılan darbe planlarından daha acımasız planlar olduğu anlaşılıyor.

           Geçmiş darbelerde, toplumda kargaşa yaratmak için milletin fertlerini birbirine düşürmeyi planladıkları bilinirken, bu planlarda camilerin bombalanması, savaş çıkarılması, kendi uçaklarımız düşürülmesi gibi daha kalleşçe tuzakların olduğu anlaşılıyor.  

           Davanın sanıkları ve onların yakınlarının kararı eleştirmeleri, haksız ve hukuksuz bulmaları gayet normaldir. Avukatlar ve sanık yakınlarının karardan şikâyet etmeleri, yargılama bitse bile olağanüstü kanun yollarına başvurmaları ve bu konuda fikir beyan etmeleri de en tabi haklarıdır.Nitekim başbakan da davanın henüz kesinleşmediğini söyleyerek, olağanüstü kanun yollarının açık olduğuna işaret etmiş bulunuyor.

         Dava ile ilgili her kesim kendi görüşüne göre yorumlar yaparak kimisi kararı hukuka uygun bulurken kimisi de hukuka aykırı bulduğunu söyleyerek eleştiriyor. Bu eleştiriler de ister isabetli olsunlar, ister isabetsiz yorumlar yapsınlar, herkes mahkeme kararları konusunda konuşabilir. Neticede mahkeme kararları tabu değildir, eleştirilebilir. Ama kararı kabul etmemek kimsenin hakkı da haddi de değildir. Kendi milletvekillerinin ceza alması nedeniyle siyasi partilerin bu kararları eleştirinin ötesine geçerek, hakaret edemez, mahkeme kararını yok sayamaz. Buna hukuk devletinde kimsenin hakkı yoktur. MHP ve CHP tehlikeli bir iş yaparak bu kararları tanımadıklarını açıklamışlardır. Bu hukuk devleti ile bağdaşmaz.

         Kişiler belki duygusal olarak açıklama yapabilir, ama kurumların duygusallaşması ülkeyi zora sokar. Bu ülkede kurumlar adına konuşanların duygusal olmalarının acısını koç çektik. RP’nin tamamen hukuksuz olarak kapatılma kararını değerlendiren rahmetli Erbakan hocamızın akıllıca, duygusallıktan uzak konuşması o günlerde muhtemel bir kaosu önlemekte çok etkili olmuştu. Eğer o günlerde şimdi yapıldığı gibi bir değerlendirme yapsaydı, neticenin nasıl olacağını çoğumuz bugün düşünmek dahi istemeyiz.

         Kararlarla ilgili herkes hukuku gözeterek konuşabilir. Fakat kararın kendi önüne itirazla gelmesi muhtemel makam sahipleri konuşamazlar. Bu kararlar üzerine asla konuşmaması gereken, örneğin anayasa mahkemesi başkan ve üyelerinin hiç konuşmaması gerekirdi.

        Yeni anayasa değişikliğine göre kişisel haklarının zarar gördüğü kanaatine varan herkes adli ve idari kararlara karşıkişisel olarak bu mahkemeye başvurabilir. Bu kararlarla ceza alan sanıklarında böyle bir başvuru yapmaları muhtemelken anayasa mahkemesi başkanı Haşim Kılıç’ın açıklama yapma ve konuşma hakkı olmamalıydı. Çünkü hakimler sözleriyle, demeçleriyle değil sadece kararları ile konuşma hakkına sahiptirler.

       Bu konuşma dolayısı ile sayın başkan bu dava ile ilgili kanaatini açıkladığı için ileride vereceği kararlarda inandırıcılığını yitirme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Önüne gelmesi nerede ise kesin olan bir dosya hakkında yaptığı yorumlarla şimdiden vereceği kararın ipucunu vermiştir. Bu yargı için hiç de arzu edilen bir durum değildir. Yargıya güç kazandırmaz, yıpratır. Siyasette taraf olmuş gibi başbakanın sözlerine karşılık vermek olarak algılanacak olan bu konuşma başkanın işi olmamalıydı. 

       Sayın başkan anayasa mahkemesinin hukukçu olmayan başkanıdır. Hukuk nosyonu almış olsaydı belki bu konuşmayı yapmazdı diyebiliriz. Ama geçmişte hukukçu olan başkanların da aynı konuşmaları yaptıklarını gayet iyi hatırlıyoruz. Eski başkan Yekta Güngör Özden bu konularda şampiyondu. Özellikle İslami meselelerde önüne gelmesi muhtemel konularda dosya daha önüne gelmeden kararını verip, onu da kamuoyuna açıklamaktan büyük bir zevk duyardı. Sayın Haşim Kılıç’ın da aynı duruma düşmesi bizleri üzer.

        Selamlarımla….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar