WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
ARINÇ’IN İSYANI
9.11.2013

     

             Ak parti’nin kurucu çekirdek kadrosu yaklaşık altı yıl önce çatlamaya başlamıştı. Şarap şiirlerini seven başbakan yardımcısı Tayyip Beyi yolsuzluk yaptığı gerekçesi ile kendi partisini kurmak üzere terk etmişti. Neticede söylemleri millet nezdinde etkisiz kalınca siyaset sahnesinden silindi.

            İkinci çatlak; 2007 seçimlerinden sonra, bu seçim öncesi cumhurbaşkanlığına aday gösterilen Abdullah Beyle yaşandı. Seçimden sonra ak parti veya başbakan yeni bir aday çıkarmak isteyince, başbakanla Abdullah Bey arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Doğan medya gurubunun organize desteği ile düzenlenen anketlerle halkın büyük çoğunluğunun bu adaylığı benimsediği ilan edilince Abdullah Beyin adaylığına kerhen de olsa rıza gösterildi.

            Ama sihir bozulmuştu. Her fırsatta hem başbakan hem cumhurbaşkanı birbirlerine karşı mücadeleye gizli açık devam ettiler. Anayasa mahkemesinin cumhurbaşkanının ikinci defa aday olmasının önünü açması da bu mücadelenin bir sonucudur. Ve cumhurbaşkanı gerekli yardımı hem CHP den hem de Anayasa mahkemesinden gördü. Hatta yeni anayasa yapılamaması da bu mücadelelere bağlanabilir. Çünkü ak partiyi komisyonda temsil edenler de, komisyona başkanlık eden makam da Tayyip beyin kafasındaki anayasaya mesafeliler.

           Bu çatlama sürerken yaşanan olaylarda, gerek cumhurbaşkanı ve gerekse Bülent Arınç Bey aynı safta yer aldılar. Başbakanın kimi politikalarına açıktan karşı çıktılar. Başbakan da geri adım atmadan kendi politikasını izledi. Mesela Mavi Marmara konusunda da böyle bir sürtüşme yaşandı. Bülent Bey tıpkı cemaat gibi mavi Marmara yolcularını( şehitlerini) haksız bularak; “kimse bizden İsrail’le mücadele etmemizi beklemesin” dediği halde, başbakan bu konuda İsrail’e sert karşılık vererek ilişkileri kesti.

           Diğer bir çatlak ses ise gezi olayları sırasında yaşandı. Binlerce insan günlerce başbakanın ailesine ölmüş annesine ağza alınmayacak küfürler etmesine rağmen, hem cumhurbaşkanı hem de başbakan vekili sıfatı ile Bülent Bey, eylemcileri adeta haklı görerek “ gerekli mesajı aldık” dedikleri için ilişkiler bitme noktasına geldi. Başbakan, bakanlar kurulunda konuyu gündeme getirip, tepkisini gösterince Bülent Beyin istifa ettiği, ancak istifadan cumhurbaşkanının telkini ile vazgeçtiği basında yer almıştı. Kendisinin azli gündeme gelmemiş, çünkü azil kararnamesinin cumhurbaşkanın onayı alınamayacağı düşünüldüğü için vazgeçilmiş.

            Her seferinde kendisini öne atarak başbakanın politikalarını eleştirmeyi alışkanlık haline getiren Bülent Bey, son tartışma konusunda da aynı atikliği gösterince hükümetin politikasını belirlemek sorumluluğunda olan başbakan da onun beyanlarını yalanlamıştı.

            Hükümet sözcüsü olmanın avantajını kullanarak özel parti toplantısına ilişkin konularda açıklama yapma hakkını kendisinde gördüğü için, parti doğruları yerine kendi doğrularını açıklamıştır. Oysa hükümet sözcüsü hükümet çalışmalarına ilişkin konularda açıklama yapar, parti sözcüsü de parti çalışmaları konusunda basına bilgi verir.

           Nitekim Kızılcahamam kampından sonra parti sözcüsü Hüseyin Çelik açıklama yapmıştı. Oda tıpkı başbakan gibi kızlı-erkekli öğrenci mekânlarından rahatsız olduklarını belirtmişti.

           Ama ne hikmetse Bülent Bey sadece başbakanın konuşmalarından şikâyet etmektedir. Bunu bilinçli yaptığım kanaatindeyim. Böyle bir açıklama yapmak yerine kendisine düşen istifa etmekti. Politikalar konusunda eğer hükümetle ve başbakanla anlaşamıyorsa onların değişmesini talep etmek yerine kendisi istifa etmeliydi. Etmedi, hükümetin onu azletme imkânını olmadığını düşünerek kendisine bir yol çizmiştir. Ama daha önce de olduğu gibi bu konuda da geri adım atmak durumunda kalabilir.

          “Nasıl olsa cumhurbaşkanı arkamda beni azledemezler”, diye güveniyorsa buna fazla güvenmemesi lazım. Çünkü başbakana rağmen bakan olunamaz. İcap ederse, başbakan hükümetin toptan istifasını verip yeniden hükümet kurabilir. Buda sadece birkaç saat içinde yapılabilir. Bundan da zannettiği gibi Tayyip Bey zararlı çıkmaz.

           Bülent Bey bu öğrenci evleri konusunda acaba neden bu kadar fevri davranıyor? Bu uygulamalardan cemaat evlerinin de zara göreceğini düşündüğü için bu tavrı gösteriyor olmasın?

            Selamlarımla…    


Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar