WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
ÇOK GEÇ OLMADAN
25.01.2014

 

 

 

          Daha önce birçok kere belirttiğim gibi; ben hükümetle cemaat arasındaki kavganın birdenbire durup dururken, kişisel çekişmeler nedeniyle çıkmadığını düşünüyorum. Bana göre bu kavganın kökü, sultan II. Abdülhamit ile ittihat ve terakki arasındaki mücadelede,ittihat ve terakkiye batılılara taraftarlık eden bir kısım Müslümanlar arasındaki mücadeleye kadar uzanır.

          Amacımız tarihi yaraları kaşımak değil ama o zaman yaşananlara değinmeden bu kavgayı anlamamız mümkün değildir. O dönemde Abdülhamit’e tıpkı şimdi Tayyip beye karşı çıkıldığı gibi karşı çıkılıp, onu despot ve müstebit ilan edenler, başta Sait Nursi ve Mehmet Akif gibi Müslümanlar daha sonra yaptıklarına çok pişman olup nedamet duymuşlardı.

         Sait Nursi o dönemde yaptıklarından dolayı kendisini sorguya çekip, yaptıklarının “eski Sait” dönemine ait olduğunu söylemiştir. Keza Mehmet Akif’te onu eleştirdiği için pişmanlık belirmiştir. Ayrıca o dönem aydınlarının hiç birisi sultanı anlayamamanın, aymazlığının faturasını imparatorluğu kaybederek ödemişler, anlayınca da iş işten geçmiştir.

         Nur hareketi bu olaylardan sonra aklı başına geleceğine, üstadından sonra, yeni Sait’i değil eski Sait’i takip etmek gafletini göstermişlerdir. Eski Sait nasıl İslamcı sultan’a isyan bayrağı açıp, ermeni, Yahudi ve Rumlarla beraber sultanını hal edilmesi için çalıştıysa ve pişman olduysa, onun yoluna giden şakirtlerinin bundan ders alıp, aynı hatalara düşmemeleri beklenirdi.

         Ama olmadı. 70lerde kurulan İslamcı partiye de yine nurcular, tıpkı Yahudiler, Rumlar, Ermeniler ve laikçilerle beraber olup, karşı çıktılar. Sadece karşı çıkmakla kalsalardı, bununla kalmayıp, önce içine girip onu parçaladılar. Ve ülkeye on yıllar kaybettirdiler. İslamcı parti 70lerin sonunda iktidara gelecekken 2000lerde tırnakları sökülmüş, mücadele gücünü kaybetmiş, değişime uğratılmış olarak iktidara gelebildi.

       İktidara geldiklerinde, batı karşısında yenilmişliği kabullenmiş, onun her dediğine uymayı kurtuluş sayan bir halde iken günümüz nurcuları (cemaat) onları çok seviyor ve propagandalarını yapıyorlardı.  Aralarından su sızmıyordu. Ama iktidar kendisine yapılan narkozun etkisinden kurtulup, ben kimim, nereden gelip nereye gidiyorum, başımıza gelenler nedir, dinim nedir, bana ne söylüyor, batı medeniyeti bana ne yaptı? Gibi soruları sormaya ve mantıklı cevaplar verip bunun gereğini yapmaya yönelince cemaatle aralarındaki ipler koptu. 

          Geçmişte Abdülhamit hana, Erbakan hocaya yaptıklarını bu sefer Tayyip beye yapmaya başladılar. Onu da tıpkı, sultan Abdülhamit’i Erbakan hocayı suçladıkları gibi suçlamaya başladılar. Onları nasıl demokrat olmamakla, hürriyetleri kısıtlamakla, despot ve diktatör olmakla suçladılarsa şimdi de aynı ağızla bu iktidarı suçluyorlar.  

          Kendi inancından kaynaklanan ideolojisini, yerli ve milli değerlerini savunan insanların yanında durmak yerine yabancı bir ideoloji olan demokrasiyi savunmayı bize dini emri imiş gibi yutturmaya çalışıyorlar. İnanmayanlar Fetullah hocanın son röportajını yayınlayan Yahudi ekonomi gazetesine bakabilirler.Orada bu dediklerimi hatta daha da fazlasını pervasızca anlatıyor.Sanki Müslüman ilim adamını görevi Hıristiyan değerlerini evrensel değer olarak kabul edip savunmakmış gibi…

         Geçmişte sultan Abdülhamit’e sahip çıkılamadı, onu “hall” ettiler. tahtından indirip, Yahudilerin çoğunlukta olduğu bir şehre sürdüler. Erbakan hocaya sahip çıkılamadığı için onu da iktidardan indirip, partisini kapatıp yasakladılar. Ve düzmece delillerle 80 yaşında hapse attılar.

         Şimdi ülkedeki tüm Müslümanların görevi aymazlığa düşmeden başbakana sahip olmaktır. Ak partililer de, gemi batmaya başlayınca ilk önce terk eden durumuna düşmemelidir. Onun etrafında safları sıkı tutmalıdırlar. Kendilerini bakan milletvekili belediye başkanlığı gibi çeşitli makamlara getirdiği kişiler için bu ayrıca namus borcu olmalıdır.

          Şunu hepimiz iyice bilmeliyiz ki; bu mesele başbakanın kişisel meselesi değildir. Onu yolsuzluklarla sıkıştırıp bitirmek istiyorlar. Evvela bu sıkıntıdan onu kurtarıp, varsa yolsuzluğun hesabını ondan nasıl olsa sorarız. Geçici oy hesabı ile cemaate şirin görünmenin anlamı yoktur. Cemaatin bu saatten sonra ak partiye oy vereceğini düşünmek ham hayaldir. Onun için ister ak partili olalım ister başka partili başbakanı desteklemek, tarihten ders almak demektir. Milletin bağımsızlığını ve bekasını önemsemek demektir.

          Yoksa daha önce Abdülhamit ve Erbakan hocanın arkasından gösterdiğimiz hayıflanma gibi başbakana da çok ağlarız, milletimiz yazık ederiz.

          Selamlarımla….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • kamuran

    kamuran

    11.02.2012 13:53

    Kardeş yazıyı biraz gecikmeli okudum.Ama olsun.Gönül dünyamıza hitap eden bir yazı kaleme almışsın.2012 yılının inşaallah insanlığın Yaratıcısını bulduğu ve ona tabi olmaya gayret ettiği bir yıl olmasını diliyorum.Kalemine kuvvet.

Yazarlar

Haber İhbar