Vehbi Camgöz

           Hükümetle cemaat arasındaki mücadele başladıktan sonra, cemaatin “fişleniyoruz” feryadını duymaya başladık. Görevi resmi makamlardan sızdırılan haberleri yayarak kargaşa çıkarmak olan bir gazete bu konuda yalan yanlış belgelerle cemaatin kamuoyu oluşturmasına hizmet etmektedir.

          Devlet içindeki kendine bağlı görevliler iyot gibi ortaya çıkmaya başlayınca birden bire fişlenme iddialarını kabak tadı verecek şekilde tekrarlamaya başladılar. Bununla da kalmayıp, hükümetin ülkedeki tüm cemaat ve yapıları fişlediği yalanını yayıyorlar. Aslında ne cemaat nede diğer gurupların fişlendiği yok.

           Devlet içinde cemaate bağlı olanların fişlenmesine hiç ihtiyaç yok ki, devlet onları tespit için fişlemiş olsun. Maşallah her şeyi o kadar pervasız ve aleni yapıyorlar ki onları tespit etmek için hiç gayret gerekmiyor. Bir bakıyorsunuz, cemaate bağlı bir polis şefi açıktan başbakanı hedef alan şeyler söylüyor. “onun da eline kelepçe takacağız” diye devlet kurumlarında koridorları çınlatıyor. Başka bir başka yerde birisi, devletin savcısı olduğunu unutup; “ben başbakan tanımam, gelsin o sizi benim elimden kurtarsın” diye MİT görevlilerine, gözdağı verdiğini basından öğreniyoruz.

           Bir bakıyorsunuz tarafsız olması gereken kurumlar; siyasi sonuç doğuracak bilidirler yayınlıyor. Takip ettiği davayı yüzüne gözüne bulaştırdığı ve amirine haber verme gereği duymadan basına servis ettiği söylenen savcı çıkıp basın açıklaması dağıtıyor. Yine kendilerini koruduğu artık nerede ise herkesin diline düşmüş bir kurul tayin yapınca da; “ biz devletin savcısı olduğumuz için sürülüyoruz” diye adliye tarihinde görülmemiş şekilde demeçler veriyorlar. Bunların fişlenmesine sanki gerek varmış gibi bu feryadı ediyorlar.

          Her konuda olduğu gibi bu konuda da kendileri edip eyledikleri halde başkası yapmış gibi feryat etmelerine kimi inandıracaklarını zannediyorlar. Bu ülkede sokaktan geçen her hangi bir adamı çevirip de, “ devlet mi daha çok insanları dinleyip, takip edip, kayıt ediyor yoksa cemaat mi” diye sorsanız cemaat diyenlerin sayısı devlet diyenlerden az olmaz. Devletin takip edip, fişlediği sesini görüntüsünü kayıt ettiği insanların kayıtları medyaya kolay, kolay servis edilmezken, cemaatin yaptığı söylenenler televizyonlarda sosyal medyada servis edildiği iddiaları her gün çarşaf, çarşaf basında yer alıyor.        

           Fişlenme iddiası ile ortalığı ayağa kaldıranlar bu iddialarında yalnız kalıp, kimseyi inandıramayacağını anlayınca, sadece kendilerinin değil, tüm Müslümanların fişlendiği iddiasını dile getiriyorlar. Hatta işi daha da ileri götüren cemaat yayınlarındaki yazarlar, ak parti iktidarının kendi parti teşkilatlarınıbile fişlediğini bile söylüyorlar. Merak etmesinler kendilerinden başka İslami yapılar fişlenmeye karşı şerbetli olduklarından bu onları ürkütmez. Onların ne kaybedecekleri, makamları, ne bankaları, ne okulları ve dershaneleri, nede kendilerine bağlı devlet güçleri yok. Fişlenmek umurlarında değil, zaten yeterince fişlenmişler. Bu durumdan korkup, onların saflarında duracak hiçbir İslami gurubu bulmaları mümkün değil.

           Devletin kendilerini fişlediğini iddia eden cemaat mensupları İHH’yı terör listesine aldırmak için özel çaba sarf ediyorlarmış. Bunu İHH genel başkanı televizyonlarda açıklıyor, ama ne yalanlama ne de doğrulama yönünde bir cevap veremiyorlar. Yine devletin iç savaşta savaşan taraflardan birisine silah yardımı yapmak sanki suçmuş gibi gösterip, başbakanı terör destekçisi olarak fişleyip, yabancı dilde çıkardıkları gazeteleri ile dışarıya servis eden de kendileri.

         Bütün bunlar apaçık milletin gözünün önünde cereyan ederken siz kimi kandıracağınızı zannediyorsunuz. Hem dediğim gibi hükümetin onları tespit için fişleme yapmasına gerek yok. Devletin arşivlerinde o kadar bilgi ve belge var ki.. Hem hiçbir şey olmasa bile Hanefi Avcını bedelin hürriyeti ile ödediği hiçbir ifadesi yalanlanamamış kitabı varken başka belgeye gerek tok. Bu feryatlar boşuna…

       Selamlarımla….