WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
HSYK MI BAĞIMSIZ OLMALI HÂKİMLER Mİ?
10.03.2014

 

 

        Bugünlerde yargı bağımsızlığı dillere pelensek oldu. Ağzını her açan yargı bağımsızlığından ve özellikle HSYK’nın bağımsız olması gerektiğinden dem vuruyor. Ama hiç kimse şimdiye kadar geçen zaman içinde bu kurulun bağımsız olup olmadığına bakmadı. Eğer bağımsız olduğu bir dönem varsa söyleseler de bizde bilsek.

       Yaklaşık kırk sene adliye içinde görev yaptım. 1980 öncesini de görevim gereği çok iyi biliyorum. Benim bildiğim, bırakın bağımsız olmayı bu kurulun tarafsız olarak görev yaptığını hiçbir hâkim ve savcıdan duymadım. Bu ve benzeri kurullar bürokratik devleti güçlendirip, siyasetçilerin yönetimdeki etkinliğini yok etmek için tasarlanmış olduklarından, onların bağımsızlık talepleri sadece siyasi otoritenden bağımsız olmayı içermektedir.

       Bu kurulların resmi ideolojiden, üniformalı ve sivil bürokrasiden ve kendilerinin benimsediği resmi ideolojilerinden bağımsız olma taleplerine ben hiç rastlamadım. Ama genellikle sağ partiler iktidar olduğu için bu kurulların iktidarlardan bağımsız olmayı hararetle istediklerini çok gördük. Bu bağımsızlık istekleri ve direnişleri bazen, şimdi olduğu gibi devleti kilitleyecek noktayageldiğine zaman, zaman şahit olduk.

      1976 yılında bu kurul devrin adalet bakanını çalıştırmamıştı. Hatta dokunulmaz durumda olduğu vehmine kapılan bakanlık müsteşarı da bağlı bulunduğu bakanın karşısında yer almıştı. Dönemin genç adalet bakanı Sayın İsmail Müftüğolu buna çok sinirlenmiş ve dönemin müsteşarı yanılmıyorsam Melih Ezgü’yü bakanlık koridorunda yumruklayarak sinirlerini yatıştırabilmişti.

      Bağımsız olduğunu her platformda belirten bu kurulların üyeleri kuruldukları ilk yıllardan beri tarafsız olmaları gerektiğini akıllarına getirmediler. Hatta arada sırada içlerinden bazen demokrat ve bağımsız, tarafsız hâkimler çıkıp da, bireyin devlet karşısında hakkını savunduğunda, bunları aralarında dışlayıp, neredeyse devlet düşmanı gibi algılamaktan geri durmadıkları iddia edilirdi. Mesela içlerinden Sami Selçuk gibi hukuki yorumlarınınispeten gerçek adalet üzerine dayandırıp, icap ederse devletin alışılmış uygulamalarını eleştirdiğinde nasıl dışlandıklarına daha 10 yıl önce şahit olduk.

       Aslına bakarsanız bu ve benzeri kurumları ne kadar ideal normlara bağlarsanız bağlayın, buralarda görev yapan hukukçuların bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını kendileri içselleştirmemişlerse kurumun bağımsız olarak düzenlenmesindende beklenen sonuç alınamaz. Demek istediğimiz, hukukçular, bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını beyinlerinde ve vicdanlarında özümsemişlerse hukuki şartlar ne olursa olsun, adaleti tarafsız olarak sağlarlar 

        Biz kurumlarla ve kanunlarla uğraşmak yerine nasıl insan yetiştiriyoruz? Nasıl hukuk insanı yetiştiriyoruz ki bunlar kendiliklerinden adil, tarafsız ve bağımsız olamıyor da, kanunla bunu teminat altına almak istiyoruz? 90 senelik cumhuriyet boyunca kendisine baskı yapıldığı için adaleti temin edemediğinden şikâyet edip, mesleğinden ayrılan hâkim, savcı var mı acaba? Eğer varsa sayısı çok mu? Ben bilmiyorum.

        Aksine yarım düzine kadar darbe yaşadık da hiç birisinde hiçbir hâkim ve savcının darbecilere karşı, bırakın şimdiki gibi toplu bildiri yayınlamasını aksine çıtları çıkmadı. Hatta 27 Mayıs ta, yüksek hâkimlerin darbeyi desteklediğini okuduk. 12 Eylüldedarbecileri tebrike giden anayasa mahkemesi başkan ve üyelerini gördük.

       Keza daha dün gibi hafızalarımızda, haber arşivlerinde çokça görüntüleri ile yer alan meşhur askeri brifingleri gördük, yaşadık. Üstelikte devrin adalet bakanı, “bu durum yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına terstir HSYK başkanı olarak soruşturma açarım” demesine rağmen kışlaları doldurup, askerin verdiği brifingi elleri patlarcasına ayakta alkışlayan yargı mensuplarını gördük.

        İnsanın aklına ister istemez o dönemde açılan parti kapatma davasının bu brifinglerin etkisi ile açıldığı kuşkusu geliyor. Nasıl gelmesin ki. Yine 2008 yılında iktidar partisine açılan kapatma davasında da askeri çevrelerin tavsiye ve telkini olduğu yazılıp çizilmesine rağmen hiçbir yalanlama gereği dahi duyulmadı.

        Bu şartlar altında bütün kurulları kendi kendilerini yönetir hale getirseniz dahi bağımsız ve tarafsızlığı sağlamanın pek kısa vadede sağlanacağına ihtimal vermem. Asıl olan adalet dağıtacak kişilerin vicdanlarında bağımsız ve tarafsız olmanın gereğine inanmalardır. Eğer onlar buna inanırsa, kanunlar ne kadar kötü olursa olsun, amiri durumundaki kurumlar ne kadar baskı yaparsa yapsınlar gene de vicdanları tatmin edecek adaletli kararlar verirler. Eğer bu fırsatı bulamadıklarını anlayıp istifalarını duyururda birkaç hâkim görevini yapmayı bırakıp çekilirlerse onlara kimse bir daha baskı yapamaya cesaret edemez.

      İslam hukukunun deha isimlerinden Numan Bin Sabit( imam-ı azam) sultana karşı hâkimlik görevi almamak için direnerek adalet tarihine ismini altın harflerle yazdırdı. Günümüzde de bunu yapacak babayiğitlerin sayıları azda olsa var olduğuna inanıyorum. Eğer adalette bir düzelme arzu ediliyorsa birileri bu fedakârlığı yapmalıdırlar.

        12 Eylül darbecilerine karşı iddianame düzenleyerek meslekten atılan savcı Sacit Kaya’nın toplumda kazandığı itibar örnek olmalıdır. Onun hareketinin hukuka uygunluğu hiç tartışılmadı. Sadece güçlüye karşı hukuku işletmeye teşebbüs etmesi bile onu millet nezdinde yüceltti. Olaya birde bu açıdan bakılması gerektiğini düşünüyorum

        Selamlarımla…

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar