WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
İDEOLOJİLER KASETLE HİZAYA GETİRİLEMEZ…
17.03.2014

     

        Çok uzun yıllardan beri siyasi partileri kanunsuz dinleme kasetleri ile hizaya sokma girişimleri yapılıyor. Daha önce partilerin yönetim organları yerine, partililer hedef alınarak onların özel hayatları gizlice izlenip kaydedilerek, siyaset dışına itildiklerine şahit olmuştuk. Ama parti yönetimini ve partinin tamamının hedefe koyolup, kanunsuz operasyona oturtulduğuna, darbe dönemleri dışında ilk kez dört yıl önce şahit olduk.

 

        Siyasetçilerin fert olarak hedef alınıp, onların özel hayatları nedeniyle siyaset dışına itilmesini ben ilk kez 1979 yılında içişleri bakanı olan CHP milletvekili Hasan Fehmi Güneş olayında gördüm. Hasan Fehmi Güneş kendisi içişleri bakanı olduğu halde bir operasyona uğramıştı. İddia edildiğine göre bakan bir şarkıcı ile ilişki yaşamış ve resmi çekilerek basına verilmişti. Oda kamuoyundan ve parti tabanından ve yönetiminden gelen tepkiler sonucu istifa etmişti.

 

       İkinci olarak; DSP, ANAP, MHP üçlü koalisyonu döneminde, kısa süre dışişleri bakanlığı yapan Şükrü Sina Gürel, bakanlığı döneminde kendisine bağlı olarak çalışan memurelerden birisi ile ilişki yaşamış, basına yansıyınca da eşinden boşanıp, bu hanımla evlenmek zorunda kalmıştı. Bu olay onunda sonunu hazırladı.

 

       Sağdan, soldan birçok siyasetçi bu kabil takip ve operasyonlara maruz kalmışlardı. Ama dediğim gibi partilerin yönetim organlarına, genel başkanlarına son zamanlarda bu çirkinlikler yapılmaya başlandı.

 

       İlk önce CHP eski genel başkanı Deniz Baykal’a bu operasyon yapıldı. Basın ve kamuoyu bu olayı saptırarak Deniz Baykal için bu olayı  kişisel sorunu gibi algılatıp patiyi bunun dışındaymış gibi gösterdiler. Oysa herkesin bildiği, bu partinin yönetiminden memnun olmayan iç ve dış odaklar sadece genel başkanı hedefe oturtmamış, partiye de bir düzenleme getirmek istemişlerdi. Nitekim bu olaydan sonra basın da görevini yapmış genel başkan değişikliği sağlanmıştı. Eğer bu olay olmasaydı, bugün başta Ankara, İstanbul gibi yerlerde belediye başkan adayları bu kişiler olmayacaktı. Bugünler düşünülerek bu operasyonların yapıldığını söylemek hiçte komplo teorisi değildir.

 

       2011 seçimlerinden önce bu kez MHP’ye bir operasyon uygulanmış, başkanlık divanı üyelerinin neredeyse tamamı siyaset dışında bırakılmış olmasına rağmen, MHP, CHP kadar operasyondan etkilenmedi. Aksine bu işin planlı bir iş olduğunu anlayan taban, parti etrafında kenetlendi. Böyle bir olay olmasaydı, belki oy kaybına uğraması ve meclis dışında kalması muhtemelken bu olay nedeniyle parti, kenetlenme sayesinde oylarını korudu. Bana göre MHP bu kenetlenmeyi ideoloji partisi olmasına borçludur. Eğer oda CHP gibi çeşitli nedenlerle oy veren kitlelerin partisi olsaydı, basının yönlendirmesi ile parti dağılabilirdi.

 

       Bu yorumum yadırganıp, CHP’nin ideoloji partisi olduğunu savunanlar çıkabilir. Ama 12 Eylül 1980 darbesi ile kapanan CHP ile şimdiki CHP’yi karıştırmamak gerekir. Hele de 28 Şubat sonrası CHP tamamen tanınamaz bir parti olmuştur.

 

      Seksen öncesi tamamen sol siyaset güden bu partinin son 10 yılda Süleyman Demirel’in yedek partisi durumuna düşmesi, onun aile yakınlarının bile bu partiden milletvekili seçilmesi ideolojisinin aşındığını gösterir. Hüsamettin Cindoruk, kendi genel başkanı olduğu parti yerine bu partiye oy vermiştir. Bu iki olay CHP’nin sol ideolojiyi veya sosyal demokrasiyi savunan bir parti olmadığının en büyük delilidir. 

 

     CHP de netice alınan operasyona heveslenen odaklar, Ak Partiye de aynı oyunu oynamaya başladılar. Bundan bir netice alıp, alamayacaklarını şimdilik bilmiyoruz. Öyle görünüyor ki; hedef partiyi bitirmek değil, sadece lideri bitirmeye dönük bir çalışma yapılıyor.

 

      30 Mart seçimlerinden sonra tıpkı Deniz Baykal’a yapılan operasyon gibi genel başkan Kemal Kılıçtaroğlun’a da bu kabil kaset operasyonu yapılarak genel başkanlıktan götürüleceği neredeyse kesinlik kazandı.

 

       Deniz Baykal harcanarak belediye başkan adayı olmasının önü açılan malum siyasetçinin, genel başkan olması için de önünün açılması sağlanacaktır. Bunu genel başkan da çok iyi biliyor, ama yapacağı bir şey olmadığını da biliyor. Seçimlerden sonra kendisi istifa etmezse kasetlerle gideceğine şüphe yok.

 

       Son bir yıldan beri çeşitli operasyonlara maruz kalan Ak Partiye gelince, onun da bu operasyonlarda sağlam durup durmadığını henüz test etme imkânımız olmadı. Bu parti bilindiği gibi daha önce mensup oldukları İslamcı partiden koparak, kitlelere açılma iddiası ile kuruldu. On yıllarca savundukları ideolojilerini terk ederek “muhafazakar demokrat?!” olmaya başladıklarını ilan ettiler. Ama yinede ne derin güçlere nede sermayedarlara yaranamadıklarını gördüler. Aksini iddia etmeleri de bir işe yaramadı. Karşısındaki dış ve iç güç odakları onları hep “İslamcı parti” olarak gördü.

 

      Kitle partisi olma sevdası ile liberallere şirin görünmek istemesi de, içine solcuları ve demokratları alması da işe yaramadı. Partiyi daha önce destekleyen liberaller ve kendilerinin bakanlık verdikleri siyasetçiler, açılım süreci başlar başlamaz terk etmeye başladılar. Hem kitle partisi olacaksın, hem de milletin ve Müslümanların lehine uygulama yapacaksın öylemi. Buna tahammül edemediler. Önce liberaller Kürt çözümünü yapmayı Ak Partiye layık görmedikleri için kızıp, gittiler. Sonra içindeki solcular ve cemaatçiler gezi ve 17 Aralık olaylarını bahane edip gittiler. Daha gidecek ne kadar milletvekili var bilen yok.

 

      Eğer başbakan çok uzun zamandan beri bildiği cemaatin niyetini nazara alarak, partiyi eskiden savunduğu ideolojisine uygun milletvekilleri ile doldurmadıysa, seçimden sonra buradan büyük kopmalar beklenebilir. Bana öyle geliyor ki; 2011 seçimlerinde cemaatin bu marazaları çıkaracağını tahmin ettiği için adayların çok büyük bir bölümünü milli görüş kadrolarından seçtiği ihtimali yüksek. Eğer öyle olmasaydı şimdi parti çoktan darmadağın olmuştu.

 

      İnsanları bir arada tutan inanç, ideal ve ideoloji birliğidir. Kitle partilerinde bu birlik olmadığı için çok basit müdahaleler ve menfaat çatışmalarına dayanamayıp, yerle bir olduklarını çok gördük. İdeoloji partileri için şahıslar çok önemli değildir. Şahıslar gitse de parti bütünlüğü bozulmadan yoluna devam eder. Dışarıdan dizayn ve müdahaleler bu partilere sökmez.

 

      Selamlarımla…       

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Ayhan Koç

    Ayhan Koç

    10.03.2012 14:10

    Tamam ali bey anladık.Peki nedir bu hezeyanınız?neden not yazma ihtiyacı duydunuz?

Yazarlar

Haber İhbar