
05304670437
Vehbi Camgöz
Çocukluğumdan beri bu lafı duymama rağmen, bunun ne ifade ettiğini ancak 20li yaşlarımda anlayabildim.
Bu yaşlarımda çok fazla dayak atılan cezaevlerinde göreve başladığımda bu sözün gerçeği ifade ettiğini yaşayarak öğrendim. Bazı maddeler nasıl bağımlılık yapıyorsa sopanın da insanlar üzerinde aynı bağımlılığı yaptığına şahit oldum.
Cezaevlerinde ıslaha yanaşmayan sopa atılmadıkça rahatlamayan tipte hükümlü ve tutuklular olurdu. Bunlar belli bir süre sopa yemediklerinde rahatsız olurlardı. Kendilerini dövsünler diye ya görevlileri tahrik ederler veya sopa yiyeceklerini bile, bile kendilerinden güçlü diğer hükümlülere bulaşıp sopa yerlerdi. Cezaevlerinde insanlara, ister görevliler, ister diğer hükümlü ve tutukluların sopa vurması, işkence yapması yasak olduğu için adli ve idari soruşturma açardık. Ama sopa yiyen hiç kimse sopa atandan rahatsız olup şikâyet etmezler, davacı olmazlardı.
İlk zamanlarda oldukça garibime giden bu durumu kabullenemedim. Vaziyeti doktorlara ve sayıları o zamanlar çok az olan psikologlara sordum. Bunun bir psikolojik bozukluk olduğunu, çocukluktan itibaren yetiştirildikleri ortamda şiddete alıştırıldıkları için bu kişilik bozukluğuna uğradıklarını anlattılar. Bunun çaresinin de psikolojik iyileştirme olduğunu ve tedavisinin zor olmadığını bana anlattılar. Bu gibi tedavilerden de sonuç alıyorduk.
Bu durum sadece sopa yiyenler açısından değil, sopa atanlar bakımından da böyleydi. Onlarda “sopa cennetten çıkma” deyip, hükümlü ve tutukluları ıslah etmek için alabildiğine bu yöntemi kullanıyorlardı. Aileler ve eğiticilerde maalesef yakın zamana kadar bu anlayıştaydı. Ama eğitim ve ıslaha hiçbir katkısı olmuyor, şiddetin etkisi ile bastırılıp kişilikler yok ediliyordu.
Bu seçimler nedense bana bunu hatırlattı. Ülkemizdeki muhalefette, artık seçim sandıklarında sopa yemekten iflahı kesilmesine rağmen kendi siyasi anlayışlarına çekidüzen verip sopadan kurtulmak yerine bunun aksini yapıyorlar. Her seçimden önce artık demokratik kurallara uyacaklarını, halkın iradesini baş tacı yapacaklarını ilan etmelerine rağmen bunu yapmıyorlar.
Hatayı kendilerinde arayıp kendilerini halka kabul ettirecek yolları bulacaklarına bunu yapanları popülist ilan edip, tam tersini yapıyorlar. Seçimlerin kesin sonuçları alınmadan kendilerine oy vermeyen büyük çoğunluğu aşağılayıp horluyorlar. Kimisi halkın “çok cahil” olduğu için kendilerini anlayıp oy vermediğini savunurken, kimisi de, milletin “oy’unu makarna ve kömüre sattığını” söyleyerek bundan sonra sandığa hiç gitmeyecekmiş gibi halkı aşağılıyorlar. Diğer hakaret ifadelerini saymıyorum…
Her seçim öncesi ve sonrası aynı teraneleri dile getirip, her seçimde sandıktan sopa yiyorlar. Oysa kafalarını ellerinin arasına alıp biraz düşünseler, halkın oyu alınmadan iktidar olma devrinin artık bittiğini anlasalar kedilerini belki düzeltecekler ama eski alışkanlıklarından vazgeçemiyorlar.
Aslında parti ayrımı yapmadan, bizim hem parlamento içindeki hem de dışındaki bütün muhalefet partilerinin siyasi rehabilitasyona ihtiyacı çok açık. Bir seçmen olarak ben alternatifsiz bir iktidarın idaresinde yaşamaktan rahatsızım. İktidar adeta “dediğim dedik çaldığım düdük” dediğinde onu hizaya sokacak bir muhalefetin olması hepimiz için elzemdir. Bunu sağlamakta muhalefet partilerinin halkla ve seçmen çoğunluğu ile uzlaşacak programlar geliştirmesine bağlı.
Son 60 senedir, ülkede iktidara alternatif bir muhalefet olmadığı için, alternatifler ya iktidarın içinden veya siyasetin dışından çıkıyor. Ama siyaset dışından çıkan uzun vadede orada kalamıyor, iktidarların içinden çıkanlarda içinden çıktığı iktidardan farklı olamıyor.
Günümüzde iktidar partisi kendine alternatif olacak, kendi görüşüne yakın muhalefeti içine alarak eritti, kalanlarda küçüldükçe yanlış yapmayı marifet saydılar, ellerinden gelse %1.5 ide kendi elleri ile bölecekler. Sol ve milliyetçi, ulusalcı muhalefet de halkı değil rejimi korumayı öncelediği için halktan oy alması bundan sonrada mümkün görünmüyor.
Üstelik seçim yenilgilerine de bağışıklık kazandılar. İlle yenilmek, sopa yemek için adeta çırpınıyorlar. Acaba sopa yiye, yiye sopa arsızı mı oldular?
Selamlarımla…
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2023
7.12.2022
30.12.2019
14.07.2019
13.05.2018
22.04.2018
6.02.2018
28.02.2018
12.02.2018
9.02.2018