
05304670437
Vehbi Camgöz
Cumhuriyetimiz kurulduğu günden beri izlenen politikaların tamamına yakını kimlik politikası, daha doğrusu ülke insanına yeni bir kimlik oluşturma politikaları ile doludur. Hatta yeni oluşturulmak istenen bu kimlik için gardırop inkılâpları yapılmıştır. Yeni kimliğe yeni kıyafet….
Bunu da açıktan “ümmetten ulusa” “kulluktan vatandaşlığa” geçiş olarak anlatıp bunun ilmi ve politik zeminini inşa etmek üzere yoğunlaştılar. Meşhur “güneş dil teorileri” üretip, Türk tarih ve dil kurumları bu maksatla oluşturuldu. Bütün bu gayretin sonunda ülke insanı “batıcı - yerli” “İslamcı- ulusalcı, milliyetçi” fay hatları ile bölündü.
O günden beri halk %70, %30 ayrılmış ve bu ayrım düzeni savunan milliyetçi ve ulusalcıların halk desteğini %30lara sabitlediği için bu kesimin seçimle iktidara gelmesi hayal olmuştur. Zaman, zaman politika değişikliği ile İslamcı ve dindar kesimlerden oy alarak bu denklemi değiştirmek istemişlerse de bunda uzun vadede başarı sağlayamamışlardır.
Dünyanın birçok ülkesinde devlet başkanları, cumhurbaşkanları halkoyu ile seçilmelerine rağmen sırf bu yüzden ülkemizde cumhurbaşkanını halkın seçmesine uzun yıllar boyunca yanaşılmamıştır. Çünkü %70 karşısında seçim kazanmanın mümkün olmadığını bildiklerinden, mecliste baskı ile görüşlerine uygun kişiyi bu makama oturtmayı yeğliyorlardı. Ancak 2007 seçimleri öncesi karmaşa ile anayasa değişikliği yapılarak özlenen bu imkâna sahip olunmuştur. Şimdi halk istediğini seçip köşke çıkaracak.
Esas problem ülke insanına yön verecek kimlik inşası olduğu için bu seçimlerde kimlik politikası üzerine bina edilecek. Cumhurbaşkanı adaylarının ülke insanına nasıl bir kimlik öngördüklerini anlatacaklar. Seçmenlerde hangi ideale uygun kimlik tercihi istiyorlarsa onu sağlayacağına, ona katkı vereceğine inandıkları adaya oy vereceklerdir.
Yapılan seçimler dindar kitlelerin cumhurbaşkanını seçmelerinde sayısal anlamda bir olumsuzluk görünmüyor. İktidar partisinin bu konuda pek sıkıntısı yok. Onlar nasıl bir kimlik istediklerini, nasıl nesiller inşa etmek istediklerini her fırsatta topluma duyurup onay aldıklarından “kimlik üzerine siyaset”ten kaçınmıyorlar.
Bu konuda esas rahatsızlığı olan kesim yaklaşık yüz yıldır ülke insanını geçmişinden kopararak ona, batılı, laik, ulusalcı ve Kemalist bir kimlik dayatanlardır. Bu konuda geçmişte her türlü dayatma ve zoru kullandılar. Basit kıyafet yüzünden binlerce gencin hayatı karardı, daha da vahimi darağacında âlimleri sallandırdılar, ama yinede başarılı olup, ülke insanını dönüştüremediler. Şimdi geçmişte kendileri için mutluluk asrı saydıkları tek parti dönemi politikalarını savunsalar bu seçimden bırakın başarılı olmayı, hezimetle çıkarlar.
O halde bu seçimde başarılı olmak için kendi partilerinin geçmiş politikalarını savunmayan, geçmişini kafasından silip atan bir adaya ihtiyaçları var. Canları istemese de, gönülleri kabullenmese de, kendileri gibi düşünmeyen fakat halkın büyük çoğunluğu gibi düşünen, halktan birisiymiş gibi yaşayan, hiç olmazsa Cuma ve bayram namazlarında camiye giden, cenaze namazlarında gayri Müslim gibi kenarda durmayan, Müslüman gibi saf bağlayan birisini aday yapmak zorundalar.
Bulacakları aday açıktan başörtüsü taraftarı olduğunu, başörtüsüne karşı olmadığını anlatan biri olacak. Müslümanların ibadetlerini engellemeyecek, hac ibadetini “Araplara para vermek” olarak yorumlamayacak, kutsallarla alay etmeyecek bir adaya ihtiyaçları var. Böyle bir aday profilini geleneksel tabanlarından çıkarmayacaklarına göre yamama bir aday bulacaklar. Tıpkı Mansur Yavaş gibi..
Böyle bir adayın etrafında tüm milliyetçi, ulusalcı, solcu, batıcı, laikçi oyları birleştirip %50+1i bulmaları pek mümkün görünmüyor. Onun içinde önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçim propagandasını “ kimlik siyaseti” üzerinden yürütmek istemiyorlar.
Oysa seçilecek kişinin nasıl bir toplum hedefine inandığı, yerli değerlerimi, yoksa evrensel değerler kandırmaca sı ile Hıristiyan değerlerini mi savunduğu, dindar ve inançlı nesiller mi, dine yabancı geçmişini ve dinini inkâr eden nesiller mi istediği çok önem arz etmektedir. Bu seçimler kimlik siyaseti ekseni üzerinde seyredecektir. Milli ve yerli olanla, ulusalcı ve batıcı olanların kapışması olacak. Ama sonu belli maç gibi geçecek.
Selamlarımla..
Yazarlar
-
Ahmet TÜRKANLAİKLERE HUTBELER 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2023
7.12.2022
30.12.2019
14.07.2019
13.05.2018
22.04.2018
6.02.2018
28.02.2018
12.02.2018
9.02.2018