WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI NEDEN HEDEFTE?
11.05.2015

              

 

 

       Bilindiği gibi Osmanlı döneminde, asırlarca hizmet eden Şeyhülislamlık makamı kurulup ihya edilmişti. Bu makamı işgal eden ve bağlı bulundukları padişaha ters, fakat İslam’a uygun fetvalar veren kişilikli şeyhülislamlar olduğu gibi, padişahların dine aykırı emir ve fermanları doğrultusunda fetva verenleri de vardı.  

     Bu makam bize Bizans’tan geçmiştir. İmparatorun emrindeki papalık örnek alınarak bizde de şeyhülislamlık makamı ile din, devletin emrine veya devlet dinin emrine verilmiştir. Osmanlı tarihinde birçok padişah bu makamdan görüş almadan adli, idari, mali hiçbir adım atmazken, zaman, zaman ilmi ve kişiliği yetersiz kişiler bu makama geldiklerinde fetvalarını dini gerekler yerine padişahın emri İslam’a uymasa da İslam’a uydurma gerekçeleri üreten kurum olduğu olmuştur.

     Osmanlının yıkılıp cumhuriyetin kurulması ile birlikte kaldırılan şeyhülislamlık makamının yerine diyanet işleri kurulmuştur. İlk yıllarda bu makama gelen başkanların derdi, dini devlete karşı yok olmaktan korumak ve kurtarmak olmuştur. Dünyada cereyan eden dinsizlik hareketlerininülkemizde de son sürat yayıldığı bir dönemde dinin orjinal haliyle muhafazası için olağanüstü gayret sarf etmişlerdir.

      Esasında benim gençlik yıllarımda bizler diyanet gibi bir kurumun,halkın hassasiyetlerinden ziyade, düzenin hassasiyetlerini dikkate aldıkları için karşıydık. O yıllarda halka mesafeli duran, ümmet fikrini önemsemeyen diyaneti bu özelliği sebebiyle, şimdi karşı olanlar savunurdu. Şimdi halka yaklaştığı, dünyaya açıldığı, kurumu olabildiğince sivilleştirdiği için o zaman savunanlar şimdi karşısına dikiliyorlar. Bizlere de bu günkü diyaneti savunmak düşüyor.

      Özellikle ilk diyanet işleri başkanı Rıfat Börekçi hoca ile daha sonraki dönemde göreve gelen A. Hamdi Akseki hoca, Ömer Nasuhi Bilmen hocaların, dini muhafaza konusunda gösterdikleri gayret ve çektikleri sıkıntılara tahammülleri her türlü takdirin üzerindedir.

       1960lardan sonra bu göreve gelenlerin bazıları bulundukları makamı resmi ideolojinin kalesi yapma gayretini gütmüşlerse de yıkıcı etkileri önlenebilmiştir.

       Günümüzde bu makamda bulunan Prof. Dr. Mehmet Görmez hoca kendinden öncekilerle mukayese edilince bir çoğundan daha alim, İslami anlayışı daha saf ve orijinaldir.  Göreve geldiği günden beri sadece ülke Müslümanlarına değil İslam coğrafyasındaki tüm İslam ümmetine hizmetler götürmeye gayret etmiş, Kafkaslardan, balkanlara, Türkistan dan Afrika’ya kadar İslami hizmetleri ve kurumları yaymaya çalışmıştır.

       Son yıllarda ülkemizden İslam ümmetine hizmet ettiklerini düşündükleri herkese dış güçler ve özellikle İsrail ve onun emrinde oldukları düşünülen yapılar cephe almışlardır. Tayyip Erdoğan, Hakan Fidan ve Mehmet Görmeze açıktan savaş ilan edilmiştir. Her üçüne de önce İsrail, sonrakaçınılmaz olarak paralel yapı, sonrada dine mesafeli duran çevreler saldırmışlardır.

        Mehmet Görmez hoca Afrikalı din alimleri ile ortak toplantılar düzenleyince İsrail hükümetinin hedefine girmiştir. Arkasından paralel yapı onu önce kendi yanlarını çekerek dine aykırı davranışlarına onay vermesi için şantaj yapılarak istemiş ancak, istekleri desteklenip onay verilmeyince itibarsızlaştırmaya başlamıştır.  

       Bir tarafta Kürtleri dinsizleştirmek isteyen HDP, diğer tarafta küresel güçlerin emrindeki paralel yapı hocayı itibarsızlaştırma yarışına girmişler.

        Ancak Mehmet Görmez hoca yaptığı hizmetin önemi doğrultusunda soğukkanlı, dayanıklı tavır sergilemesi gerekirken, kişisel hassasiyet göstererek duygusal tepki vermektedir. Adeta gavura kızıp oruç bozma kabilinden, makama devletin tahsis ettiği aracı iade etme kararı vermiş, din karşıtlarına bayram ettirmiştir. Halbuki mesele araç veya jakuzi meselesi değildir. Mesele görevde bulunduğu sürece gösterdiği performanstır.

       Şayet Mehmet Görmez hoca da kendisinden iki dönem önce görev yapan başkan gibi olsaydı, ülke Müslümanları zulüm altında inlerken o devletlulara temenna çaksaydı bütün bunlar yaşanmayacaktı. Hocayı itibarsızlaştırmak için sorun araba, jakuzi sorunu değil, sorun dünya Müslümanları ile ilgilenme sorunudur. Arabayı iade edince peşini bırakacaklarını zannetmem.

        Selamlarımla...

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar