Vehbi Camgöz

       Seçimlerin üzerinden bir hafta geçti. Yavaş, yavaş daha soğukkanlı olarak sonuçların değerlendirilip yorumlanması yapılacaktır.

      Nitekim sonuçlar alınınca; daha önce amansız ak parti ve Erdoğan karşıtı olarak yayın yapan basın ve yayın organlarından bazıları eski söylemlerini terk ederek yeni duruma göre kendilerini güncellemeye başladılar.

     Siyasi partiler de kendilerini sorgulamaya başladılar. Yenilgi dolayısı ile içleri cadı kazanı gibi kaynamaya başladı. Umarız onlarda kendilerini yenileyip milletin hassasiyetlerini göz ardı etmeyen yeni söylemler benimseyip, yeniden iktidar partisine rakip olacak noktaya gelirler. Eğer seçim sonuçlarını doğru okumayıp eskiden olduğu gibi eski rejimi ve onun darbeci anayasasını savunup bekçiliğini yapmak yerine topyekun bir rejim değişikliğini savunurlar. Aksi takdirde rejimin ve anayasanın bütün sıkıntılarının bekçisi olarak algılanıp her seferinde seçim sopasını yerler.

     Bu seçimin verdiği mesaj; yayılmak istenen algıya rağmen milletin başta başkanlık sitemi getirilmesi olmak üzere bir rejim değişikliği istediğidir. Milletimiz mevcut rejimle ülkenin batıya kul-köle edilmesinden bıkmıştır. Ülkenin her sıçrayış atağında batının içimizdeki işbirlikçileri vasıtası ile ilerlemesinin önüne taş konulmasından, dış politikasını, savunmasını, ekonomisini yönetmesinden bıkmıştır.

    Batının bize biçtiği rol milletimizi perişan etmiştir. İkinci dünyasında yerle bir olan batı başta ülkemiz olmak üzere İslam dünyasının başta insan olmak üzere tüm kaynaklarını kendisi için kullanarak kalkınmasını sağlamış bizi ucuz asker, ucuz işçi,  zenginliklerimizi ucuz hammadde olarak kullanmıştır.

   Bize herkesle barışık olmayı, “yurtta sulh cihanda sulh” dedirtmeyi başarırken kendisi bizi de kullanarak yıllarca Sovyetler ile soğuk savaş yürütmüş, Kore de binlerce askerimizi kendi emelleri için kullandırmıştır. Müslümanların İsrail ile mücadelesine bile müdahil olmamızı engellemiştir. İslam dünyası ile aramızı açmak için bize ideolojiler dayayıp dikte ettirmiştir.

     Bu son seçimde kendi yerli değerleri ile medeniyet değerlerini savunanların, batının ve onun yerli işbirlikçilerinin menfi tutumlarına rağmen ezici bir çoğunlukla yeniden işbaşına gelmesi bu yüzden İslam dünyasında bayram havası estirmiş, yapılan seçimleri kendi kaderlerine hükmedecek seçimler olarak görmüşlerdir.

      Başta Müslüman entelektüeller olmak üzere Müslüman dünyanın seçimlerden sonra bayram yapmalarının sebebi budur. Onlar iktidardan İslam dünyasına müdahil olmasını beklemektedirler.

     Batının bize dayattığı meşhur “yurtta sulh cihanda sulh” söyleminin bir işe yaramadığını havada kalan slogandan öte geçmediğini son yüz seneden beri yurtta barışın sağlanamadığı anlatmaktadır. Barış, barış diye slogan atmanın barışı sağlamadığını gördük. Cumhuriyet kurulduğundan beri yurtta barışı sağlayamadığımız, bu sürede iç mücadelelerde ölen yüzbinlerce vatandaşımızı kaybetmemizden anlıyoruz.

     Dışarıda da barış içinde olamadığımızı NATO’ya bedava bekçilik yaparak, onların güvenliğinin faturasını ihtiyacımızdan fazla ordu besleyerek yaşadık.

     Kısaca anlatmaya çalıştığım bu statükoya karşı isyan eden bu kadroların gelecekte bunu değiştireceğine inandığı için İslam dünyası bu seçim sonuçlarını bayram gibi kutlamıştır. Onun için yapılan seçimleri sadece Türkiye’nin değil İslam ümmetinin kazanımı olarak görmüşlerdir.

       Temenni ederiz ki ak parti kadroları bu seçimlerde aldıkları sonucu sadece kendi çalışmaları ile değil, ümmetin dualarının katkısı ile de kazandıklarını görür şimdiye kadar izledikleri dış politikayı devam ettirirler. Çünkü ak partinin şimdiye kadar izlediği en doğru politika mazlum dünya Müslümanlarının yanında durma politikasıdır.

       Eğer bu samimi dış politika reel politiğe kurban edilmezse İslam ümmeti çok yakın bir gelecekte Türkiye liderliğinde şahlanacaktır.Buna canı gönülden inanıyorum.

       Selamlarımla...