Vehbi Camgöz

    Bilindiği gibi ülkemizde çok uzun zamandan beri kutuplaşmadan bahsediliyor. Aslında uzun senelerden beri bu kutuplaşma edebiyatına şahit oluyoruz. Özellikle çok partili siyasi hayata geçtiğimizden beri, ülkeyi idare tekelini yitiren elit çevreler tarafındanbu paranoya toplumun önüne konuluyor.

    Eğer denildiği gibi bu kutuplaşma sahici bir kutuplaşma olsaydı şimdiye kadar bir kaç defa iç savaş çıkmış olurdu. Oysa Allaha şükür elitlerin  ,çoğunluğu darbelerle sindirme ve yok etme teşebbüslerine  rağmen böyle bir şey yaşanmadı. Milletimiz siyasi olgunluk ve feraseti ile siyasi muarızlık ile düşmanlığı birbirinden ayırarak sandık önüne konduğunda ne yapması gerektiğini bildi.

    Bu kutuplaşma edebiyatının sebebini biraz irdelediğimizde, karşımıza çıkan gerçek şu; bilindiği gibi son asırda toplumumuza giydirilmek istenen “tek tip vatandaş ideali” deli gömleğine yapılan itirazları “düşmanca itirazlar” olarak görme paranoyasından kaynaklandığı görülür.

  Özellikle Fransız ihtilalinden etkilenen kökü dışardaki aydınlanmacıları milletimizi milliyetçilik anlayışı ile idare etmek için, ille de ırk esasına dayanan millet anlayışını hakim kılmak istemeleri,imparatorluk bakiyesi, Müslüman toplum ile toplumu dönüştürmek isteyen toplum mühendisi idareciler ve yandaşlarına karşı çıkışları toplumsal bölünme ve kutuplaşma olarak sunulmaya başlandı. Bu durum da günümüze kadar böylece sürüp gidiyor.

    Ancak bugün geldiğimiz noktada toplumda gerçek kutuplaşma tehlikelerinin işaretlerini gözlemlemekteyiz. Bu kutuplaşma da diğeri gibi sun-i değil hakiki fay hatlarını harekete geçirecek gibi.

    Bunun en tehlikeli tezahürünü de sınırlarımızı ihlal ettiği için düşürülen Rus uçağına ilişkin değerlendirmelerde görüyoruz.

    Suriye olayları başladı başlayalı bu kutuplaşmanın işaretleri veriliyordu. Suriye de yüz binleri katleden idareyi ülkemizdeki kimi kesimler mezhep asabiyeti ile, kimi kesimler ideoloji asabiyeti ile açıkça destekleme yolunu seçtiler. Ana muhalefet partisi içinden geldiği gelenek olan ittihatçı geleneğin ideolojik akrabası olan Baasçı geleneğe arka çıkmak ve onların mezhepleri gereği onların yanında açıkça saf tutma görüntüsü verirken, diğer muhalefet partisi de kendileri gibi ırk esasına dayandığını düşündükleri Esed’i kendi ülkelerinin idarecilerine tercih ettikleri intibaını verdiler.

       Bu konuyu ele alırken iktidar karşıtlığını o kadar abarttılar ki kendi ırklarından gelen Suriye Türkmenlerine yapılan yardımı bile engellemek isteyenlerle el ele vererek milliyetçiliklerinin altını oyduklarını bile görmezden geldiler. Türkmenlere insani yardım götüren araçları dünya egemenlerine ispiyonlayanların safında durdular. Bu da milletimiz tarafından çok açık bir şekilde görüldü.

    Yani Türkiye de iktidar, Suriye de, halkına zulmetmeye, kitleler halinde katliamlar yapmaya başlayan idare ile sürdürdüğü sıcak ilişkileri kesip yaptıklarına karşı çıkarken ülkemiz muhalefet partileri sırf ideolojik ve mezhepsel nedenlerle, doğru bir duruş sergileyerek zulme karşı çıkan iktidara ve halkın büyük çoğunluğuna karşı çıkıyor algısını yarattılar.

     Bu günde aynı aymazlığı göstererek, İslam karşıtı basın mensupları ve ana muhalefet yetkilileri, düşürülen Rus uçağı konusunda alenen idarecilerimizi suçlarken, diğer muhalefet partisi olayı hiç olmamış, Türkmenler hiç zulüm görmemiş gibi sessizliğe bürünerek zımnen safını belli ediyor.

   Ülkemiz için esas kutuplaşma budur. Ülkenin egemenlik haklarına saldıran, soydaşlarımızı çeşitli bahanelerle katliama maruz bırakan Rusları haklı çıkarmaya çalışmak, toplumsal esas fay hattıdır.Tehlikeli çatlama ve kutuplaşma buradan çıkar. Rusya da halkın sadece %10u Suriye konusunda  kendi idarecilerini haklı bulurken ülkemizde bu oranın %30 dan aşağı olmadığı televizyon yayınlarından anlaşılıyor. Bu hesaba göre ülkemizde Putin sevenler Rusya dan daha fazla

     Selamlarımla....