
05304670437
Vehbi Camgöz
Bölgemizde dünya emperyalizminin Müslümanların üzerine saldığı iki önemli çıbanbaşı bulunmaktadır. Bunların birisi Müslüman düşmanlığı, diğeri mezhep düşmanlığı yapmaktadır. İkisi de yayılmacı ve saldırgandır. İkisi de Müslüman topraklarını işgali gaye edinmişlerdir.
İran yaklaşık bain seneden beri bu coğrafyada Müslüman çoğunluğun imanına düşmanlık edegelmiştir. Tarihinde hiçbir zaman gayri Müslimlerle savaşmamış bütün mücadelesini Sünni Müslümanları yok etme hedefine teksif etmiş, içlerine fitne sokarak onları bitirmeye uğraşmıştır. Bunu doğrudan yapacak gücü kaybettiğinde de içerden emelleri için ajanlar devşirme yoluna giderek devletlerimizi çökertmeye çalışmıştır.
Bunu Selçuklular döneminde Hasan Sabbah ile, Osmanlılar döneminde Şah İsmail’in propagandasına kanan Türkmenler ile, günümüzde de bazı cemaat ve politikacılar ile yapmaktadır. Bugün bölgemizde İran dan daha çok yayılmacı başka bir devlet yoktur. Bunu gerçekleştirme ideali için insanlığın tanıdığı ve kabul ettiği hiçbir dini ve ahlaki değeri tanımamakta ve ırki menfaatleri söz konusu ise inandığını söylediği tüm kutsalları ayaklar altına almaktan utanmamaktadır.
Bu yayılmacılığını sürdürmek için harcamayacağı hiçbir dini ve insani değer, söylemeyeceği hiçbir yalan, istismar etmeyeceği hiçbir insan yoktur. Ülkemizde ve bizzat İran da önce Sünni kıyımına girişmiş ve Sünni soykırımla bunu sağlamıştır. Kendi ayakları üzerinde durarak emellerini gerçekleştirmek için tarihin her döneminde dünya egemenleri ile işbirliği yapmaktan çekinmemiştir. Gün olmuş İngiltere ile, gün olmuş ABD ile, çoğu zamanda Rusya ile ittifaklar kurmuş ve her seferinde değişmez düşman olarak Sünni Müslümanları seçmiştir.
Bu azgın acem canavarı günümüzde de fiilen 4 Müslüman Arap ülkesini, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemeni işgal ederek yayılmacılığı en üst noktaya çıkarmıştır. Şimdi sırada, BAE ile Bahreyin sonrada Türkiye ve Suudi Arabistan var. Daha düne kadar ülkemizde İran karşıtı olarak bilinen ve herkesi “İrancı” olarak damgalayan CHP ve paralel yapının açıktan İran’ı savunan demeçler vermesi, daha da önemlisi “Türkiye ile İran savaşırsa ben İran’ın yanında olurum” diyen millet vekilleri ile tamamen İran’ı savunan paralel yayın organlarının sebebi bu yayılma ve işgallere zemin hazırlamak için küresel planlar yapıldığının işaretidir.
Bölgemizde işgalci ve yayılmacı olarak bulunan diğer bir devlet ise İsrail devletidir. İran kadar çok yere yayılmamış, sadece Filistin’i işgal ile yetinmiş olmasına, Nil ile Fırat arasını kutsal vatan saymasına rağmen yayılmacılıkta İran dan daha eşed değil. Bu iki ülke görünüşte birbirlerine amansız düşman olmalarına rağmen bazı göstermelik hırlamalar müstesna birbirlerine hiç askeri zarar vermemişlerdir. Sözde düşmanlıklarını birbirlerine sövüp sayarak kamuoylarını tatmin yoluna gitmişlerdir.
Ülkemiz ise öteden beri bu iki azgın güçle hep iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde kalmak istemiş. Zor zamanlarında din ve mezhep ayrımı gütmeden yardımlarına koşmuştur.
Daha dün İsrail ile komşusu Müslüman ülkelerle ilişkilerini düzelterek bölgeye barış gelmesi için arabuluculuk etmiş. Ancak genlerinde barışçılık bulunmadığı için ülkemizi yarı yolda bırakarak yeniden Müslüman kanı dökmeye başlamıştır. Bunun üzerine bilinen krizler yaşanıp, bugünkü noktaya gelinmiştir. Gelinen bu noktada iddia edildiği gibi biz İsrail’e mahkum değiliz. Ama İsrail doğrudan ve açıktan İran’la ve başka İslam ülkesi ile teması mümkün olmadığı için bize muhtaç. Kendi emrine aldığı Mısır coğrafi konumu dolayısı ile yeterince işine yaramıyor. Ak denizde çıkardığı gazı dünyaya ulaştırmak açısından bile bizden başka yolu yok.
Son uçak krizinden sonra ülkemizi sıkıştırdıklarını zanneden dünya egemenleri bölgeyi çok bildiklerini söylemelerine rağmen bu iddiayı dillendirmeleri samimi değildir. Bizi bölge idarecileri nezdinde bizi yalnızlaştırarak bölge halkları nezdinde de izole ede bileceklerini düşünüyorlar her halde. Devlet yönetimleri ne kadar satılmış ve İslam düşmanı olsalar da ülkemizin izlediği “vicdanlı” diş politikayı anlayıp ülkemiz idarecilerinin yanında saf bağlamları belki kısa vadede bize fayda sağlamasa da uzun vadede bu toplumlarla gönül bağımızı kuvvetlendirecek ve İslam birliğine giden yolları açacaktır.
Bu durum sadece Sünni Müslüman dünya da değil, Şii İran halkında ve hatta Yahudi İsrail halkında bile adalet adına ülkemize duygusal bağlanma yaratmıştır. Çünkü bu ülkelerin dünya egemenleri tarafından sıkıştırıldığında hem Osmanlı devleti hem de Türkiye Cumhuriyeti zor zamanlarında bunlara yardımdan çekinmemiştir. Bizim için asıl olan mazlumun yanında durmaktır. İnancımızın gereğini yaptığımız için inşallah hiç pişman olmayacağız.
Bundan 8 sene önce İran ABD ve batının hedef tahtasına oturtulduğunda biz yanımıza Brezilyayı da alarak BM de İran’ı savunduk. Bugün yayılmacılık güdüsü ile gözü dönmüş İran yöneticileri bunu unutmaya, unutturmaya çalışsa da İran da ki vicdanlı çevreler bu gerçeği unutmayacaktır.
Lafın uzadığının bende farkındayım ancak konu geniş olduğu için bunları söyleme gereği duydum. Bugün gelinen noktada bölgede bizi yalnızlaştırarak bazı dayatmalar içinde kaldığımızı düşünenler çok fena yanılıyorlar. 5 sene önce İsrail den ilişkilerin düzelmesi için istediğimiz şartlara razı olma noktasına gelmeleri bunun en büyük ispatıdır. Bizim İsrail’e muhtaç olduğumuz algısını yaratmak isteyen iç ve dışımızdaki İslam düşmanlarının kara propagandalarına kanmamak lazım.Aksine İsrail den üç şartta yerine gelirse İsrail ile ilişkilerimizin canlanması bizim değil İsrail’in “tükürdüğünü yalaması” anlamı çıkar.
Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim ki, dış politikada izlenen politikaların semeresi bazen kısa vadede bazen de uzun vadede görülür. Ben dış politikamızın hem kısa vadede hem de gelecekte lehimize sonuçlar verdiğini düşünüyorum. Yeter ki olayları adaletli bir şekilde ele alıp analiz edelim.
Selamlarımla...
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2023
7.12.2022
30.12.2019
14.07.2019
13.05.2018
22.04.2018
6.02.2018
28.02.2018
12.02.2018
9.02.2018