Vehbi Camgöz

        MHP’de bugün yaşananlar bana 2000 yılındaki siyasi olayları hatırlattı.

        Bilindiği gibi iktidarın büyük ortağı olan RP kapatılmış, beklenen bölünme ve parçalanma meydana gelmediği için arkasından kurulan FP’nin de kapatılması gerekmişti. O dönemde resmi ideolojinin emrinde olan yargı çok kısa sürede bu kararı da verdi, FP kapatıldı ve bölünme sürecinin önündeki engel kaldırıldı.

       Geri dönüp bakınca o gün siyaset arenasında yaşananların aynısının günümüzde de yaşandığına şahit oluyoruz. Sergilenen oyun aynı, oyundan umulan netice aynı ama sadece oyuncular yeni.

       Son seçimlerde muhalefetin iktidar karşısında hezimete uğraması, Türkiye’yi kendi emelleri doğrultusunda düzenlemek isteyen çevreler, CHP ve HDP tabanlarının toplamından yeterli bir iktidar çıkarmanın imkansızlığını görünce, bu işbirliğine karşı duran MHP üzerine oyunlara başladılar. Eğer MHP dış güçlerin bu talebine karşı çıkmasa CHP-HDP iktidara ortak olsaydı, bu yaşananları kesinlikle yaşamayacaktı. Ama millet nezdinde yeniden bitecekti.

       2000 yılında da FP ye aynı teklifleri yaptılar. Kısmen de onu siyasi rotasından çıkardılar. Ama Erbakan etkisinden kurtaramadıkları için kullanamadılar. Erbakan’ın etkisinden uzak politikalar izleyeceğini alttan alta dillendiren yenilikçiler üzerinden planlar kurulmaya başlandı.

       Önce finansman konusu halledildi. Bu iş için Yimpaş hazırdı. Onun temin ettiği paralarla anket şirketi kuruldu. ANAR adlı bu şirket önce “erdemliler” hareketini topluma empoze etti. arkasından yeni partiye ihtiyaç olduğu konusunda masa başı anketler yapmaya ve yaymaya başladılar.

        Planın Ankara ayağı bu şeklide devam ederken, İstanbul ayağında daha derin ve etkili çalışmalar yapılıyordu. Bu çalışmaların yapılabilmesi için her şeyden önce önemli bir kaynak ve resmi ideoloji merkezinden önemli bir destek gerekiyordu.

        O dönem basına intikal eden haberlere göre İstanbul da parti kuruluşu için bir milyar dolar ayrıldığı söyleniyordu. Ayrıca derin devletin etkin odakları ile de dirsek temasları başlamıştı. İdeolojik geçmişlerini terk etmeleri şartı ile derin devletin kendilerini kabul edeceğinin garantisini hem içten hem de cemaat sayesinde ABD den almışlardı.

        Nitekim hem içten hem dıştan destekler ile ülke iktidarına yeni kurulan parti getirildi. Ancak aradan geçen zaman içinde bu iktidarda malum güçlerin hedeflerini yerine getirmek yerine halkın isteklerini önceledi. Bunun için bununda değişmesi gerekir.

         Bu partiye alternatif olacak partinin İslami kimlikte olması gerekir. Bunun için en ideal aday aslında SP olmalıydı. Ama SP sıkı sıkıya Erbakan hocanın görüşlerine bağlı olduğu için onu es geçiyorlar. Geriye kala, kala MHP kalıyor. Üstelik MHP yönetimi dış güçlerle ilişkilere pek yanaşmıyor, batının biçtiği Türkiye elbisesini benimsemiyordu. Bu partide yönetimi değiştirip batıya uyumlu bir yönetimi işbaşına getirmek için iyi bir fırsattı.

         Tıpkı 2000 de olduğu gibi masabaşı anketler yayınlanmaya başlandı. Bu anketlere göre Meral hanım seçilirse MHP %20 oy alacakmış. Eğer kongre yapılarsa bu oran kongre tarihinde %50 olarak yayınlanacak.

          Benim merak ettiğim konu şu, 2000 de yaşanan dizayn sırasında yeni partinin finansman kaynağını iyi kötü biliyorduk. Ülke içinden finanse edildiğine kimsenin şüphesi yoktu. Ancak son bir aydır özellikle Meral Akşener’in seyahatleri, reklam ve basın giderleri, iletişim giderleri bile orta boy bir servet gerektirir. Acaba bunları kimin karşıladığını da öğrene bilecek miyiz. Yoksa Devlet Bahçelinin dediği gibi bu işin arkasında FETÖ, dolayısı ile ABD ve İsrail mi var?

         Selamlarımla...