WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
FABRİKA AYARLARI BİZİ BOZAR
10.08.2016

 

  15 Temmuz sonrası toplumun yeniden şekillendirilmesi, devletin yeniden yapılandırılmasında genel bir anlayış birliği oluşmuş durumda. Herkes bu durumun böyle gitmesinin mümkün olmadığını anlıyor ye yeni bir anlayışla yeniden birlikte yaşama sözleşmesinin yapılmasını arzuluyor. Bunda hiç bir problem yok.

     Ancak yeni anlayışı ve toplumsal sözleşmeyi hangi zemin üzerine bina edeceğimiz konusunda kafa karışıklığı yaratıp toplumu ters yönde oluşturarak geçmişimizi harcadıkları gibi geleceğimizi de aynı ideolojik anlayışa kurban etmek isteyen uyanıklar kurnazlıkla bizi kandırmak istiyorlar. Ama bu suyu tersine akıtmak kadar zor ve mantıksız birşeydir.

    Adına “kurucu değerler” dedikleri, bit pazarına düşmüş seçkinci resmi ideolojiyi allayıp, pullayıp yeni ambalajlarla bize ideal bir ideoloji yapmak istiyorlar. Sanki bugüne kadar ordusu ile silahlı kuvvetleri ile, eğitimi ve kültürü yukardan aşağı emirle tanzim edip idare edenler bu ideoloji sahibi değillermiş gibi, sanki, resmi ideoloji bu memlekette yürürlükten kalkmış gibi yeniden toplumun önüne ısıtılarak getirileni bayatlıktan ekşimiş yemek gibi yememizi istiyorlar. Ama yemezler.

    Bu tezin savunucularına göre;“ülkeyi 50 yıldan beri sağ siyasiler idare ettiler,onlarda cumhuriyetin ilk yıllarında yasaklanmış din ve dini kurumları yeniden canlandırdığı için başımıza din bela oldu.” demek istiyorlar. Halbuki 60 seneden beri sağ iktidarlar işbaşında olsalar bile, resmi ideolojinin banisini tanrılaştırıp onu sevmeyi “milli bir ibadet” sayanlar idare ettiler. Korkularından özel koruma kanunları yaptılar, buna rağmen canlarını kurtaramadılar. Her on senede bir darbelerle dindarların kamu haklarından yararlanmasını engellediler. Yine bu darbelerin hepsinde ilk yaptıkları şey dine hücum edip, dini eğitimi yasaklamak olduğunu unutuyorlar. Kendilerine göre dindar saydıkları dine taviz verdiklerini düşündükleri 12 Eylül'de bile bu ülkenin zindanlarını sadece solcular değil dindar ve milliyetçi siyaset adamları ile doldurdular. Üstelikte bunların iddianameleri dindarlık suçlaması ile başlıyordu.

   Anlaşılacağı üzere cumhuriyet kurulduğundan beri devletin tek ve değişmez düşmanı İslam ve Müslümanlar oldu.Devlet zaman, zaman dış tehditleri ve bölücülük tehdidini bile göz ardı etmesine rağmen dindarlarla, dini kurum ve kuruluşlarla, hatta dini kavramlarla bile mücadele etmekten geri durmadı. Şimdi darbeciler 250 insanımızı şehit edildiği için haklı olarak isyan ediyoruz. Ancak 28 Şubat'ın generalleri açıktan 20 milyon insanı katletme planlarını yaparak, yapılacak darbede karşı koyacak insanları öldüreceklerini söylüyorlar, resmi evraka ve planlara yazıyorlardı. Eğer o dönemde kan dökülmediyse dönemin başbakanının ferasetinden dökülmediğini unutmadık.

    Mevcut iktidar işbaşına geldikten sonra, nerdeyse bir düzine darbe teşebbüsü ve yok etme girişimi ile karşılaştı. Bugün bize kurucu ideolojinin faziletlerinden dem vuranlar, daha gün batmadan gözlerini genelkurmayın lambalarına dikerlerdi. Kulaklarını genç subayların isyanına vermişlerdi. Bunlardan gerekli işareti alamayınca meydanlara çıkarak “ordu göreve” diye bağırırlardı. Orduyu milletin değil, seçkincilerin devletinin ve resmi ideolojinin ordusu olarak gördüler. Ordunun iktidara karşı darbe yapmayacağını anlayınca da “Türk ordusu kağıttan kaplanmış” diye aşağılayıp dururlardı.

     Orduda, Allah diyen herkes işinden olma riski ile karşı karşıya kalıp sevdikleri mesleklerinden atıldı. Onların yerine NATO himayesinde olan ve gizlenme uğruna harcayamayacağı hiçbir değeri olmayan dindarla, dindar; dinsizle, dinsiz olan bu kalleşler yerleştirildi. Başımıza büyük gaileler açarak ülkeyi tarumar ettiler. Onların resmi ideoloji savunucusu olanlardan ayrıldıkları hiçbir ayrılık noktası yoktu. Onlarda diğerleri gibi bizi NATO ve batıya kul köle etmek istiyorlar, onlarda kurucu ilkeler adına hareket edeceklerini darbe bildirisinde ilan ediyorlardı. Aralarında temel fark yoktu. Sadece birisi birisinden daha sinsiydi o kadar.

    Şimdi yüz seneden beri resmi ideoloji ile idare edilen bu toplumda sanki herkes mutlu ve mesut yaşamış, dine ve dindarlar yasaklar uygulanmamış, düşmanın yapamadığı ezan bile yasaklanmamış gibi bize mutluluğun reçetesi olarak “fabrika ayarları” kurucu ilkeler” diye eski ideolojiyi dayatamazlar. Çünkü artık millet uyandı. Orduda uyandı. Ordunun başındaki komutan “bu darbeyi tamamen yerli ve milli liderimizle, onun önderliğinde alt ettik” diyor.

      Darbe bastırıldıktan sonra dışarı çıkıp kahramanlık taslayanlar, bu darbeye canı pahasına direnen halkımıza ve siyasetçilerimize saygısızlık etmesinler. Eğer yeniden yapılanma yapacaklarsa ilk söz onların olacak. Onlarda uğruna şehit düştükleri bu toplumun ordusunun şehit annesini bile aşağıladığı günleri bir daha yaşamak istemiyor.

    Eğer “kurucu değer” fabrika ayarı” diye yenden Müslümanlara zulüm dönemi başlatarak dini okulları kapatmayı, kuranı yasaklamayı, ezanı aslından çıkarmayı baş örtüsünü yasaklamayı laik eğitim adına yeniden getirmeye kalkarlarsa darbeye direnenler bu sefer bunları yapmaya kalkanlara direnirler.

     Selamlarımla...


Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar