Vehbi Camgöz

        ABD ve yandaşlarının, Türkiye’nin izlediği dış politika nedeniyle Suriye masasından dışlandığı bu günlerde, içte ve dışta panik havası başladı.

       Bu paniğin nedeni ülkemizin esas oyun kurucu olarak bölge sorunlarına ağırlık koymasıdır. Bu durumu daha önce Türkiye’nin kendi başına Kürt sorununu çözme girişiminde görmüştük.

     O süreçte iç ve dış güçler büyük çabalar sarf ederek, süreci akamete uğratana kadar uğraşıp sonunda emellerine kavuşmuşlardı. Sadece emellerine kavuşmakla kalmayıp çok sayıda insanımızın şehit olmasına da sebep oldular.

     Öteden beri ülkemizi bölme emelinde olan sözde ortaklarımız bu süreci akamete uğratmakla yetinmeyip bu sorunu çözmeye yeltenen ülke idarecilerini de cezalandırmak için çok sayıda hain planı da yürürlüğe koydular.

    Gezi ayaklanması ile bölgemizdeki birçok ülkede gerçekleştirdikleri renkli devrimlerin benzeri bir darbe yapmak istediler başaramadılar.

    17-25 Aralıkta yolsuzluk operasyonu adı altında yargı darbesi ile hükümeti devirmek istediler, bunda da başarılı olamadılar.

   Ülkeden Suriye de savaşan muhaliflere  yardım götüren MİT tırlarını kontrol ederek silah aradılar. Bulsalardı ülkemizi teröre destek verdiği için başbakanı uluslararası mahkemelerde yargılayıp  yok edeceklerdi bunu da yapamadılar.

      Neticede 15 Temmuzda varlarını, yoklarını masaya sürüp tarihte eşi görülmemiş hıyanet hareketini yürüttüler, halkın canı pahasına karşı koyması neticesi bunda da başarılı olamadılar.

     Bütün bu yaşananlardan sonra devleti idare edenler ellerini kollarını bağlayıp oturmak yerine kendisine bölgede yeni partnerler bularak onlarla bölge sorunlarını çözmek için anlaşmalar yaptılar.

     Şimdiye kadar ülkenin açmazlara girmesi için ortaklarının ihanetine uğrayan idarecilerimiz, izledikleri dış politikanın ana ekseninden sapmadan, Suriye de mazlumların yanında durarak, toprak bütünlüğünü savunarak, kuzeyinde ABD destekli PKK bölgesi oluşmasının önünü keserek, yeni görüşme masasının kurulmasında başrol oynayınca sözde müttefiklerimiz yeniden planlar kurup, hükümeti içinden çökertmek için faaliyete girişti.

     Tam da bu sırada başbakan yardımcısının kendi hükümetini yerden yere vuran bir beyanatı ilginç değil mi? “ geçmişte uygulanan Suriye politikası baştan aşağı yanlıştı”diyerek neyi kastettiği belli olmayan yuvarlakbeyanlar etmesi hükümetin içinde bulunması ile bağdaştırılamayacak bir beyandır.

     Şayet Suriye konusunda yapılan yanlışları, saymış olsa, yeni ve düzeltilmeye çalıştıklarını iddia ettiği politikaların neler olduğunu açıklamış olsaydı belki anlaşılabilirdi.Ama bunu yapmak yerine hem geçmişte içinde bulunduğu geçmiş hükümette yapılan yanlışları, hem de şimdiki hükümette neleri doğru yaptıklarını açıklamayıp ortaya bu lafları atması insana yeni bir yıkım planının ayak sesleri gibi geliyor.

      Acaba içten ve dıştan bilemediğimiz bir sebeple bu bombanın başbakan yardımcısına pimini çektiren birisi mi var ? Şüphesini uyandırıyor.

      Eğer başbakan yardımcısı geçmişte nelerin yanlış yapıldığını, bunlara içinde bulunduğu hükümette eleştiri getirip getirmediğini anlatmazsa. Şimdi hangi yanlışları düzelttiklerini teker, teker saymazsa bu konuda milletin kafasında kendisi ile ilgili şüpheler oluşacaktır. Geçmişte içinde bulunduğu hükümetin güya yanlışlarına sessiz kalan, bu günde varsa yanlışlara da sesiz kalmadığına milleti nasıl ikna edecek? Şartlar değiştiğinde gelecekte, bugünkü politikaları da yerden yere vurmayacak mı?

     Bu beyanlar içte ve dışta siperlenmiş hükümet karşıtlarına atılan bir pas değilse nedir?

     Selamlarımla...