Vehbi Camgöz

                 12.9.1010 Günü yapılan oylama sonuçlarını herkes kendi bakış açısına göre yorumluyor. Kimi yorumlar hoşumuza gidiyor, kimisi gitmiyor.

                  Normal, herkes aynı düşünecek diye bir kural yok. Demokrasilerde böyle bir kuralda beklenemez.

                  Ama herkesin yorumu; akıl, mantık, insaf ve ondanda önemlisi nezaket dairesinde olmalı. Hiç birimizin; Bizim istediğimiz yönde oy vermedi diye halka hakaret etmeye, onları cehaletle suçlamak için ne idiğü belirsiz masa başı istatistikler üretmeye hakkı yoktur.

                  Eğer böyle yaparsak; Kendi gibi düşünmeyen halkı, küçümseyen onlara tepeden bakan elitistler den, Halka “bidon kafalılar”diye, “göbeğini kaşıyanlar” diye hakaret edenlerden farkımız kalmaz, Haa denilebilirki; “bende onlar gibi düşünüyorum. Zaten onlar gibi oy kullandım.” O başka….

                 Ama bu gidiş kötü bir gidiş “yumurtadan çıkmış,kabuğunu  beğenmiyor” misali..Geçen gün okuduğum sitelerden birisinde de yorumcu; “bu oylamanın sonucunu Aziz Nesin çok önceden bildi.” Diyerek hakaret ediyordu. Meğer son zamanlarda bu adamı ne kadar sever olmuşlar.

                  Neyse..Kendi yorumuma gelince;

                  Bu süreçte en dikkatimi çeken şey şu: Propagandalar sırasında ve sonrasında ülkemizde bir süreden beri tartışılan “milliyetçilik- ulusalcılık” ayrımı net olarak kendini gösterdi. Oylama sonuçlarından anlaşıldı ki; Milliyetçi hareket partisine bir süreden (yaklaşık 13yıl) beri musallat olan ne olduğu belirsiz bu “ulusalcı” kavramı partinin tepelerinde hâkimiyet kurmuşa benzer.

                  MHP ye Ulusalcılık neden musallat oldu? Bu soru aslında uzun uzun irdelenmesi gereken bir soru dur. Ama bana göre kısaca ifadesi şudur; Yaklaşık 40 senedir. Halkın değerleri ile barışık, onun dinini elinden geldiğince kendiside yaşayan bu kitle, toplum mühendislerince tehlikeli görülerek, hareketin adeta genetiği ile uğraşarak bir operasyona tabi tutulmuştur. Bunu bir neticesi olarak ta öteden beri hareketin tamamınca benimsenmiş ve hatta hareketle özdeşleşmiş Kuran’ı kavramlar olan “millet ve milliyet” kavramları yerine batı kavramları olan “ulusal ve ulusalcılık” kavramlarının ikamesine çalışmaktadırlar. Bu oylamada da bu operasyonun kısmen de olsa başarılı olduğunu gördük.

                  Çünkü parti içinde ulusalcılığı öne çıkarttığını düşündüğüm kesimler “hayır” için canla başla çalışırken milliyetçiliğinin çok belirgin olduğunu düşündüklemiz de “evet” için olabildiğince gayret sarf etmişlerdir. Öyle zannediyorum ki partinin milletle sıcak ilişkileri bazı çevreleri öteden beri rahatsız ettiği için, harekete yabancılaştırma ayarı verilmeye çalışılmaktadır.

Bu yabancılaştırma hareketi, tabana rağmen yapılmaktadır. Bunun miladı da genel başkanlığa, Bahçelinin gelişidir. Yaptığı ilk uygulama o sıralarda gençlerin “tekbirli” sloganını yasaklamak olmuştur. Zaman zaman kedisine suçlama olarak yöneltilen “ulusalcı” yaftalamasına da ses çıkardığını ben hiç duymadım. Bu ulusalcılığı “zımnen” kabul anlamına gelir.

                 Her olayın arkasında dış güçler aramak, işin kolayına kaçmaktır. Bu sefer dış güç aramıyorum. Bu operasyon 28 Şubat sürecinde “milli görüş” e uygulanırken MHP yede uygulandı. Onları kapatmak yerine CHP çizgisine getirme biçiminde tezahür etti. Yoksa “kanımız aksa da zafer İslam’ındır” diyen bir anlayışın son zamanlarda ki müttefiklerle ittifakı mümkün olurmuydu?

                 Siyaseti dizayn eden toplum mühendisleri bunu hep yapıyorlar. 1970lerde de “nurcular” a buna benzer operasyonlar yapıldı. Hatta 80lerde de yapılarak tamamen yerli dinamiklere dayanan bu hareketten; uluslar arası güçlerle işbirliği yapan bir cemaat türetmediler mi?  Son 13 senedir MHP üzerine de aynı tezgâhlar kuruldu. Selamlarımla…