WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
RİSK’İ GÖZE ALAMAYAN AK PARTİ İKTİDARI
25.10.2010

                      

                       Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği 2002 yılından beri, seçmen tabanının çoğunluğunun hassasiyetleri konusunda neler yaptı? Yahut bunları gerçekleştirme yolunda attığı adımlarda hangi riskleri aldı?

                       Mesela; başörtüsü konusunda, imam-hatipler konusunda veya kuran kurslarının önünün açılması konusunda, katsayı haksızlıkları konusunda; neler yaptı?

                       Diğer konularda; mesela ekonomik konularda, sosyal konularda dış politika konusunda neler yaptı? Yahut Kürt sorununda, darbelerin önlenmesi konusunda, darbecilerin yargılanması konusunda; neler yaptı?

                       Şöyle bir hafızamızı yoklayalım: 2003 yılının başında; ak parti Sayın Abdullah Gül başkanlığında ilk hükümeti kurduğunda, ABD Irak’ı işgal etmek üzere hazırlıklarını nerede ise tamamlamıştı. Bu işgali belki önleyemezdi. Ama önlemek için çaba sarf edebilirdi. Yapmadı, çünkü risk vardı. Silahlı işgal güçlerinin kara ve hava sahamızdan geçmesine izin vermeyebilirdi. Ama onu da yapmadı. Çünkü risk vardı. Konuyu meclise getirdi. Savunmasını yaptı. Yapmamalıydı, yaptı. Çünkü yapmaması durumunda risk vardı. Üstelik hem asker, hem siyasetçi ve hem de büyük çoğunluğu ile halk, izin verilmesine karşı idi. Gene de izin teskeresini savundu.

                      Neyse ki gerek meclis içi ve dışı muhalefet partileri ile kendi gurubundan çok sayıda milletvekili sayesinde izin çıkmadı da, millet bu ayıbı yaşamaktan kurtuldu. Böylece kendileri risk almadan veya ABD li dostlarına karşı risk almadan işin içinden sıyrıldılar. Ama dostlarına mahcup olmamak için hemen, hava sahasını ABD uçaklarına açtılar. İncirlikten kalkan uçakların Müslümanları bombalamasına izin vererek, mazlumların kanı pahasına, iktidarlarını koruma yoluna gittiler. 

                      Diğer konular da ise; parti ve hükümet yetkilileri uzun süre ipe un serme yolunu tercih ettiler. Mesela şimdiki meclis başkanı; “Başörtüsü %2.5 un meselesidir, bizim için öncelikli bir mesele değildir.” Demiştir. Aynı konuda başbakan da, “yapılan kamuoyu yoklamalarında bu mesele öncelikli değildir.” Diyerek savsaklamış, kendisine göre risk almaktan kurtulmuştur. Hatta bunu açıkça beyan ederek; “bu konular da bedel ödemek niyetinde değiliz” diyebilmişlerdir.

                      İmam-Hatip ve katsayı konusunda da aynı politikayı izlemiş, risk almak ve bu konuya yasal güvencelere bağlamak yerine, YÖK’e havale etmiş, aylarca YÖK ‘ü Danıştay ile karşı karşıya getirmiş, ama risk aklamamak için yasal güvence getirmemiştir. Keza kuran kurslarının kapısı halen 15 yaşından küçük çocuklara kapalıdır. Sadece yaz kurslarına 12 yaşından büyük çocuklar gidebilmektedirler. Onu da, 3lü koalisyon hükümeti yasal güvenceye bağlamıştır. Yani bizim kahramanlar bu konuda da risk almama başarısını göstermişlerdir.

                     Kürt sorunu konusunda da; yaptıkları ortada; “aman bize risk gelmesinde ne olursa olsun.” Havasında bir ileri üç geri ilerlemeye çalıştıkları izlenimi veriyorlar.  Yerseniz… “Derin devlet” bürokratları; cesaretle 1999 dan beri, İmralı ile görüştüklerini açıklarken; iktidar, bu konuda bile korkak davranıyor. Hâlbuki eğer bu konu çözülecekse; Sayın Davutoğlu’nun dediği gibi icap eden herkesle görüşülmelidir. Kan dökülmesinin önünü ancak cesur iktidarlar alabilirler.  

                     Darbelerle ve darbeciler le mücadele konusu ise; tam ibretlik bir vakia. Yapılan operasyonları, deniz aşırı destekli teşkilata havale ettiler. İstihbaratı onlar sağlıyor. Gazete ve televizyonlarında onlar yargılıyor. İşlerine geleni peşinen suçlu ilan ediyor. Adliyelerde haklarında bu kadar açık iddia olanları tutuklamak zorunda kalıyor. Böylece hükümetimiz hiç risk almamış oluyor. Önemli olanda bu. Gerisi hikâye; “maksat fenere gol olmasın” insanlar haksız yere tutuklu kalmış, yargısız infaza tabi tutulmuş önemli değil. “Zulme rıza zulümdür” dendiğinde adeta “oda nereden çıktı” “sendemi Ergenekon savunucususun?” gibi ithamlarla olay geçiştirilip, insanlar susturuluyor.

                       Başörtüsü konusunda; son zamanlarda oynanan oyunda aynı anlayışa göre oynanıyor. Ya muhalefet de kendileri gibi risk alsın, ya da kendileri risk almasın, gene YÖK ve yargı karşı karşıya gelsin. Yeter ki; “bize risk oluşmasın” anlayışına havale… “Biz hiçbir risk aşmayalım ama karşılığını, devşirelim.”

                      Benim görebildiğim kadarı ile; ak parti yönetimi şimdiye kadar henüz hiçbir özgürlük konusunu yasal güvenceye bağlamadı. Kendisi iktidardan düşünce “bu konuyu ak parti hükümeti yasal güvenceye bağladı.” Diyebileceğimiz hiçbir konu benim aklıma gelmiyor. İsrail ile olan münasebetlerde risk aldığını zannediyorduk. Ama başbakan meğer İsrail’e efelenirken, gelmiş geçmiş hiçbir Türk hükümetinin yapmadığı yapmaya cesaret edemediği; İsrail’in “OECD” üyeliğinin yolunu açtığı hemen ortaya döküldü. Yani meğer bu efelenmelerin diyeti peşinen ödenmiş.

                      Selamlarımla….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • ali rıza şahinoğlu

    ali rıza şahinoğlu

    26.09.2010 14:50

    evet imdat abi o fotoğrafı ben çektim ve o kadın arabaya bindirilirken bile kimse almadı o sopayı yazıkk?

Yazarlar

Haber İhbar