WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
HAS PARTİ TABAN ÇALIŞMASINDA
20.12.2010

               Geçtiğimiz günlerde; ilimize, halkın sesi partisi genel başkan yardımcısı, sayın prof. Mehmet Bekaroğlu gelerek; partisinin taban çalışmalarını yapmak, yeni kurdukları partilerinin, ülke yönetimine ilişkin plan ve programlarını anlatmak üzere bir dizi görüşme ve toplantı yaptılar.

                 Öyle anlaşılıyor ki; parti, bazı bölgelerde, eski milli görüşçülerle vitrin yapıp, halka açılmayı planlıyor. Bunun için hem bölgemizde hem de, iç Anadolu bölgesinde bu taktiği uygulamaktadır. Diğer bölgelere kimleri görevlendirdiğini tespit edemedim.  Ama egede, ak denizde ve Trakya da, aynı yöntemi uygulamadıklarını düşünüyorum.

                Çünkü parti milli görüş geleneğinin kuvvetli olduğunu düşündüğü, bölgelerde, halkın karşısına, bu gelenekten gelenleri çıkartarak başarılı olama umudunda. Onun  içinde Bolu, Düzce, Sakarya, Kocaeli, ilerinin bulunduğu bu bölgeye, partinin daha çok “şehirli Müslüman” yüzünü temsil eden, entelektüel birikimi bulunan, Bekaroğlu’nu vitrine çıkarma kararı vermişler. İç Anadolu bölgesin de; daha çok “köylü Müslüman” yüzünü temsil ettiğini düşündüğüm, değerli dostum, genel başkan yardımcısı Cafer Güneş’i görevlendirmişlerdir.

                Her iki sayın genel başkan yardımcısı ile de tanışırız. Birisi yıllarca çalıştığım kurumlarda, kurum hekimi olarak çalışmış, savunduğu fikirlerle, bendenizi her zaman heyecanlandırmış. İnsan haklarını savunmanın Müslümanların esas görevi olduğunu bizlere bağırarak söyleme cesaretini göstermiş bir zattır. Yaptığı siyaseti beğenelim veya beğenmeyelim. Kendisi, inandığını cesaretle söyleyebilen bir aydındır.

               Ama onun başına da kendisinden önceki Müslüman aydınların hastalığı musallat olmuştur. İslam’a ve onun literatürüne hâkim olmadığı için, öğrendiği ve savunduğu fikirleri, yerli ve dini kavramlar yerine; batılı ve seküler kavramlarla anlatma ve savunma yolunu seçmiştir. Böylece diğer fikir kulüplerinin mensuplarınca kabul edilmeyi, çok önemsemişlerdir. Adeta, fikri meşruiyeti başka kulüplerin kabulüne bağlamışlardır. Hatta bunu alışkanlık haline getirmişlerdir.

               Hâlbuki batının ve batıcıların savunduğu ve evrensel olduğunu söyledikleri, insan hakları, sosyal adalet, hümanizm (insancıllık), gibi değerler, bizim medeniyetimizin, oluşturup, kendi kavramlarıyla asırlarca dünyaya yaydığı fikirlerdir. Medeniyet hareketi olma iddiası ile yola çıkan partinin bu gibi fikirleri yerli ve kendi medeniyetimizin kavramları ile dillendirmesi beklenirdi.

               İlle batı icadı “demokrasi” kavramları ile anlatmanın, bu düşünce ve ideallerin, insanlığa dinimizin hediye ettiğine vurgu yapmadan anlatmaya çalışmak, yadırganacak bir durumdur.

                İç Anadolu bölgesinde görevlendirilen sayın genel başkan yardımcısı na gelince, kendisi ile yıllar önce Kırşehir de, aynı kurumda beraber görev yapmıştık. İyi bir öğretmendir. Yerli düşünen, düşündüğü gibi yerli yaşamaya çalışan bir dostumuzdur.  Oda kendi bölgesinde aynı çalışmayı yaparken, yörenin ihtiyaçlarına ve nabzına göre mesajlar veriyor.

                   Ama bölgemizde verilen mesajlarla karşılaştırdığımız da; bu mesajları verenlerin ayni partinin değil, ayrı partilerin hatipleri intiba’ını veriyor. Yani mesajlarda bile bölgesel ayrımlar göze çarpıyor. Herhalde siyaseten bunun faydalı olacağına inanılıyor.

                   Mahalli basınımızdan izlediğim kadarıyla, Sayın Bekaroğlu; “siyaset sahnesinde oynanan oyunu bozacaklarını, oyunun aktörlerini değiştirerek siyasete yeni üslup getireceklerini belirtmektedir.

                    Hâlbuki siyasetimizin, sahnesinin, aktörlerinin veya üslubunun değil, yaklaşık 5700 sene önce yazılan ve malum ideoloji (Siyonizm) ile bütün dünyayı adeta esir almış bulunan SENARYO nun değişmesi gerekmektedir. Kendisinin de, içinden geldiği siyasi geleneğin 50 yıldan beri bıkmadan usanmadan anlatmaya çalıştığı kurtuluş reçetesini bunda görmüştür.  

                    Eğer sahneye konulan bir oyunun senaryosu aynı kalırsa; oyunun nerede, nasıl ve kim tarafından sahneye konulması umulan neticenin alınmasını etkilemez. Yani oyunu kimin oynadığının eleştirilmesi de “cambaza bak” esprisinden öte bir anlam taşımaz. Asıl olan işin kökenine cesaretle inip, millete gerçekleri açıklamaktır. Dünya egemenlerine rağmen bunu yapabilenler, uyarı görevlerini yapmış olurlar. Bu programlar da bunu göremedik. Selamlarımla…    

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar