
05304670437
Vehbi Camgöz
C.M.K 102 MADDEYE GÖRE TAHLİYELER VE ADALET BAKANLIĞI
2005 yılı haziran ayında yürürlüğe giren, ceza muhakemesi kanununu 102. maddesi tutuklama sürelerine sınır getirmiştir. Getirilen bu sınırlamanın 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır. Buna göre; suçların türleri ve verilebilecek cezalara göre, hüküm kesinleşmediği takdirde azami 10 yıl tutuklu kalanlar tahliye olmaları yasal bir zorunluluk ortaya çıkarmıştır.
Yargıtay ve ilk dereceli mahkemeler de eldeki dosyaları inceleyerek, yasanın bu amir hükmü gereğince; başta Hizbullah terör suçluları olmak üzere, kamu vicdanını yaralayan tahliyeleri yapmışlardır.
Ve toplumda ister istemez tepkiler dile getirilmeye başlandı. Bu tepkilerin bir bölümü, tarafgir ve siyasi olmakla beraber, bir kısım haklı tepkiler de dile getiriliyor. Tepkilere bende katılıyorum. Yargı aslında “hükmen tutuklu” vasfını görmezden gelmeyip, bu konudaki AİHM kararlarını nazara alsaydı, bu tahliyeleri yapmaya bilirdi. Ama öyle olmadı. Somut yasa maddesine dayanarak tahliyeleri yaptı.
Gerçektende masum insanları, sırf kendileri gibi inanmıyor veya düşünmüyor diye acımasızca katleden, eli kanlı katillerin hükümetin veya yargının, suç kimde olursa olsun; işlerini zamanında yapmamaları nedeniyle serbest kalmaarı vicdanları kanatmıştır. Bunda hiç şüphe yoktur.
Ama her konuda olduğu gibi bu konuda da “karşı tarafı açığa düşürme” vesilesi yapılarak, çifte standart kokan yorumlar yapılası en hafif tabiri ile “etik” değildir. Şu tespiti kolaylıkla yapabiliriz. Yargı bazı uygulamaları, kararları ve açıklamalarıyla saygınlığına zarar verecek tavırlar sergilemiş olabilir. Bu durum kafamızdaki “ideal yargı” imajını sarsmış, yargıya olan güvenimizin azalmasına sebep olmuş olabilir. Unutulmamalıdır ki; her şeye rağmen yargı önündeki kanunlara göre kara vermek zorundadır.
Bu durum 6 yıldır bilinmesine, daha önce, bu madde ertelenmesine rağmen, yasal tedbir almak adalet bakanlığının işi iken, hiçbir yasal tedbir almayan veya daha yasa ilk çıkarken bunu öngöremeyen, başta bu yasaları reform diye çıkaran sayın bakan olmak üzere bakanlığın hiç sorumluluğu yok mu? Elbette var. Yargı bürokrasisinin siyasi sorumluluğu yoktur. Yargının hızlı işlemesi için yasal tedbirler alamaz. Bu işler, hem yürütme hem de yasamanın görevidir.
Hükümet bu konuda ki sorumluluğunu bilmesine rağmen, özellikle yüksek yargı mensuplarının zamanlı zamansız, ilgili ilgisiz hemen her konuda; “siyasi” sayılabilecek söylem ve demeçler vermeleri, bazı davalarda taraflı davrandıkları intiba’ı verecek şekilde hızlı karar vermeleri, hükümetin elini kuvvetlendiriyor.
Oysa yargıçlar, demeçler vermek, siyasi değerlendirmeler yapmak yerine; “hâkimler karalarıyla konuşur” prensibi gereğince hareket etmiş olsalar. Sorumluluk tamamen iktidara mal edilecek ve yargıya kimse “ağzını açamayacaktı”. Hâlbuki şimdi hükümet, gerçekleri içinde yaşayanlardan başka kimsenin pek bilemeyeceği bir konuda yargıyı adeta “ köşeye sıkıştırıyor.” Biliniyor ki, kazın ayağı hiçte öyle değil.
Bu konuda kim ne derse desin, kim ne yorum getirirse getirsin. Hem yargının hem de yargı kararlarını infaz etmekle görevli kurumların çok büyük problemleri vardır. Yargıtay sadece kendisi iş yükü altında ezilmiyor. Diğer resmi kurumları da bu yüke ortak etmeye mecbur kalıyor. Taşradan merkeze, yağmur gibi dava dosyası yağıyor. Elinde toplam;1.800.050 adet dava dosyası olduğu biliniyor. Dosyaları koyacak yer bulamadığı için çok önemli miktarda ki dosya( iddialara göre 100binlece) P.T.T depolarında bekletiliyor. Yargıtay’ın bu dosyaları kabul edip hâkim önüne koyması çok uzun yıllar alacak. Toplum da; “geciken adalet, adalet değildir” diye daha uzun yıllar feryat edecektir. Bu duruma çare bulmak hükümetin sorumluluğundadır. Hâkim açığını kapatamamasını, Danıştay’a, yasal düzenlemelerin zamanında yapılmamasının sorumluluğunu Yargıtay’a atarak, belki geçici bir süre kamuoyunun tepkilerini savabilir. Ama sorumluluğun kendisine ait olduğu gerçeğini uzun süre toplumdan saklayamaz.
Diyelim ki; Yargıtay “insanüstü” gayretle dava dosyalarını, çok kısa sürede bitirdi. Esas gümbürtü o zaman kopar. Bu dosyaların bir kısmı “bozulup” mahkemelere iade edilecek. Diyelim yarısı veya daha azı. O zaman mahkemelerin iş yükü en az %50 artacak. Kalan yarısı “onanıp” kesinleşirse cezaevlerinin mevcudu hemen 200 binleri geçecektir. Halen kapasite, 100binin altında, mevcut 125 binin üzerinde. O takdirde ilave 100 tane cezaevine acilen ihtiyaç olacak. İlave 30 bin personel gerekecek. Yaklaşık, 4 misli fazla kaynak gerekecektir. Adliyeler, istinaf mahkemeleri ve Yargıtay içinde ilave o kadar, personel ve kaynak lazım olacaktır.
Olaya neresinden bakarsanız bakın, hangi yorumu yaparsanız yapın. Bana göre genel af kendisini dayatıyor. Zamanın da, bu yasalar çıkarılırken; tüm dünyanın yaptığı gibi, genel af yapılıp, işin ehli olan akademisyen ve kürsüdeki hâkimlerle bu iş yapılıp, “bizim adamlar” etkin olsun anlayışı ile işin tatbikatından haberdar olmayanlara ceza kanunları yaptırılmasaydı. Bu işler şimdi rayına oturtulmuş olurdu. “ af çıkarmak vatana hıyanettir” diye efelenmek yerine, tüm dünyada “ceza kanunu reformlarının” genel afla birlikte gündeme getirilip beraber yapıldığı nazara alınsaydı. Bunlar büyük ihtimalle yaşanmayacaktı.
Şimdi idarenin önünde iki seçenek var. Ya tüm dünyanın yaptığını yaparak, inadı bırakıp, genel afla birlikte reform yapıp bu sorunu çözecek. Veya bu tıkanmışlık nedeni ile oluşan kaos’u daha onlarca yıl topluma izlettirecektir. Tabii bunun mali faturasını millete ödettirecek, siyasi faturasını da; süreç içerisinde kendisi ödeyecektir. Bu konuda; en net doğru ve tarafsız yorumu, Sayın Bahçeli yaparak, bakanı istifaya davet etmiştir. İşin doğrusuda budur.
Selamlarımla…
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2023
7.12.2022
30.12.2019
14.07.2019
13.05.2018
22.04.2018
6.02.2018
28.02.2018
12.02.2018
9.02.2018