WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
DARBELER DÖNEMİ BİTTİ Mİ?
19.02.2011

      

      

         DARBELER DÖNEMİ BİTTİ Mİ? ÖZGÜRLÜKLERİMİZ GARANTİ Mİ?

         Türkiye de; darbeler dönemi hakikaten bitti mi?

         Hiç zannetmiyorum.  Aksine darbe tehlikesi her zamankinden daha fazla var. Ve potansiyel bir tehlike olarak karşımızda duruyor. Darbe için iç ve özellikle dış konjöktür, iddia edilenin aksine her zamankinden daha müsait.

 

         Çünkü malum soruşturma sürecinden sonra; soruşturmanın arkasındaki güç bu işi hoyratça yaptırıyor. Adeta darbe planlarını hazırlayıp başarısız olanların, yeniden organize olarak bugünlerin intikamını almaya teşebbüs etmeleri için tahrik ediyorlar. Toplu tutuklamalardan sonra, tutuklu yakınlarını hepimiz dinledik.

 

         Bundan sonra “darbeler dönemi bitti, darbe olmaz” diyenlerin bu iddialarını neye dayandırdığını anlamak mümkün değil.

 

         Acaba; dün darbeye çanak tutan malum çevreler, ıslah-ı nefs ettiler de ben mi duymadım? Yoksa dün cuntalara cevaz veren, onların “durumdan vazife” çıkarmasını sağlayan çevreler veya mevzuat değişti de kaçırdım mı? Yoksa “iç hizmet kanunun 35”. Maddesi gizlicemi değişti? Veya darbe severlerin bundan sora; “ordu göreve” çığlıkları atmayacaklarını garanti mi ettiler?   Hiç birisi olmadı. Yani darbe olması için eskiden var olan şartlarda ve iç-dış dinamiklerde hiçbir değişiklik olmadı. Aksine malum siyasetçiler askeri aşağılayarak tahrik etmeye başladılar. ABD’nin Ankara büyük elçisi bunun işaretini de bana göre açık seçik verdi. Anlayana…..

 

         Askeri yapılanma hiç olmazsa Avrupa devletleri seviyesine getirilmedi.

         Aksine, darbeden nemalanan iç güçler; “yeni bir darbe olsa da eski mutlu günlerimize yeniden dönsek” diye özlem içerisindedirler. Ülkede nemalanma ancak iktidarda olmakla sağlanabiliyor. Bu güçlerde serbest seçimlerle iktidar olamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Bunu 60 yıl önce öğrendikleri için kendi iktidar formüllerini oluşturdular. Bu formül; “CHP+Ordu= İktidar” seçkinlerin başkaca iktidar formülleri yoktur. Ne yani “baldırı çıplaklarla, çobanlarla, göbeğini kaşıyanlarla, bidon kafalılarla, köylülerle eşit mi olacaklar? Onların oyları bunlarınki ile aynı ağırlıkta mı olacak?” buna sarışın aptallar bile isyan ediyor!!

 

         Eğer bir darbe olursa “ tankın üzerine çıkacağını” söyleyenler; hiç şüpheniz olmasın, durdurmak için değil, kutlamak için tankların üzerine çıkarlar. Daha önce ifrit derecesinde darbe karşıtı olan Bülent Ecevit’in, darbeye değil, onun müsveddesi hükmündeki 28 Şubat’a temenna durduğunu unutmayalım. Bazı aklı evveller; bu tehlikenin devamlı var olduğu gerçeğini perdelemek için “ artık darbe olmaz” gibi hiçte inandırıcı olmayan laflar sarf ederek, bu gerçeği hiçbir sağlam temele dayanmaksızın gizliyorlar.

 

         Oysa darbe yapmanın önünde 1980 yılına göre yeni ne gibi bir engel olduğu konusun da, ikna edici hiçbir gerekçe ortaya koyamıyorlar. Dedikleri; kitle iletişim araçları çoğaldı. Eskiden bir radyo ve televizyon vardı. Şimdi neredeyse sayısız, bunların hepsini kuşatamazlar. Kuşatmasalar ne olur? Bunların hepsinin darbe karşıtı olması, aleyh de yayın yapmaları kitleleri darbeye karşı harekete mi geçirecek? Unutmayalım ki %50 den fazla oy almış başbakanı ipe gönderirken kimsenin kılı kıpırdamadı. Şimdi aksinin olacağını mı zannediyoruz.

 

         AKP iktidarı; yapması gereken yasal ve anayasal reformları yapmaya bir türlü yanaşmamaktadır. Darbelerle ve darbecilerle mücadele işini; malum cemaat marifetiyle, daha önce darbeleri planlayan ABD ye havale etmiş izlenimi veriyor. Çok güçlü bir şekilde millet desteğine mazhar olmuşken, vesayeti izale konusunda, özgürlükleri yasal güvenceye kavuşturma yönünde ayak diremeye devam ediyor. Esasen bu konuda bir şeyler yapması da beklenmiyor. Hatırlanacağı üzere; başbakan, hiçbir konuda bedel ödemeyi düşünmediklerini, eğer bedel ödenecekse toplum olarak birlikte ödenmesi gerektiğini, daha iktidarının ilk günlerinde söylemişti.

 

         Şu unutulmamalıdır ki; ülkemizde bugüne kadar yapılan,  “cunta darbeleri” hep emekçi halkı, işçiyi köylüyü ve daha da önemlisi düşüncesi ne olursa olsun düşünen siyaset yapan genç insanları ezmiştir. Kendi ülkesinin insanlarını o günkü dış konjöktüre göre tehdit saymaktan çekinmemiştir. Hemen darbe idarecilerinin tamamı; dış dünya ile dostluk ilişkileri geliştirmişlerdir. Diyelim ki; darbe yapıldı. Zannediyor musunuz ki, müttefiklerimiz onlara destek vermeyerek, dünyada onları yalnızlaştırıcı bir politika izlesinler.

 

         Hele bu iktidara karşı asla, ABD, Mısır gibi İsrail yanlısı müttefikini kayb ederse, kendi dış politikasına uyacak bir cunta iktidarını desteklemekten geri durmaz. Peki, Avrupa ne yapar? Bayan Merkel ve mösyö Sarkozi bırakın karşı çıkmayı böyle bir idareyi, kendi AB tezlerinin tasdiki anlamına geleceği için, büyük bir memnuniyetle kabullenmezler mi?

 

         Son balyoz davası tutuklamalarında; bir asker yakınının, söylediği; “ordu isterse her an darbe yapar. Sizi de elimizden kimse kurtaramaz.” Tehdidi pek yabana atılacak, görmezden gelinecek, bir “atmasyon” olarak algılanmamalı, aksine ciddiye alınmalıdır.

 

         Avrupa’dan bazı ufak tefek tepkiler gelebilir. Ama bunlar hiçbir zaman göğüslenemeyecek tepkiler olmaz.

 

         İktidar; dünyanın bu günkü durumu müsaitken, halk; kendisine tam destek vermişken, gerekli tedbiri almazsa hem desteğini kayb eder, bu önemli fırsatı heba eder, hem de tarihi sorumluluktan kurtulamaz. Unutulmamalıdır ki zulmü, yok edip, milli iradenin önünü açmak, seçilmişlerin ilk görevidir.

 

         Denilebilir ki ekonomi zarar görür endişesiyle halk tepki gösterir. Buda hayaldir. Ekonomi yıkılırsa yıkılsın, kim takar. Zaten asl olan milletin ezilmesi, sömürülmesi değil mi?  Hiç olmazsa ekonomi bozulur, faizler yükselir, sömürü meşru bir bahaneye kavuşur. Buda iç ve dış sermaye sahiplerinin işine gelir. Nasıl olsa ekonomi “kayden” de olsa iyileşti. Milletin imkânlarının sömürülmesi neticesi oluşan, soyulacak bir hazine de var.

 

         Kısacası bana göre; darbe dönemi bitmedi. Bitmezde, çünkü hükümet bu konuyu lafla çözmek yerine yasal ve anayasal tedbirler almaya yanaşmıyor. Tıpkı imam- hatip ve başörtüsü meselesini de yasal güvenceye bağlamaya yanaşmadığı gibi. Önümüzde ki seçimlerde bir zayıf koalisyon hükümeti veya CHP iktidara gelirse vesayet sistemi kaldığı yerden bu yasakları yeniden hem de daha şiddetli olarak, hayata geçirecektir.

 

         AKP bunu bilerek tedbir almayıp, milletin iradesini, aklı sıra bu geçici özgürlüklerle rehine almak istiyor. Yaptıklarında bir “hasbilik” yok. Şark kurnazlığı ve “hesabi”lik var. Fakat temenni etmeyiz ama bunun sonucu kendilerinin istemediği bir yönde gerçekleşebilir. O zaman iş işten geçmiş olur. Bunu hesabını dünyada olmasa da ahirette da veremezler.

 

         İktidar hemen her konuda statüko ile horoz dövüşü kabilinden mücadele ederek, milletin gözünü boyama peşinde.  Bugüne kadar, askeri, adli, mülki ve eğitim konularında dişe dokunur, yeni hiçbir şey yapmadı. Ha.. Çıkardığı yeni TCK ve CMK millet üzerindeki zulmü biraz daha artırdı. Şimdilerde yapmakta olduğu yargı reformu!!! İse içinde 35 yıl bulunmuş birisi olarak söylüyorum ki tam bir fiyasko konuyu ayrıca birkaç bölümde yazacağım.

 

         AKP li kardeşlerim bana kızmasınlar. Meşhur bir ilkedir. “ bir sistemden beslenenler o sistemi değiştiremezler.” Hiç olmazsa gelecekte olacak darbelerin önünü alacak yasal tedbirleri almasını beklemek hakkımız değil mi? İnsanın aklına gelmiyor değil. Yoksa 28 Şubat ta derin güçlerle yaptıkları pazarlık nedeniylemi bu tedbirleri almaya yanaşamıyorlar? Olmaz öyle şey mi diyorsunuz? Bilemem, sadece aklıma takıldı.

 

         Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar