Vehbi Camgöz

         Uzun zamandan beri unuttuğumuz, hiçte yabancımız olmayan bir slogan son günlerde yeniden adeta hortladı.

         Bu slogan “Türkiye seninle/ sizinle gurur duyuyor.” Sloganı idi. 1990lar da özellikle susurluk sanıkları için bol miktarda atılırdı bu slogan. Ne tesadüftür ki; bu defa yıllar sonra balyoz darbe teşebbüsü sanıkları için atılmaya başlandı.

         Sloganı atanlarda davanın tutuklu sanıklarının eş ve yakınları tarafından oluşturulan “vardiya bizde” adlı platform.

         Özellikle davanın asker sanıkları, 2. duruşma sırasında neredeyse tamamı tutuklanınca durumu daha etkin bir şekilde gündeme getirerek seslerini duyurmak maksadıyla böyle bir yapılanma gereği duydular.

         Kendilerini tıpkı yakınları gibi “vatana adanmış hayatlar” olarak görüp onların sahip olduğu pozisyonu muhafaza ve devam ettirmek için nöbeti kendilerinin aldığını vurgulamak istiyorlar.

         Son zamanlarda daha önce görülmeyen ama yeni bir anlayış olarak gündeme gelen bu anlayış; suçluların işledikleri iddia olunan filleri işlemedikleri yönünde veya fiillerinin suç olmadığı yolunda, savunma yapmıyorlar. Buna mukabil mesleklerinin gereği fiilleri yaptıkları için suçlandıklarını iddia ediyorlar. Sanki meslekleri suç işlemelerine cevaz veriyormuş gibi.

         Mesela; askerler, darbe yapmak üzere planlar yaptığı gerekçesi ile suçlanırlarken, onlar bunun askeri bir senaryo olduğunu, dolayısı ile mesleklerinin gereği olduğu konusunda ısrar ediyorlar. Yani başbakanı, bakanları, belediye başkanlarını tutuklamanın görevlerinin gereği olduğuna ikna olmamızı istiyorlar. Yetinmiyor, selâtin camilerinin bombalanmasını planlamalarını görevlerinin gereği olduğu konusuna da inandırmaya gayret ediyorlar.

         Kendileri gibi düşünmeyen, olara göre “iç düşman” olan milyonların tutuklanarak statlara doldurmalarını görevleri olarak görmemizi arzu ediyorlar. Hatta icap ederse tanklarla halka ateş açmanın da kendilerine yasa ile verilen görev olduğunu kabul etmemizi bekliyorlar.

         Halkı yönlendirerek darbe ortamı için gereken keşmekeş ve kargaşayı çıkaracak yayın kuruluşu, internet sitesi kurarak yayın yolu ile darbeye destek vermeyi gazeteciliğin ayrılmaz bir parçası saymamızı ve inanmamızı istiyorlar. Yaptıkları yayınlarla, kendi amaçlarına hizmet etmeyen siyasetçi, işadamı ve devlet memurlarına gözdağı vermelerini de bu cümleden sayıyorlar.

         Çeşitli zamanlarda açılan çeşitli darbe davalarını sulandırmak, sanıkları “vatansever kahramanlar” olarak gösterip, davanın haksızlığını yaymanın adını “özgür gazetecilik” olarak lanse ediyorlar.

         Davayı sulandırmak, yönünü değiştirerek etkisini kırmak ve kamuoyu önünde haksız çıkarmak için her türlü faaliyeti gazetecilik adına yaparak mesleklerini kötüye kullanmalarını hakları imiş gibi gösteriyorlar.

         Bütün bunların takibi gereken suç olduğu ortaya çıkınca da; “özgür basın tehdit altıda” ya da “askeri planlar suç sayılıyor” diye feryat ediyorlar. Ardından vatan kurtara kahraman veya özgür basın kurbanı pozisyonu ve rolünü ustaca benimsiyorlar.

         Tabi o zaman bu kahramanlar için slogan hazır, “Türkiye sizinle guru duyuyor.” Aklım ermiyor. İnsan hem suçlu hem güçlü nasıl olur? Yargılama yapılmadan suçlu ilan etmek abestir. Kabul; ama suçsuz ilan etmekte en az okadar  abes değimlidir? Temenni etmeyiz ama eğer ceza alırlarsa bu sloganı atanların hiç yüzü kızarmayacak mı? Ya da ülke olarak bunlarla yine gurur mu duyacağız?

         Selamlarımla…