WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
VAHŞET VE İDAM CEZASI
4.04.2011

 

         Kayseri de meydana gelen insanlık dışı cinayet olayından sonra, BBP genel başkanı, Sayın Yalçın Topçu partisi adına, idam cezasının yeniden kanunlarda yer alması için bir girişim başlattı.

         Kendilerinin mecliste olmaması nedeniyle, imza kampanyası şeklinde başlatılan girişime rağbet ne kadardır? Halk iddia edildiği gibi bu cezanın yeniden getirilmesini istiyor mu? Bilme imkânımız yok. Ama akıl ve mantık; bu vahşice işlenen suçlara, kamu vicdanını ve mağdurları bir nebzede olsa tatmin edecek ağırlıkta ceza verilmesini bekliyor. Bu partimizde tam seçim öncesi bu konuda, kendinden bahsettirmek adına konuyu gündeme getirdi.

         Esasen suçlara tatbik edilecek cezaların, işlenen suçun ağırlığına denk olması, “ibret-i müessire” olacak ve suçtan caydıracak derecede olması ceza kanunlarının evrensel ilkeleri arasındadır. Bu açıdan yapılan teklif anlamlı olabilir.

         Peşinen şu tespiti yapmalıyız ki; bir Müslüman’ın, kuran-i kerim de apaçık kısas hükmü varken ölüm cezasına karşı olması mümkün değildir.

         Ancak bu hükümler; İslam ceza sistemi(ukubat)nin yürürlükte olduğu ülke ve sistemler de savunulabilir. Bizdeki gibi, ceza kanunu başka, usul kanunu başka kültür ve medeniyet ürünü “laik” yasalarsa, İslami gerekçelerle, mevzi ve kısmi İslami düzenlemeleri savunmak anlamlı olmaz.

         Zira takdir edileceği gibi; İslam sistemi bir bütündür. İnancımız ve adalet anlayışımız açısından, bu sistemde bu cezanın bulunması, bir mana teşkil etmez. Çünkü İslam suçluyu cezalandırmada, söz hakkını mağdur tarafa verirken, sistem devlete veriyor. Devlet istediğini cezalandırıyor. İstediğini affediyor. Kendisine karşı işlenen suçu affetmeme yi, anayasal kural haline getirip, şahıslara karşı işlenen suçu ya hafifletiyor. Veya affediyor.

         Birkaç kişinin idam cezasının infazında bulunmuş bir insan olarak, benim kanaatim; bu sistem içinde, idam cezası vermenin, adaletin tecellisine yardım edeceği şüphelidir. Aksine çoğu zaman devlet eliyle cinayet işlenmesine sebep olur. Ayrıca idam cezası vermenin de sanıldığı gibi suçtan caydırdığı kesin değildir. Hatta aksi tecrübe ile sabittir.

         1960 ihtilalıne kadar, idam cezaları açıkta infaz edilirdi. Ankara da saman pazarında, İstanbul da sultan Ahmet meydanında yapılan bu infazları halk günlerce izlerdi. Yapılan istatistiklere göre idamlık suç işleyenlerin tamamı daha önce bu infazları izledikleri halde yine de onlar için caydırıcı olmadığı tespit edilmiştir. Demek ki idam cezası mutlak caydırıcı bir özelliğe sahip değildir.

         Benim şahsen bu cezaya karşı olmamın bir sebebi de; son yüz yılda ülkemizde tatbik edilen idam cezalarının, hemen tamamı adi suçlara değil, siyasilere uygulanmıştır. 1950 yılına kadar istiklal mahkemelerinin verdiği, idam cezalarının 14 tanesi milletvekilleri ve yüzlerce, rejim muhalifi olarak görülenler olmak üzere; tamamı siyasi hesaplaşma saikıyla verilmiştir.

         1960dan sonra; başta, dönemin başbakanı ve bakanları idam edilmiştir. Aradan geçen 50 yılda, toplum bu idamların, üzüntü ve ayıbını üzerinden atlatamamıştır. Halen yapılan haksızlıkları konuşulmaktadır.

         1971 de yine siyası hesaplaşmalar için bir kısım, gençler asılmıştır. Hatta meclis oylamaları sırasında bazı, adalet partisi mensupları, nefretle, hesaplaşma için idam lehine oy kullandıklarını belli etmek için “3 bizden 3 sizden” demişlerdir.

         1980 yılında ise; suçlu suçsuz olduklarından ziyade “denge sağlamak” için insanlar idam edilmiş, buda en yetkili ağızdan itiraf edilmiştir. Meşhur “asmayalım da besleyelim mi” denmiştir.  Benim şahsen infazında bulunduğum 3 kişiden birisinin yaşının küçük olduğu, dolayısı ile yasaya aykırı olarak asıldığı iddia edildi. Halende ediliyor. Eğer bu doğruysa ki (yanlış olması için pek de tatmin edici delil yok), acaba bu zulüm değimlidir?

         Diğer birisi ( pehlivan oğlu) hakkında sonradan, suçsuzluğu konusunda delil elde edildiği söylendi. Hatta idam edilirken kendiside söyledi. Ama sırf “bir sağdan- bir soldan” dengesi için alelacele infaz edildi. 1983 yılında meclis adalet komisyonuna gelen bir dosya dönemin komisyon başkanının dosyayı oylamaya uzun süre koymaması nedeniyle bir haksız infaz önlenmişti. Daha sonra o kişinin suçsuzluğu anlaşılmıştı.

         Yukarda arz etmeye çalıştığım gibi ülkemizde idam cezası daha çok siyasi hesaplaşma vesilesi olarak yasalarda muhafaza edilmiş ve “adamına göre” uygulanmıştır.

         Geçmişte kayseri olayına benzer vahşice olaylar olmasına rağmen, bunlara idam verildiğini ve infaz edildiğini ben pek bilmiyorum. Olsaydı, mesleğim icabı bilirdim. Yani idam sadece olağan üstü dönemlerde, siyasi hesaplaşma sebebi olarak uygulandı. Vesayet sistemini kökleştirip, siyasetçilerin üzerinde tehdit aracı olmaktan öte bir işlevi olmadı.

         Netice olarak, benim kanaatime göre; mevcut durum da; idamı, savunmanın insan olarak ve Müslüman olarak ne insanlığımıza nede inancımıza uygun olduğu kanaatinde değilim. Çünkü ülkemizde tahmin edileceği gibi çok fazla miktarda “adli hata” yapılmaktadır. Bu cezada da adli hataların telafisi imkânsızdır. Bir kişi haksız yere zulme uğrayacağına birçok zalim cezasız kalsın. Şahsen ben bunu yeğlerim.

         Adli hata neticesi idam edilen, daha sonra gerçek suçlusu meydana çıkan bir olayın hikâyesini, ülkemizin, önde gelen hukukçularından Prof. Faruk Erem “ bir ceza avukatının anıları” adlı eserinde anlatmıştı. Bu günlerde okunmasını âcizane tavsiye ederim. Ayrıca rahmetli üstat Necip Fazıl Kısakürek’in meşhur reis bey adlı eseri de hatırlanmaya değer.   

         Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • GÜLER MERT

    GÜLER MERT

    31.03.2011 10:27

    ELİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK MUSTAFA ABİ.ÜSTADLAR BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.HERŞEY GÖNLÜNÜZCE OLSUN.

Yazarlar

Haber İhbar