
05304670437
Vehbi Camgöz
Yapılacak olan seçimlerde; partiler en fazla oyu nasıl alırız diye hesap yaparken, nüfusumuzun yarısı olan kadınların, tesettürlü; %60ının oyunu görmezden gelmeleri nasıl açıklanabilir?
Kendi fikri tabanlarının dışında aday göstererek oy kapacağını hesaplayanlar; yaklaşık 25 milyon başörtülü hanımı neden görmezden gelirler? Bunun bir izahı var mı?
Neredeyse bütün siyasi partiler; “artık bu sorun çözülsün” noktasına gelmişken bu insanlar bu seçim döneminde neden yok sayıldılar? Yoksa bu insanların verdikleri oy, oy sayılmıyor mu? Kendisine bu soru sorulduğunda, başbakan neden küplere biniyor?
Bütün bu soruların aslında çok açık cevapları var. Bu cevapları da aslında herkes biliyor. Ama her konuda olduğu gibi, bu konuya da ülkemiz Müslümanlarının “ilkesizliği” damgasını vuruyor.
En büyük hastalığımız; başta İslami konular olmak üzere, hemen tüm sosyal meselelerde “mış gibi” yapıyoruz. Buda bizi çeşitli sıkıntılara sokuyor. İmanınızı ve inancımızı savunurken bile böyle hareket ediyoruz. Hepimiz, kendi cemaatimizi, kendi meşrebimizi ve kendi partimizi, takım tutar gibi tutup savunuyoruz.
Bu durum da bizi; sözü dinlenmez, birlik oluşturamaz, savunduğu ve iktidara getirdiği partiler nezdinde bile “ kale alınmayacak” duruma düşürüyor. Ne dersek diyelim, bu durum iktidar sahiplerinin sözünden çıkamayacak “acizler topluluğu” olarak görülmemize neden oluyor. Bu seçim döneminde; iktidar partisinin bu konuda izlediği politika, aynen böyle. Hatta bu konuda müspet veya menfi bir beyanda bulunma tenezzülünde dahi bulunmuyorlar.
Bu konuda yapılan eleştirilere; iktidardan beslenenler “efendim onlar da bu işin mağduru ellerinde olsa çözmezler mi?” diye savunmak gereği duyuyorlar. Hâlbuki onların mağduriyeti biteli çok oldu. Onlar artık; “majesteleri” oldular. Başörtüsü dayatmasını yapanlar da “majestelerinin” resmi makamları.
Kim kimi kandırıyor? Onların başörtülü çocukları jeep lere biniyor, resmi üniformalı görevliler, hazır ol da onları selamlıyor. Serveti şöhreti olmaya başörtülü insanlar da hala horlanıyor, hatta başbakan tarafından dahi azarlanıyor. Sanki onlar vatandaş değilmiş gibi, milletvekili olmak istemelerini “yakışıksız” buluyor. Kendilerine “İslamcı kanaat önderi” denen bir kısım yazarlar da bir kucak sakallarını sıvazlayarak, Kafalarını ileri geri sallayarak başbakanı onaylıyorlar. Sıkıysa onaylamasınlar. Daha önce hafiften eleştirince yazdıkları gazeteden kovuldular. Menfaatleri haleldar oldu.
Öyle anlaşılıyor ki; iktidar bu konunun savunmasını, cemaat yayın organlarına ve sözde “İslami” dernek ve sendikalara bırakmış. Malum gazetelerin yazarları, “bu konuda risk almaya gerek yok mealinde” yayınlar yaparak olayı geçiştirmek istemişlerdi. Ama başbakanın yurt dışından yaptığı, “başörtülü vekil isteme pazarlığı yakışıksızdır” yolundaki açıklama, olayın geçiştirecek kadar önemsiz olmadığını gösterdi. Oy vermeleri için vaatlerde bulunup, bunlar tutmamak; “yakışıklı” verecekleri oy karşılığında, vekil olmak istemeleri “yakışıksız” ne ala memleket.
Ben bu konuda sadece bir cemaatin iktidara destek verdiğini sanıyordum. Ama yanılmışım. Meğer iktidar nimetleri kendilerine tatlı gelen bütün cemaat ve “İslami” sivil toplum örgütleri ve sendikalar, kimi açık, kimi kapalı destek veriyormuş. Onun için geride kalan küçük bir azınlığın samimiyetle; bu konuyu savunmalarını ciddiye almıyorlar. Hatta bunlar partilerinin yönetici pozisyonundaki mesture hanımlar olsa bile, aşağılıyorlar.
Tabi onlarda yazdıkları köşelerinde, haklı olarak bu iktidar “akıl hocalarına” zehir-zemberek cevaplar yazıyorlar. Ama ciddiye alan, insan yerine koyan, kim? Bunu görünce; AKP’nin hakikaten devletin “ideolojik” merkezine yerleştiğine, yavaş, yavaş merkez sağcı eski politikacıların yerini almaya başladığına inandım. Onlarda yıllarca “inanç hürriyeti” söylemi ile Müslüman oyları alıp, gereğini yapmadılar. Bunlar da tipik; “Özal – Demirel” çizgisini yeniden ihya ediyorlar.
İktidar partisi, başörtülü bir adayı; seçilemeyeceği kesin olan, bir sıradan aday göstermiş. Bu adayda, zaten “seçilirsem başımı açarım” diyecek, anlayışta bir bayanmış. (gülme komşuna gelir başına)
Öyle anlaşılıyor ki; bu hanım kendi iradesiyle değil, üyesi olduğu sendika marifetiyle, böyle hareket etmiş. Çünkü bu sendika, böyle şeyleri hep yapıyor. Kuruluş gayesi; üyelerinin haklarını savunmak olan bu ve bunu gibi sendikaların, “hakkı yenilenlerin” mazlumların değil, hükümetin (gücün) yanında olmayı kendilerine görev edinmişler. Bunu zaten; “tekel işçileri” eylemlerinde, sergiledikleri tutumla öğrenmiş ve görmüştük.
Bu olayda da; hak arayanların yanında olup, onlarla dayanışma içinde olacaklarına, onlara korkudan destek verememişlerdi. Şimdi de; birçok başörtülü üyelerinin haklarını savunacaklarına, işi sulandırıp, hükümetin, yok sayma politikasına destek vermeyi tercih ettikleri anlaşılıyor.
Kuruluş aşamalarını, teşkilatlanma gayelerini çok yakından bildiğim, Hak-iş, Memur-sen gibi kuruluşların iktidar ve kuvvet karşısında düştükleri bu durum, Müslüman olarak beni şahsen çok üzüyor. Bu kuruluşların bazı kurucuları aramızdan ayrıldı. Acaba şimdi yaşasalardı, bu duruma rıza gösterebilirler miydi? Hiç zannetmiyorum. Merhum M. Akif İnan Bey olsaydı, memur-sen böyle davranabilirimiydi.
İlkeli davranmayı öğrenmediğimiz ve buna göre, yaşamadığımız sürece; savrulma yaşayacağımızı bilmemiz gerekir. Savrulmamak için, pusulayı hakka çevirmek için ilkeli olup, kendimize gelmemiz gerekiyor.
Bu iş içinde bu günden başlayalım derim. Mesela; elinde başörtüsünü çözme imkânı varken çözmeyip, “ipe un seren” lere, işçi ve memurların hakkını korumak için kurulmalarına rağmen, hükümete destek için kurulmuş gibi çalışmaktan başka bir şey yapmayan sendikalara karşı tavır koymakla başlasak nasıl olur?
Selamlarımla..
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- ADAYLAR VE TARİH BELİRLENDİ
11.03.2023 - YENİDEN BAŞLARKEN
7.12.2022 - EMİN AĞABEY HAKKA YÜRÜDÜ.....
30.12.2019 - MISIR’IN YİĞİT MÜSLÜMANLARI
14.07.2019 - DEMİRELDEN SARKOZY’E KURAN DÜŞMANLIĞI!!
13.05.2018 - İKTİDAR İLE MUKTEDİRİN HİKAYESİ
22.04.2018 - ASANSÖRDE HALVET!!
6.02.2018 - TARİHTE BUGÜN!...
28.02.2018 - ESETLE BARIŞIN DİYENLER PKK İLE BARIŞIN DEMİŞ OLMUYUR MU?
12.02.2018 - TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ
9.02.2018
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Bolubeyi
Bu çocukta iş var .Borsa konusunda kafadan sallamıyor.Öngörüleri hakikaten kazandırdı.Benden demesi