WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
DEMOKRASİ: (KUTSANMIŞ KAVRAM) DERDE DEVA MI?
24.04.2011

         Seçime giderken; gerek siyasi parti sözcüleri, gerekse diğer siyasi yorumcuların ağzından eksik etmedikleri, “demokrasi” kavramını daha çok duyar olduk. Bu insanları izlerken insan, memleketin tüm dertlerinin çaresinin sadece “demokrasi” olduğu izlenimi insanın kafasına yerleşiyor.

         Acaba gerçekten böylemi? Hakikaten demokrasiyi en ileri düzeyde uygulayan toplumlar, bütün dertlerini halletmiş, mutlu toplumlar mıdır? Açlık, adaletsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, emek sömürüsü, sorunları “demokratik” denen ülkelerde halledilmiş midir? Bu ülkelerdeki insanlar suçtan ve suçludan emin bir hayat sürüp, can ve mal güvenlikleri garanti altında olan insanlar olarak, yaşayabiliyorlar mı? Demokrasi buralarda yolsuzlukları bitirebilmiş mi?

         Eğer bu soruların hepsine olumlu cevap verebiliyorsak; gerçekten de demokrasi denen, bu kavrama; sıkı, sıkı sarılmamız ve başkaca alternatif bir sitem aramamamız gerekir. Bütün anlatılan ve yorumlananlar doğru demektir. Ama bu sistemi icat edenler bile; gerçek demokrasinin “ütopya” olduğunu, tam tatbikinin neredeyse imkânsız olduğunu belirtiyorlar.

         Başta; Avrupa ve ABD olmak üzere, demokrasi ile idare edildiği bilinen, ülkelerde hiçte durumun böyle olmadığı anlaşılıyor. Fakat hakkını yememek lazım! bu sistemler idare edilen memleketlerde; parası olan, şöhret ve servet sahipleri akla gelen her türlü özgürlüğü yaşıyorlar. Onlara ne polis ne adliye nede idareciler karışamıyorlar. Eğer polisle veya adliye ile başları derde girmişse bundan kolayca kurtuluyorlar. Arkalarında ki, hatırlı dostları ve avukat orduları hemen devreye giriyor. Nüfuzları ve paraları sayesinde onlara kimse dokunamıyor. (Bunun aksine görüntüler zaman, zaman verilmeye çalışılsa da, bu görünüşü kurtarmak içindir.) 

         Onlar toplumu, kitle iletişim araçları sayesinde yönlendirip, istedikleri kişileri işbaşına getirip, işlerine gelmeyenleri, yönetimden, atabiliyorlar. Çünkü para onlarda, siyasetin harcamalarını onlar yapıyorlar. Siyasetçiler de patronlarının isteği hilafına icraat yapamıyorlar. Ülkelerinin gerçek iktidarları bunlardır. Bunların önünde duracak başka bir iktidar odağı da yoktur.

         Son 70 yıldır, bizde de inşa edilmeye çalışılan ama bir türlü başarılamadığı için hayıflanılan yönetim düzeni budur. Peki; bu düzen, bu kadar zamandır neden yerleştirilemedi? Yerleştirilememesi, ülkemizde batıda olduğu gibi yerleşik, sermayedar burjuva sınıfı, olmamasına bağlanıyor. O halde ülkede burjuva oluşturulmalı ki batı tipi demokrat olabilelim. İşte kavganın başladığı yer burası.

         Tarafsız hakem konumunda bulunması gereken devlet de; bu kavgaya hep müdahil olagelmiş ve her on yılda silahını çıkarıp, yumruğu masaya vurmuştur. Çünkü para devlettedir. Servette devlettedir. Devleti ise sivil ve askeri bürokrasi temsil etmektedir. Siyasi iktidarlar da demokrasiyi yerleştirmek için, sermayedarlar, hatta kendi sermayedarlarını üreterek batı tipi demokrasiyi yerleştirmeye çalıştılar. Bugüne kadar gelen iktidarlar hep, bunun için kendi zenginlerini üretme gayretine düştüler. Tek parti döneminin de diğer partilerinde kendi zenginleri oluştu. Son 9 senedir, bu iktidarın yaptığı da budur. Ne kadar çok yandaş zengin üretirse ömrünün o kadar uzun olacağını hesaplıyor.

         Onun için özgürlüklerin önünün açılmasını, fakir fukaraya kaynak aktarılmasını, kendisi için öncelikli sorun olarak görüp, gerekli tedbir almak çok önemli değildir. Bu sorunlar hep ertelenebilir sorunlar olarak görülmektedir. Velev ki; nesiller bu sorunlarla ömür tüketseler bile, bunun için risk almaya değmez. Hele bir iktidar iyice garantilensin sonra bakılır. Çatlamadılar ya! Bu kadar zaman dayandılar da biraz daha dayansınlar.      

         İşte bu seçim döneminde seçime giren irili ufaklı birçok parti; batıdan devşirme bu düzeni vaat ediyorlar. Eğer yukarda arz etmeye çalıştığım, batı toplumları gibi olmak istiyorsak, adına “demokratik düzen” denilen, “düzen partileri” ne oy verebilirsiniz.

         Yok, eğer; adalet, ahlak, güvenlik, kardeşlik, herkese özgürlük, hakça paylaşım, herkesin mutlu ve umutlu yaşamasını istiyorsak, adına ister ileri, ister ultra densin, ister sosyal, ister liberal, ister muhafazakâr demokrat densin, bu düzeni ve partilerini, elimizin tersiyle itip, alternatif düzen öneren partiye yönelmeliyiz.

         Müslüman olarak unutmamamız gereken bir gerçek de; inancımızın temel gayesi, insanlığın iki cihandaki mutluluğudur. Bunun nasıl olacağını, yaratıcımız ve onun son elçisi açık seçik göstermiştir. İmanımız ve dinimiz bize; bir idari rejim ve sistem emretmemiştir. Onun yerine nasıl idare edilmemiz gerektiğine dair ilkeler vermiştir. Bu ilkelere uyduğumuz takdirde, sistemin adı ne olursa olsun, makbul ve muteberdir.

         Adını kutsayarak sayıkladığımız “demokrasi” denen bu yönetimin uygulandığı hiçbir ülkede bunu sağlayamamıştır. Çünkü insanı sadece maddeden ibaret görüp, olaya materyalist bakış açısıyla bakmaktadır. Onun için bu yöntemin mucitleri bile “insanlık daha iyi bir sistem oluşturana kadar, kötünün iyisi” şeklinde deklare etmişlerdir.

         Bilmedikleri yahut bilmezden geldikleri; bu yöntemin noksanlıklarını taşımayan, iki cihanda, insanlığın mutluluğunu garanti eden sistemi yüce yaratan vaaz etmiştir. 1450 seneden beri yürürlüktedir. Kıyamete kadarda yürürlükte kalacaktır. Müslümanlar olarak; irademizi bunun için kullanmak zorunda değilmiyiz? Müslüman a İslamdan başka bir sistem ve sıfat yakışır mı? Takdirlerinize…..

         Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar