Alp Eren

Son günlerin popüler konularından birisi de “dershanelerin kapatılması”.

Eğer takip ediyorsanız Başbakan bu konu ile ilgili net açıklamalar yapıyor. Bazen katıldığı bir açılışta ya da bir söyleşi esnasında dershanelerin kapatılması ile ilgili;Geri dönüş yok! Kapatılacak! diyor.

Başbakan yapmış olduğu bir açıklamada;“Kusura bakmasınlar birileri daha fazla para kazansın diye Anadolu’daki fakir vatandaşımızın daha fazla sömürülmesine göz yumamayız. Bana Anadolu’da şunu söylüyor anne babalar. ’Dershaneye çocuğumu göndereceğim bu okullar niye? ’ Ben kolumdaki bileziği satmak zorunda kaldım’ diyor. Vatandaşım koleje gönderiyor yine dershaneye gidiyor. Oraya da dershaneye de para veriyor. Bunun ne akılla ne de mantıkla izahı yoktur. Türkiye bunu aşacak kimse gücenmesin. Yok kardeşim.” Diyor.

Tabi Başbakan bunu diyor ama buna karşı olanlar neler yapıyor?

Karşı olanlar, sessiz sedasız, ama kesintisiz bir şekilde dershanelerin kapatılmaması yönünde kampanyalarını planlı bir şekilde yürütüyorlar. Haftada birkaç gün haber yapılıyor bu konuda.İnsanların beynine dershanelerin kapatılmamasının gerekçelerini nakşediyorlar.

Karşıt yazılardan bazılarından alıntı yapıyorum;

“Dershaneler yerini derthanelere bırakmasın”

“Dershanelerin kapatılması, ‘merdivenaltı’nı teşvik eder”

“Dershanelerin kapatılması durumunda, piyasadaki girişimcilik ruhu ve keşif süreci, inovasyonu ve nihayet rekabetçi süreçleri tesis ederek, dershaneciliğe alternatif bir piyasa geliştirecektir. Ancak bu defa, dershaneciliği kaldırmayı hedefleyen politika, kadük kalacaktır.”

Ele alınan yazılar bu çerçevede işleniyor.

Mevcut sistemde dershaneler, yüzlerce, binlerce öğrencinin kaydını yapıyor. Yüzlerce, binlerce öğrenci arasından zeki ve hazırlıklı olanlar için üst düzey sınıflar oluşturuluyor. Bu üst düzey sınıflardaki öğrencilerin sayısı toplam öğrenci sayısının yüzde kaçını kapsıyor?!. Sınavlar olup bitiyor. Süper yetenekli öğrencilerinbirkaç tanesi Türkiye derecesi yapıyor. Bütün reklam materyallerinde bu süper yetenekler yer alıyor ama geri kalan yüzlerce, binlerce, milyonlarca gencimizin akıbetini soran oluyor mu? Diye soruyorum sizlere.

Bu çark bence çok zalimce işliyor.

Dershaneler konusunda öğrenci velisi olarak karşılaştığım bir olayı paylaşmak istiyorum sizlerle.

Çocuğum bir dershanede kayıttan önce seviye tespit sınavına girdi. Derecesini öğrenemedim. Okuldaki öğretmeninin verdiği bilgiye göre derece yapan öğrenciler arasındaydı. Dershane ücretinde pazarlık yapmamam için çocuğumun derecesini gizlediklerini sonrasında anladım. Söylenen bedeli kabul edip kayıt işlemine başladığımızda, dershane tarafından aynı grubun bir bankasında hesap açtırmam gerektiğini söylediler. Mevcut hesaplarımdan EFT ile ödeme yapabileceğimi, yeni bir hesap açtırmanın ne anlamı olacağını da yine sonradan anladım. Yönlendirilen banka aynı grubun bankasıydı.

Bu konu ile ilgili bir arkadaşımın anlattığı da çok manidardı. Bu arkadaşın çocuğu, aynı grubun gazetesine abone olunmadığı için belirli dönemlerde yapılan seviye tespit sınavlarına alınmamış. Arkadaş, yapılan zorlamayla, grubun gazetesine abone olmuş ve abone belgesini dershaneye ibraz ederek çocuğunun seviye tespit sınavlarına girebilmesini sağlamış. Duy da inanma.

Anlaşılan Başbakan durduk yere bu kararı almadı. Koskoca camiayı karşısına almak pahasına bu kesin ve net kararını verdi. Sonuna kadar destekliyorum.