
05304670437
Alp Eren
Yazının başlığını bilinçli olarak “yargı” koydum. Yargı kelimesini okurken kulağıma bıraktığı ses, ve zihnime bıraktığı iz hiç te hoş gelmez bana. Kulağımdaki ses; keskin, tırmalayıcı, tonu yüksek bir nida olurken, zihnimdeki anlamı ise; karanlık, kapalı, şato vari bir mekana sahip, resmi, ne denmişse doğrudur, itiraza cesaret isteyen bir buyruktur. Dahası olumsuzdur.
Hukuktaki terim anlamıyla “yargı” hüküm, karar ve kaza demektir.Peki, yargı kelimesinin anlamı içinde adalet çağrışımı var mıdır? Bana varmış gibi gelmiyor.
Ülkemizde yargının sorunlarına ilişkin pek çok haber dinlediğimiz gibi, köşe yazısı da okumuşuzdur. Konunun muhatapları, teknik açıdan da ele alarak mevcut yargı sorununu uzun uzadıya tartışıyorlar. Bu konuda son gündemi belirleyen Danıştay Başkanı Sayın Hüseyin Karakullukçu oldu. Özellikle yargıdaki “bilirkişi” müessesesini eleştirdi. Yargı’nın içinde yer alan bir ismin eleştirisi olunca tabiki özeleştiri dememiz gerekecek. Başkan şunları dedi:"Şu memlekete baktığım zaman, affınıza sığınıyorum, işte polis, emniyet teşkilatımız savcı olmuş, bilirkişi de hakim olmuş, mübaşir de yazı işleri müdürü olmuş, ondan sonra 'adalet' diye bağırıyoruz. Yok ya. Böyle bir şey olmaz. Mümkünatı yok". Ben de buradan sayın Başkana “ağzınıza sağlık” diyorum.
Bir başka isimle devam edelim yargının sorunlarına. Haber7 internet sitesinin yazarlarından Sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN’in köşesinden yayınladığı “Yargı sorunları ve çözüm önerileri” başlıklı makalesinden küçük bir alıntı yapalım: “Bilirkişilik müessesesi sorun, sürekli yapılan kanun değişiklikleri sorun, adli kolluğun olmayışı büyük sorun, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurunun karmaşıklığı ve paralı olması sorun, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırıldıkları halde yargılamaları devam etmeleri sorun, yeni kurulan Terörle Mücadele Kanunu (TMK) m.10 ile yetkili mahkemeler sorun, bu mahkemelerde terörle ilgisi olmayanların yargılanması ciddi sorun, af beklentisi sorun, af ve benzeri müesseselerdeki eşitliğe aykırı uygulamalar büyük sorun, suç örgütü, telefon dinleme, dürüst yargılanma, farklı ve keyfi uygulamalar, uzun yargılamalar, geciken adalet, gizli tanıklık, tutukluluk, tutukevi ve cezaevi koşulları, masumiyet/suçsuzluk karinesi altında yargılanan tutukluların mahkum gibi ve hatta bazı mahkumlardan daha ağır şartlarda ve toplumdan soyutlanmış şekilde tutulmaları, tutukluların savunma için hazırlanmalarındaki yetersizlikler büyük sorun, Türkçe bilen kişinin başka dille savunma yapmasının önünün açılmaya çalışılması sorun. Hukuk kuralı var uygulanmıyor ya da kişiye ve duruma göre uygulanıyor, yani demokratik hukuk devletinin en önemli unsuru olan “eşitlik” ilkesine aykırılık ve “hukuk güvenliği hakkı” konusunda yaşanan tereddütler Türkiye'de ciddi sorun.”
Son alıntı olarak ta eski Başsavcı, Avukat Reşat PETEK’in kişisel web sayfasından paylaştığı “Yargının sorunları ve yargının asli görevi” başlıklı makalesinden, yargılama sürecinin nasıl işlediğine dair ifadelerini alalım:“Şimdi basit bir muhakeme ile sorunu açalım:Bireyler kendi aralarında bir uyuşmazlık olduğu zaman, uyuşmazlığın çözümü ve hak arama için mahkemelere / yargı erkine başvururlar. Mahkemeler de hukuka, kanunlara ve toplumun örf – adetlerine göre oluşan vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Mahkemelerin bu kurallara göre karar vereceğini belirleyen yasalardır. Yasaları belirleyen ise yasama organıdır. Yasama organı, yasa yapma yetkisini milletten almaktadır. Egemen olan / olması gereken millettir.”
Şimdi de yaşanmış örneklerle açıklamaya çalışalım yargının sorunlarını:
-Aynı konumda ve aynı sorunla karşı karşıya kalan 17 kişi aynı mahkemede dava açar, 16 kişinin davası lehlerine sonuçlanırken, 1 kişinin davası aleyhte sonuçlanır. Temyizde de karar değişmez. Karar düzeltme ile kurtarır vatandaş kendisini.
-Bir Aile Mahkemesi, Kanunlarda olmayan bir şekilde karar verir. Bu karar gazetelerin de ilgisini çeker ve haber yaparlar. Karar temyize gider ve burada bozulur. Ancak bir yargı mensubu yerel mahkemenin verdiği kararı görünce şunu der; “önce karar verilmiş, sonra gerekçe oluşturulmuş”.
- Bir Aile Mahkemesi, dava dilekçelerinde adı geçen birinin velayetini,çocuğu sanarak, annesi olmayan birine verir.
-Yargıtay, davacı, davalı, dava konusunun 'aynı' olduğu 3 dosyayla ilgili 'üç farklı' kararıyla şaşırttı...haberini de gazetelerden okuduk.
-N. Ö. annesiyle birlikte suçsuz yere hapse atıldı. Hapisteyken verem ve kalp hastası oldu. Çocukları evden kaçtı. Annesi hapiste hastalandı, çıktığında öldü. Eşi terk etti. Suçsuzluğu 6 yıl 4 ay sonra anlaşıldı.
-Ş.A,56 yaşındaki A. H.A'ın katil zanlısı olarak tutuklandı. 3,5 yıl cezaevinde yattıktan sonra, gerçek katillerin yakalanmasıyla masum olduğunu ispatlayabildi.
Hatırlarsanız "Cüzdanı ile vicdanı arasında sıkışmış hakimler" tabiri Yargıtay eski Başkanı Mehmet Uygun tarafından dile getirildiğinde epey bir gürültü kopmuştu.Hakimin vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışması tabiri ile ifade edilen “rüşvet almak” kişilerin kendi problemi, ahlaki bir konu. Ancak benim üzerinde durmak istediğim, sistemin hakimi vicdanı ile cüzdanı arasına sıkıştırması. Mesleğe yeni başlayan hakimlerin maaşı ile birinci sınıf hakimlerin maaşı bir değildir. Hakimin birinci sınıfa ayrılabilmesi için de, verdiği kararların üst yargıdan onay alıp almaması sicil notunda etkilidir. Bu durumdaki hakim, vereceği kararda Kanuna bakmaz da, Yargıtay’ın emsal kararlarına bakarsa, bu durumda emsal kararlar Kanunların önüne geçmiş olmaz mı?
Fark edilmek için, farklı kararlar vermeye çalışan hakimlerden tutun da, sistemdeki pek çok aksaklıkla birlikte yargı sistemimizin tamamen elden geçirilmesi en gerekli ihtiyacımız. Biliyoruz ki adaletin olmadığı yerde, mazlumun mağduriyeti giderilmedikçe, hiç kimseye huzur olmaz. Çünkü adalet herkese lazım.
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.01.2016
29.12.2014
15.09.2014
12.08.2014
28.04.2014
17.03.2014
17.02.2014
24.01.2014
14.01.2014
26.11.2013