WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Alp Eren

Alp Eren
Alp Eren
Tüm Yazıları
BAŞIBOŞ GEZENLER
30.06.2013

                Günlerdir güzel ülkemizin güzel ve aydınlık günlerine kabus gibi çökme derdiyle tamtam çalıp, çığlık atıp, ateş yakıp, yol kesip, hakaret edip, korku salıp, iftira atıp, halkın iradesine pranga takma peşine düşenlerin bunca yaptıkları yanlarına kar mı kalacak? Son günlerde cevabını bulmaya çalıştığım soru bu.

                Cezasını bulmasını istediğim kişiler tabi ki toplumun huzurunu basit bir gerekçeyle de olsa bozanlardan çok, bu olaylar sırasında doğrudan masum, işine gidip gelen, sokakta yürüyen vatandaşa saldıran suçlular.

                Bu söylediklerimin en başta gelen ve bizim bildiğimiz en iğrenç örneği; Dolmabahçe’de  altı aylık bebeğiyle kalabalık ve organize bir grubun saldırısına uğrayan anne. Kamuoyu bu olayı ilk olarak Başbakan’ın ağzından duydu. Ardından bütün detaylarıyla olay gün yüzüne çıktı. Olay mağdur kişinin Savcıya verdiği ifadede özetle şöyleydi:

“Eşkalini bildirmiş olduğum şahıs yanıma gelip durdu, ani bir şekilde benim başörtümü tutarak önce yukarıya doğru kaldırdı ben ne olduğunu anlamadan yüksek sesle, 'Tayyip'in …. Buldum beyler, gelin …' diye bağırmaya başladı. Elimin içinde kızımın bulunduğu bebek arabasını tuttuğumdan dolayı hızlı hareket edemedim. Ancak kafamı çekerek başörtümü bu kızın elinden kurtarmaya çalıştım ancak başaramadım. Ben çabalamaya devam ederken kalabalık grup içerisinden eşkalini göremediğim erkek bir şahıs benim sol yanağıma tokat attı, benim dengem bozulduğundan dolayı bebek arabası elimden kurtuldu, sırt üstü yere düştüm.”…

“Ben yerden kalkmaya bu şahıslardan kurtulmaya çalıştıysam da çok kalabalık olduğundan başaramadım. Şahıslar beni tekmelerken, 'şerefsizin evladı, o.. çocuğu, eşarplı kaltak, biz devrim yapacağız kökünüzü kazıyacağız Türkiye'den, hayvan kaltak Tayyip'i de seni de … … yollayacağız bu ülkeden şeklinde yüksek sesle bağırıp hakaret ettiler. Bana tekme vuruyorlardı.”…

“Kalabalık arasından bebek arabasının arkasında 28-30 yaşlarında, şişman yapılı, kahverengi kıvırcık saçlı, beyaz tenli, kahverengi gözlü, etli geniş burunlu bir kişi bebek arabasını tutarak sallıyordu, arabasının içerisinde kızım aşağı yukarı zıplıyordu. Kendimi bu şahısların arasından alıp, çocuğumun yanına gidemedim.”…

“3-4 kişi benim üzerime idrarlarını yaptılar, tam bu esnada bir kadın sesiyle, 'Başörtüsüne, başörtüsüne işeyin' şeklinde bağırıyordu.”…

“Yerden kalktım ve 3-4 metre ileride bebek arabasının yanına gittim.6 aylık kızım ağlıyordu. Sol ayak diz altında küçük bir sıyrık vardı kanamıştı, yine sol kolunda morluk vardı”.

İnsanı dehşete düşüren, kanını donduran bir tablo.

Bizzat mağdurlarından dinlediğim birkaç olayı da ben anlatayım:

Mali Müşavir, Tolgahan…;“16 Haziran’da güpegündüz özel aracımda üç yaşındaki oğlum ve eşimle Nurtepe’de seyir halindeydik. Birden karşımızda eylem yapan kişilerin barikat kurup yolu kestiklerini gördüm. Tayyip’in mitingine mi gidiyorsunuz? Diye bağırdı. Panikle, geri dönmeye çalıştığımda arka tarafımdan da yolun kesildiğini gördüm. Elinde “Molotof” olan birileri pis pis sırıtarak aracıma yaklaştı.  Aracımı yakacaklarını anlayınca gaza basıp geri geri barıkatı yararak oradan kaçabildim. Oğlum hala o olay hakkında sorular soruyor; Baba abiler arabamızı mı yakacak tı?”.

İşçi R.A: “Eşim iki hafta önce Sarıyer’den toplu taşıma aracıyla eve dönerken araçta bulunan yaşlıca bir adam eşime ağza alınmayacak küfürler edip başörtüsünden dolayı hakaretler etmiş. Eşim küfürleri duymamak için iki eliyle kulaklarını kapatıp, başını da önüne eğmiş. Araçta bulunan hiçbir kimse sesini dahi çıkarmamış”.

Memur D.E: “Taksimdeki olayların üzerinden birkaç hafta geçmişti. Eşimle Taksimde yürüyorduk. Trafikte bekleyen araçların olduğu yoldan karşı karşıya geçiyorduk. Trafikte bekleyen ve sürücüsü bayan olan bir araç, eşim adımını yola atınca üzerine doğru sürüp yoldan geçmesini engelledi. Halbuki önünde araçlardan oluşan kuyruk vardı”.

Yönetici Ö.Ö: “Okmeydanı’nda bulunan evimden iki çocuğum, eşim ve ziyarete gelen abim ve ailesiyle birlikte aracımıza biniyorduk. Yan apartmandan orta yaşlı bir kadın, tahrik ederek bize seslendi; Tayyip’in mitingine gidene 100 TL veriyorlar. Siz de mi oraya gidiyorsunuz?”.

Evet, Taksim’de fitili ateşlenen olaylarla birlikte kim bilir memleketimizde ne kadar insanımız saldırıya maruz kaldı ve mağdur oldu. Saldırıda bulunan kişileri bu kadar cesur! yapan nedir? Bu özgüven nereden gelmektedir. Taksim metro çıkışında “sol” adında bir gazeteyi elinde sallayarak ve malum kesimlere hakaret ederek reklamını yapan kişilere niçin kimse bir şey söylememektedir. Benim de toplu taşıma araçlarında sık sık rastladığım gibi, yüksek sesle Başkabakan’a ve belirli değerlere hakaret eden insanlar bu densizliği niçin yapmaktadır? Hangi hakla yapmaktadır?

Ay yıldızlı bayrağımızı yıkma eylemi yapan, terör eğitimi almış, kadrolu ve kıdemli militanlarca linç edilmek üzere olan polis memurunun kendisini korumak için havaya uyarı ateşi açmak isterken kaza kurşunuyla bu militanlardan birini vurmasını “masum vatandaşın ölümü olarak görmek, ana muhalefet partisinin tam kadro taziyeye gitmesi” çelişkili değil mi?

Acaba bu ülkede kanunlar ve yasal düzenlemeler adam akıllı elden geçirilip yeniden düzenlense bu çirkeflerin önüne geçilebilir mi?

Masum vatandaşın başınabir iş geldikten sonra polise savcıya, yargıya gidip hakkını araması normal.Hakkını alıp alamayacağı, tam alıp alamayacağı, zamanında alıp alamayacağı sürecin sonunda belli olacaktır. Peki, iş işten geçtikten sonra vatandaşın uğradığı kaybı geri getirme imkanı yoksa o zaman başka tedbirler alınması gerekmez mi?

Sağlık sisteminde bir kişi hastalanmışsa onun tedavisi için,iyileşmesi için gerekli tıbbi tüm tedbirler alınmalıdır. Ancak sağlık sisteminde koruyucu sağlık tedbirleri de vardır. Bazı tedbirler uygulanarak, örneğin aşılanarak, ya da salgın hastalık bulunan yerler karantinaya alınarak kişinin ya da kişilerin hastalığa yakalanmasının önüne geçilmeye çalışılır. Akıl hastalığı bulunan kişiler toplumdan uzaklaştırılır, akıl hastanesine yatırılır ki kişi veya kişiler maddi manevi hiçbir zarara uğramadan yaşamlarını sürdürme imkanı sağlanmış olur.

Olağanüstü durum, yağma, anarşi, terör, toplu eylem, toplu saldırı, meşru müdafa…  Bu konulardaki önleyici tedbirler hakkında düşünülmeli…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar