Mehmet Demirci

   Dediler ki; Biz hasarlı tövbelerden sıyrılıp sana geldik…

   Dediler ki; Biz dünlerimizi arındırdık İzzet Baysalın kaldırımlarında…

   Dediler ki; Biz bilginlerin dergâhında aklandıkta geldik…

   Dediler ki; Biz Gerede’nin hocalarına muskaladık yarınlarımızı…

   Dedim ki; Gidin başımdan, kovulmuş şeytanların şerrinden Allah’a sığınırım…

…  

 Taze ve saf bir Pazar sabahının öğleye teslim oluş saatinde Şeytanı gördüm…

   İki kat merdiveni tek solukla çıkan bedenim yorgunlukla kapıyı henüz aralamıştı ki tam karşımda Şeytanı gördüm…

   Sırtımdan soğuk ter damlacıklarının tenime bıraktığı bıçak darbelerini hissettim. Yüreğim ayaklarımı geri ittikçe, bedenim ona doğru ilerliyordu…

   Ve Şeytanları gördüm, kılıktan kılığa girmiş.

   Beynimi parçalarcasına üzerime geliyorlar… Hangisine cevap vermeliyim… Kulaklarımı avuç içlerimle sıkıca kapatmaya çalışıyorum. Tam karşımdan gülüyor bana:

   “Sana daha neler yapacağım.” Dercesine.

   Sevinç naraları kulaklarımı geçip beynimi parçalıyor.

   Çocukken annemin öğrettiği; “Günün birinde bir şeytanla karşılaşırsan, besmele çekip, Fatiha süresini oku oğlum.” Öğretisi geliyor aklıma.

   Kaç kez besmele çekip, fatiha okuduğumu hatırlamıyorum. Bedenimi sandalyeden kopartıp nasıl odama attığımı da…

   Koltuğa yaslanıp derin bir iç çektim. Atletimin ıslaklığı, soğuk bir teneke parçası gibi sırtıma yapışmıştı.

   Kendimi dışarı atıp, gazetenin yolunu tuttum. Gazeteye varıp, çayımdan henüz bir yudum almıştım, telefonum çaldı:

   -Alo, Merhaba Mehmet…

   Kulağıma değen sesle, yüreğimin serinlediğini hisseder gibi olmuştum ki, telefonundaki sesin arkasından Şeytan-ın kokusu vurdu kulağıma…

   -Kim var yanında. Dediğimi hatırlıyorum…

   -Şeytan!

   Ve aynı ses beynimde tekrar yankılandı:

   “Ben sana daha neler yapacağım bir bilsen.”

   Ben Şeytan-ı gördüm. Mutlu bir Pazar gününün öğlen saatinde…

   Rabbime sığındım, dünümde olduğu gibi bugünümde… Ve Şeytan yine yaptı Şeytanlığını…

   Şimdi ne mi yapacağım. Hiçbir şey…

   Yarınlardan kirlenmemiş bir bulut getireceğim yamacıma ve gölgesine sereceğim dünümden arda kalan bedenimi…

   Namusu, namussuza sordum. Sevabı Şeytana… Ve ben Şeytan-a yenildim. Yenildim de kendime geldim. Özüme, soyuma, bengime erdim… Bütün çirkinlikleri ve ihanetleri eritip yüreğimde sana geldim… Ben ihanetler deryasında yıkandım da geldim…

    Edepsizden edep, şerefsizden şeref edindim de geldim. Nar-ına yanıp, Nur-una varmaya geldim. Ben dünlerimden arınıp sana geldim…