
05304670437
Vehbi Camgöz
Evet, darbelerin hepsi, darbe yapanların darbeye muhatap olan kendi halk kesimleri ile savaşlarıdır. Bunun adını bu açılıkta koymazsak yapacağımız tahlil ve analizler havada kalır.
Bilindiği gibi savaşın birçok çeşitleri vardır. Silahlı savaş, ekonomik savaş, psikolojik savaş gibi.. Yapılan darbelerde bazen bu savaş türlerinin hepsi bir arada, bazen de sadece bir çeşidi ile yapılır. Darbeler konusunda dünyada en deneyimli toplum maalesef bizim toplumumuzdur. Son yüz seneden beri sürekli darbelerle yaşayıp, darbeleri alt etme konusunda belli bir oranda başarı sağlamaya başlamış ülkemizi, kuruldukları günden beri darbe ortamında yaşayan diğer İslam toplumlarına deneyim aktaracak duruma gelmiştir.
Bana göre ülkemiz ve toplumumuz, diğer İslam ülkelerine “model” olacaksa, bu özelliği ile model olmalıdır. Yoksa batılı yaşam tarzını bu ülkelere taşımada model olması hem Müslüman’ca değildir. Hem de gerçekçi sayılacak tarafı yoktur. Çünkü taklidin taklidini almaktansa batılı hayat tarzını kendi yabancılaşmış aydınları vasıtası ile aracısız alabilecek durumdadırlar. Mesela Mısırın bizden batılı hayat tarzını öğrenme ihtiyacı yoktur. Zaten İngiliz hâkimiyeti altında yaşamaktadırlar.
Bizim Müslüman toplumlara yapacağımız en önemli iyilik ve modellik; onlara ülkelerindeki darbecilerle nasıl mücadele edecekleri konusunda bilgi ve tecrübelerimizi anlatmaktır. Biz bu konuda “Damdan düşenleriz”. Unutmayalım ki; yukarda saydığımız darbe(savaş) çeşitlerinden hepsini yaşamış ve zaman içinde hepsinden galip çıkmış bir toplum olarak tecrübelerimizi bunlara aktarmak kardeşlik hukukumuzun bir gereğidir.
Özellikle 1960 yılından sonra yaşadığımız darbelerin hemen hepsi önce psikolojik savaşla başlayıp arkasından, halka silah doğrultulması ile darbe gerçekleşmiş ve ekonomik savaş uygulamaları ile tamamlanmıştır. Yani darbeye zemin oluşturmak üzere yalan haberler üreterek darbe ortamı oluşturulmuş, darbe yapılıp, seçimle işbaşına gelenler cezalandırılıp, devletin ekonomik imkânları yerli ve yabancı darbe severlere paylaştırılmıştır. Neticede toplum her seferinde geç de olsa onları sandık yoluyla defetmiştir.
Bu durum bütün darbelerde böyle olduğu için her darbeden sonra devletin ekonomisi çökmüş, millet yıllarca darbeci sermayedarlar tarafından sömürülmeye devam edilmiştir. Devlet ekonomik olarak batınca, yeniden demokrasi gösterisi sergilenmiş, seçimler yapılmış, halkın seçtiği insanlar işbaşına gelince vakit kaybedilmeden yeni darbe çalışmaları başlamış ve her on senede bir bu oyun tekrarlanmıştır.
Nitekim 2002 yılında yapılan seçimlerden hemen sonra, yeni darbe planları yapılmış, devlet içindeki çeteler çeşitli planlar kurmuşlar. Ancak asker içindeki vatanına ve milletine bağlı bazı kimselerin komuta kademelerinde olmaları bu planları alt-üst etmiş ve darbeciler kendilerini mahkeme karşısında ve cezaevlerinde bulmuşlardır.
Öteden beri darbelere destek veren küresel sömürgeci ABD, İsrail’in güvenliğine kendisini bağlı hissedip, bölgede fiili işgallere giriştiği için Türkiye’de darbecilere destek verecek zaman ve imkân ayıramadığından Ak Parti iktidarı darbecilerle mücadelede rahat davranabilmiştir. Dış destekle darbe yapmaya alışkın olan darbecilerimiz de bu destekten yoksun kalınca başarısız olmuşlardır.
Sürekli darbe ile yaşayan Müslüman ülkelerdeki İslamcı iktidarlar, darbeye maruz kalmak istemiyorlarsa, ülkelerindeki darbecilerle değil onların dışarıdaki patronları ile pazarlık edip, silahlı güçleri onlar vasıtası ile etkisizleştirerek darbeleri önleyebilirler. Yoksa batının çıkarları için kendi halklarının kanını dökmekten çekinmeyen bazı İslam ülkelerinde işgal gücü gibi hüküm süren darbecileri başka türlü etkisizleştiremezler. Düşün ki; adam oldukça azgın bir köpeğine tasma takmış size saldırtıyor. Siz köpekle pazarlık yaparak onun ısırmasından emin olamazsınız. Önüne bir parça yiyecek et atıp belki geçici olarak sakinleştirirsiniz. Ama kesin çözüm, onun sahibine köpeğine sahip olmasını ve ona aşı yaptırıp ehlileştirmesini istemektir. Mısırdaki darbecilerin bugünkü durumu da tıpkı buna benziyor. Mısırlı Müslümanlar, ısıran köpeğe savaş açmak yerine onların sahiplerine karşı barışçı direniş sergileyerek bu azgınlığı kabul etmeyeceklerini haykırıp, köpeklerinin tasmasına sarılıp etkisizleştirmelerini istiyorlar. “Köpekle köpek olunmaz” diyorlar.
Herkes biliyor ki; Mısırda toplumun kendi ordusu yok, orada eskiden İngilizlerin, daha sonrada ABD’nin çıkarlarına hizmet eden silahlı işgal güçleri vardır. Bu silahlı güç de her fırsatta kendi halkına katliam uygulayarak patronlarının emrinde olduğunu ilan etmiştir. Son darbe olaylarında da halk kendisine direnince darbeci general soluğu ABD büyük elçiliğinde alarak, korkudan titreyerek patronu ile acil istişare gereği duymuştur.
Mısır da bu noktaya gelinceye kadar yaklaşık sekiz aydan beri iç ve dış güçler iktidara karşı amansız bir psikolojik savaş başlatmışlardı. Bunun neticesi olarak ülkedeki Batıcılar, Hıristiyanlar, düzenden beslenen başta Ezher şeyhi olmak üzere dini şahsiyetler, selefilerin desteğinde bir kısım halkı sokağa döktüler. Tıpkı bizde 12 Eylülde olduğu gibi halkı karşı karşıya getirip, siyasilere “bu karmaşayı hemen bitirin” diye muhtıra verdiler. Karmaşayı bitirmek içinde kendileri olayları yatıştırıp, sakinleştireceklerine körüklemekten geri durmadılar.
Darbe gerçekleşince işin rengi iyice belli oldu. Mısırda tarihinde ilk kez bir gayr-i Müslim’i devlet başkanlığı koltuğuna oturttular. Bunun adı savaştır ve işgaldir. Sanki ülkeyi batılılar işgal etselerdi bundan daha ağır bir şey mi yapacaklardı? Upuzun bir tarihe sahip olan Mısır halkına hakaret edercesine, pervasızca bir Hıristiyan’ı ülkenin başına getirmek onları savaşa davet etmekten başka bir anlam taşımaz.
Aslında bütün darbelerden sonra, özellikle İslam ülkelerinde ya gayr-i Müslimler veya isimleri Müslüman olduğu halde kafaları yabancı medeniyetler tarafından “mankurtlaştırılmış” kişiler işbaşına getirilmiştir. Dedik ya, darbe; ülkenin ordusunun halkına açtığı savaştır. Başka türlü bir icraat düşünülemez.
Olaylar artık bazı şeylerin İslam dünyasında da değiştiğini gösteriyor. Bundan 16 sene önce yapılan darbede, darbeye muhatap olan merhum başbakanımız eğer halkı darbeye karşı durmaya çağırmış olsaydı belki de tarihin akışı başka olacaktı. Oysa ondan daha 4 sene önce kuzey komşumuzda darbe girişimi sarhoş bir siyasetçinin tankın üzerine çıkması ile önlenmişti. Ama rahmetli başbakanımız, inancının ve tarihinin gereğini yaparak “kardeş kanı dökülmesin” diyen II. Abdülhamit’i örnek alarak darbecilere yol verdi. Belki kan dökülmedi, ama bir sürü hayat karardı ve milletin malı görülmemiş ölçüde talan edildi.
Darbeciler bugün önemli ölçüde mevzi kaybetmiş olsalar da, bu köşeyi takip eden dostlarımızın hatırlayacakları gibi biz hiçbir zaman darbelerin bitmeyeceğini, hatta bütün aksi iddialara rağmen 28 Şubatın da bitmediği kanaatindeyiz. Bugünün dünden farkı, ülkemize darbelere pabuç bırakmayacak, onlarla dişe diş mücadele etmek üzere halkı etkileyerek sokağa dökecek bir başbakanımızın olmasıdır.
Aslına bakarsanız bugün darbeye karşı direnen Mısır Müslümanlarına başbakanımızın taksim olayları sonrasında kendi tabanını meydanlara çağırıp, darbe girişimini önlemesinin ilham kaynağı olduğunu görürüz. Nitekim bir gazetenin yaptığı röportajda; Müslüman kardeşlerin lider kadrosundan Seyfülislam El Benna “Her ülkeye bir Erdoğan lazım” derken bu gerçeğin altını çiziyor.
Netice itibariyle darbeler halka açılmış bir savaş olduğuna göre darbeye uğrayan Müslüman halkların da bu savaşa karşı çıkmaları, hem dinlerinin hem de onurlu insan olmalarının gereğidir. Mısırdaki Müslümanlara Allah yardım etsin. Biz Müslümanlara düşen onlara ve tüm dünyada onurları için ülkelerinin yerli işgalcileri ile savaşanlara destek olmaktır. Bu maddeten boyumuzu aşıyorsa manen, dualarımızla destek olmalıyız.
Selamlarımla…
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2023
7.12.2022
30.12.2019
14.07.2019
13.05.2018
22.04.2018
6.02.2018
28.02.2018
12.02.2018
9.02.2018